🌨️ Milli Ve Manevi Değerlerimiz Nelerdir
Milli Değerlerimiz Nelerdir. Bir medeniyetin oluşumunda maddi unsurlar kadar milli ve manevi değerlerde önemlidir. Medeniyetleri oluşturan insandır. İnsan ise hem maddi hem manevi özellikleri olan bir varlıktır. Bedeni özelliklerinin yanı sıra manevi özellikleri de insanı insan yapan özelliklerdir. Maddeye önem verip
Millive Manevi Değerlerimiz için çalışan Derneğimizin çalışmalarını Başkanımız Yusuf Irmak’tan dinleyeceğiz.
Onuniçin her anne ve baba, çocuğuna ilmî, ahlâkî ve dînî görevlerini öğretmelidir. Öğretmezlerse mes’ûl olurlar. Çocuklar, Allahü teâlâya inanmayı, Peygamber sevgisini, vatan-millet aşkını, gelenek ve göreneklerine saygıyı hep âilede öğrenirler. manevi değerlerimiz milli değerler nelerdir? milli ve manevi değerler
İstersenizbu Milli ve Manevi değerlerimize yeniden bir göz atalım,hatırlayalım. İnsanı,diğer varlıklardan üstün ve farklı kılan bir takım özellikler vardır.Bunlar akıl ve irade düşünme gücüdür.İşte bu üstün özellikleriyle ahseni takvim üzere yaratılan insanın dünya hayatını ve ahiret hayatını mutlu,huzurlu
Milli ve Manevi Değerlerimiz. Edebiyat Öğretmenlerimizle beraber Okuyorum Projesinde yer alan öğrencilerimiz tefekkür kitap kafede okudukları Milli ve Manevi değerlerimizi vurgulayan Şair ve Yazarlarımızın eser ve kitapları üzerine yorum ve tahlil yapmıştır.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, okullarda verilen millî ve manevi değerler eğitiminin bu yıl güncellenen müfredatların ana odağını oluşturduğunu açıkladı. BIST 2.517 DOLAR 17,73
MilliDeğerlerimiz Nelerdir Bir medeniyetin oluşumunda maddi unsurlar kadar milli ve manevi değerlerde önemlidir. Medeniyetleri oluşturan insandır. İnsan ise hem maddi hem manevi özellikleri olan bir varlıktır. Bedeni özelliklerinin yanı sıra manevi özellikleri de insanı insan yapan özelliklerdir.
Türkçe Milli Manevi ve Ahlaki Değerlerimiz Turhan Seçer 9789752821552 Kastaş Yayınları. Yayınevinin Diğer Kitapları. 20. Yüzyıl Savaşları ve 21. Yüzyılın Başında Yakın Tarihin Savaşlarına Mehmet Tanju Akad. Kastaş Yayınları. 110,00TL.
DilBirliği: Millî ruhu ve bilinci güçlendirir. Millî kültürü geliştirir. Diğer yandan dil, milletlerin oluşmasında, millî birliğin kurulmasında ve güçlenmesinde en önemli etkendir. Atatürk, dil birliğinin önemini şu sözleriyle ifade etmiştir: “Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.
UASIrc. Milli ve Manevi Değerlerimize Sahip Çıkalım Bir medeniyetin oluşumunda maddi unsurlar kadar milli ve manevi değerlerde önemlidir. Medeniyetleri oluşturan insandır. İnsan ise hem maddi hem manevi özellikleri olan bir varlıktır. Bedeni özelliklerinin yanı sıra manevi özellikleri de insanı insan yapan özelliklerdir. Maddeye önem verip maneviyatını unutan bir insan yaşam bulduğu bu dünyada mutlu bir hayat sürmesi mümkün değilse, maddi değerlere önem verilip manevi değerler unutulduğu müddetçe bir medeniyetin uzun sürmesi de aynı şekilde mümkün değildir. Günümüzde bir yandan şiddet ve terör olayları, hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluk olayları dünyada yaşayan bütün insanların maddi hayatını tehdit ederken, diğer yandan da maddiyata önem vermenin, inanç değerlerinin arka plana itilmesi gerekliliğini ortaya koymaya çalışan bilimsel izahı olmayan birçok yanlışlıklar ortaya sürülmektedir. Bizleri kurtaracak pek çok model önümüze sürülmek istense de çağımızda ki bu problemlerle başa çıkabilmemizin yolu, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmakla olacaktır. Nitekim bugün birçok toplum kurtuluşu kendi milli ve manevi değerlerine geri dönmekle mümkün olacağını ifade eder hale gelmiştir. Bir milleti millet yapan temel değerlerin başında milli ve manevi değerler gelmektedir. Vatan, bayrak, kültür, dil, marş vb. gibi unsurlar milli değerlerimizi Din ise, manevi değerlerimizi ifade etmektedir. Bugünkü konumuzda milli ve manevi değerlerimizin neler olduğunu ve hayatımızın neden vazgeçilmezlerinden olduğunu ifade etmeye çalışacağız. Vatan Üzerinde yaşanılan ve kültürün oluşturulduğu topraklara vatan denilmektedir.[1] Vatan sadece toprak parçası değildir. Vatan üzerinde yaşayan insanlar için hürriyet demektir. Esaret altında olmamak demektir. Bu sebeple yaşadığımız bu topraklara bir toprak parçası olarak bakmamak gerekir. Nitekim Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşında vatanımızın önemini şöyle ifade etmektedir. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı. … Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ. Vatanı sevmek, düşmanlara onu terk etmemek, kendisine gelecek her türlü zarara karşı gerekli tedbirleri almak ve gerektiği zaman onun için canını vermek kutsal bir vazifedir. Türkiye’miz bizim için en vazgeçilmezlerdendir. Atalarımız bu topraklar için kendilerine düşen bütün vazifeleri layıkıyla yerine getirmişler, bu topraklara namahrem elini değdirmektense ölmeyi şeref sayarak şehitliğe sevinçle uçmuşlardır. Bugün, vatanımızı muasır medeniyetler seviyesine ulaştırmak için bize düşen vazifeleri en güzel şekilde yerine getirmeliyiz. Ayrıca şu husus unutulmamalıdır ki, vatan sevgisi imandandır. Bayrak Bir milletin, belli bir topluluğun veya bir kuruluşun simgesi olarak kullanılan, renk ve biçimle özelleştirilmiş, genellikle dikdörtgen biçiminde kumaş, olarak tarif edilen bayrak, sadece kumaştan ibaret değildir. Bayrağa değer veren bir milletin kendisidir. Arif Nihat Asya Bayrak şiirinde bu hususu ne güzel ifade etmiştir. Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü! Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. … Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver ! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar. Yurda ay yıldızın ışığı yeter. Şanlı bayrağımız al kırmızısını, Yüce Şehitlerimizin kanından ay yıldızını ise, şehitlerimizin tertemiz kanına yansımasından almıştır. Bayrağımız her birimizin sevdasıdır. Milletimizin temel nişanesidir. Her nerde görülürse Şanlı tarihimizi hatırlar ve Yüce Milletimizin varlığını yanımızda hissederiz. Kültür Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları oluşturmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütününe denir.[2] Kültür, toplumların oluşturduğu bütün güzellikleri ifade eden bir kavramdır. Şiir, hikaye, müzik, vb. gibi sözlü veya yazılı edebiyatın ürünü olan ve dili oluşturan bütün eserler, bayramlar, seyirlik oyular, mimari, yeme-içme, giyim-kuşam ve halk oyunları hep kültürün birer parçasıdır. Bugün özellikle bozulmamasına yönelik en büyük gayreti kültürümüze göstermeliyiz. Çünük bugün, kendi kültürümüzde olmayan birçok şey kendi kültürümüz gibi yansıtılmaktadır. Düğünlerimizde, eğlencelerimizde, cenazelerimizde toplum yaşantımızın her kesiminde kendi özümüze ait şeylerin yavaş yavaş yıpratılarak hayatımızdan çıkarılmaya çalışıldığına şahit olmaktayız. Mesela yılbaşı eğlenceleri tamamen kendi kültürümüzün mahsulü değildir. Bu tür eğlencelerde hem bedenimizi yıpratan hem de toplumsal bütünlüğümüzü bozan alkollü içecekler çokça alınmakta, harcamalar israf boyutunu aşmakta ve kumar gibi aramıza düşmanlık sokan oyunlar oynanmaktadır. Oysaki bu gibi şeyler kültürel mirasımıza ve dini inançlarımıza tamamen ters şeylerdir. Bu sebeple dinimizle bir bütün olarak birleşmiş kültürümüze sokulacak her türlü yanlışlıklar, toplumumuzdaki birlik ve beraberliği sekteye uğratacaktır. Dil Bizi birbirimize bağlayan aramızdaki iletişimi sağlayan büyük nimetlerden biride “dil” dir. Görünüş itibariyle küçük bir et parçası olan dil, yaptığı işler bakımından büyük bir vasıtadır. İyi veya kötü düşünceler dil ile açıklanır. Sevgiler ve nefretler dil ile ifade edilir. Yüce Kitabımızda dilimizi kötü sözlerden korumamız istenmekte, gerçek kurtuluşa erenlerin özelliklerinden biri de dillerini kötü şeylerden koruyanlar olduğu[3] ifade edilmektedir. Sevgili Peygamberimiz de bir hadisinde müminlerin özelliğinden bahsederken sözü güzel söyleyenler olduğunu bildirmiştir. Konumuzla ilgili hadis şöyledir. لَيْس المُؤْمِنُ بالطَّعَّانِ ، وَلا اللَّعَّانِ ، وَلا الْفَاحِشِ ، وَلا الْبَذِيء » “Mümin, insanları lanetlemeyen, kötü söz ve çirkin davranışlar sergilemeyen kimsedir.”[4] İnsan olarak bize yakışan konuştuğumuz zaman incitmeden, kötü kelimeler kullanmadan ve kendi dilimizin güzelliklerini kullanarak hoş söz söylemek olmaktır. Bizim en büyük zenginliklerimizden biri Türkçemizdir. Bugün üzülerek görmekteyiz ki, güzel dilimiz Türkçe yerine yabancı kelimelerin kullanımı çokça fazlalaşmıştır. İletişimimizi sağlayan dil artık insanlar arasındaki iletişimi tam anlamıyla sağlayamaz hale gelmiştir. Kuşaklar arasında dile bağlı çatışmalar olduğunu görmekteyiz. Bu sebeple bizlere düşen büyük görevler vardır. Öncelikle kendimiz güzel dilimiz Türkçeyi tam anlamıyla öğrenmeli, öğrendiğimizi hayata tatbik ederek örnek bir hayat sürmeli ve kendi öz dilimizi gelecek nesillerimize aktarmalıyız. İstiklal Marşı Her milletin kendine özgü bir marşı vardır. Bizim marşımız İstiklal Marşı ise, toplumsal birlikteliğimizden, düşmana esir olmamayı şeref saymaktan, bu vatan uğruna can vermekten, cennet vatanı kimselere bırakmamayı ahdetmekten ortaya çıkmıştır. Marşımız Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınsa da aslında İstiklal Marşı, her birimizin yüreğindeki sevdanın dışa yansımasıdır. Her bir kıtası ayrı bir heyecanın ifadesidir. Nitekim her zaman dile getirdiğimiz ilk iki kıta hepimizin zihinlerine kazınmıştır. Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! … Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal. Aile Yüce Rabbimiz yaşadığımız bu alemi ve içinde var etmiş olduğu her şeyi insan için, onun mutlu ve huzurlu olması için yaratmıştır. İnsanın en mutlu ve en huzurlu olduğu yer ise ailesinin yanıdır. Aile hayatı sayesinde insan mutluluğa sükûnete erer. Bu hususu Yüce Rabbimiz bizlere şöyle bildirmektedir. وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِّنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجاً لِّتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”[5] Aile bir toplumun en küçük birimi ve temel taşıdır. İnsanların meydana gelişi, olgunlaşması ve sağlıklı nesillerin oluşması aile müessesesi ile mümkündür. Sağlıklı ve sağlam bir toplumun oluşması için birbirlerini seven, yardımlaşma ve dayanışma ruhu içerisinde kederleri ve sevinçleri paylaşan aile yapısına ihtiyaç vardır. Aileler ne kadar mutlu ve huzurlu olursa, toplumda o kadar güçlü ve kuvvetli olur. Bu sebeple toplumumuzun en önemli yapı taşlarından biri olan aile hayatının korunması hepimize üşen bir vazifedir. Din Bizi birbirimize bağlayan manevi unsur Yüce Dinimiz İslam’dır. İslam dini inananları kardeş olarak tanımlar. Kuran-ı Kerimde إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ “Muhakkak ki, inananlar kardeştir”[6] buyrularak bu hususa işaret edilmektedir. İslam Dinini üç ana unsuru vardır İman, ibadet ve ahlak. İman altı iman esasından teşkil etmekte, ibadetler ve ahlak, Yüce Rabbimizin emri ve Peygamber Efendimizin hayatında şekillendirdiği unsurlardır. Dinin aslî unsurlarından olan iman bir bakıma dinin Tanrı’yı tanıma ve bilme marifetullah boyutu, ibadetler Tanrı'ya itaat boyutunu ve ahlâk ise Tanrı’yı sevme mâhabbetullah boyutunu teşkil eder. İmanın akıl ve bilgi, ibadetlerin inanç ve kanaat, ahlâkın ise gönül ve duygu kaynaklı olması her birinin mahiyeti gereğidir.[7] İslam Dininin temel kaynağı Kuran-ı Kerimdir. Kutsal Kitabımız bizleri yanlışla doğruyu birbirinden ayırt etmeye yönelten bir kitaptır. Dünya ve ahiret hayatımızın mutluluğu açısından bizlere bir hidayet rehberidir. Kuran-ı Kerimde bizlere bu husus şöyle hatırlatılmaktadır. ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِّلْمُتَّقِينَ “Bu, Kuran kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir.” [8] İslam Dininin ikinci kaynağı ise, Sevgili Peygamberimizin sünnetidir. İslam Dininde, Kur’an-ı Kerim’den sonra bilgi ve uygulama açısından en büyük kaynak, Hz. Peygamberin Sünneti kabul edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de tafsilatlı bir şekilde yer almayan emirlerin ve yasakların uygulama sahasına çıkması hep Sünnetle olmuştur. Bir beşer olarak günlük yaşantımız nasıl şekillenmeli, insanca yaşam nasıl olmalı, dünya ve ahiret huzurunu nasıl elde edebiliriz? sorularının en güzel cevabını, Sevgili Peygamberimizin Sünnetinde buluyoruz. Ailevi ilişkilerde mutluluğun anahtarı Hz. Peygamberin Sünnetinde saklıdır. Hz. Peygamberimizin Sünneti, Kur’an-ı Kerim’in en büyük tefsiridir. Bu sebeple, Sünnete tabi olmak, Kur’an’a tabi olmak anlamına gelmektedir. Kuran-ı kerimde bu hususa şeyle işaret edilmektedir. قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “Ey Muhammed De ki “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”[9] Bu iki temel kaynaktan hareketle kıyas ve icma olmak üzere iki temel kaynağın yanı sıra, daha birçok kaynak geliştirilmiştir. Şanlı Ecdadımız, İslam dinini benimsemiş, tarihten getirmiş olduğu kültürle özümsemiş, mimaride, sanatta ve daha birçok alanda eserler ortaya çıkarmıştır. Sonuç itibariyle; Milli ve manevi değerler et ve tırnak gibi bir bütünün iki parçasıdır. Biri diğerinden daha az önemli değildir. Müslüman Milletimiz, hür yaşamış, vatanını hiçbir düşmana terk etmemiş ve bu uğurda ölmeyi kendine şeref saymış, bayrağını gönderden indirmemiş, kendi kültürünü bütün dünyaya bildirmiş ve kendi kültürünü birçok medeniyete aktarmış, aile hayatını en sağlam temellere dayandırmış ve dini birikimlerini terk etmemiş bir millettir. İnsan, hayatından bir değer kaybolduğu zaman onun yerini dolduracak mutlaka bir şeyler bulmaya meyillidir. Bu sebeple milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalı, tarihten getirdiğimiz güzelliklerimizi benimseyip hayatımıza adapte ettikten sonra bu hususlardan her birini çocuklarımıza aktarmalıyız. Unutmayalım ki, gelecek çocuklarımızın ellerinde şekillenecektir. Ahmet ÜNAL Vaiz [1] TDK Sözlüğü [2] TDK Sözlüğü [3] Mü’minun, 23/1-3. [4] Riyazu’s-Salihin, Hadis No1738 [5] Rum, 30/21 [6] Hucurat, 49/10 [7] Daha fazla .ilgi için bkz.,TDV, İlmihal. [8] Bakara, 2/2 [9] Al-i İmran, 3/31
Soru Cevap1 yıl önce1 Cevap19 KezÖdev cevabı için bana örnekleriyle yardımcı olur musunuz Bu soruya 1 cevap yazıldı. Cevap İçin Alta Doğru İlerleyin. İşte Cevaplar Cevap Manevi değerlerimiz nelerdir, manevi değerlerin millet hayatındaki yeri ve önemi hakkında sizlere kısa bilgiler vereceğiz. Manevi değer Büyük bir sosyal grubun mensuplarının sırf başkaları tarafından tasdik edildiği için kendi idrak ve anlayışları ile doğruluğunu tasdik ettikleri, için anlaşma halinde oldukları ve subjektif olarak da kıymet taktir halinde ettikleri değer kültürü sağlam olan milletler uzun bir sürede maddi kültürü kuvvetli milletlerden üstün hale gelirler. Çünkü alimler maddeci belirli bir doygunluk noktasından sonra ilmi araştırmaya yönelmezler. Manacı olanlar ise ilmin Allah rızası için yapıldığını bildikleri için gayret içindedirler. Manevi değerlerimiz hiç bir zaman önemini kaybetmeyecektir. Başlıca manevi değerlerimiz şunlardırVatan severlikMilliyetçilikHürriyet severlikGerçek manasıyla cihangirlik ve fetihİnsanlığa ve adalete yönelişYardım severlikİlme ve alime saygıFerdi iradeye saygıİlgili arama sonuçlarımanevi değerlerimiz nelerdirmanevi değerlerimiz nelerdir din kültürümanevi değerlerimiz nelerdir eodevmanevi değerlerimiz nelerdir maddeler halindemilli manevi değerlerimiz nelerdirmanevi kültürel değerlerimiz nelerdirmaddi manevi değerlerimiz nelerdirve manevi değerlerimiz nelerdirmaddi ve manevi değerlerimiz nelerdirmilli ve manevi değerlerimiz nelerdir kısaca Bu cevaba 0 yorum yazıldı. Soru Ara? den fazla soru içinde arama YazBilgilendirme 2022 yılı YKS, AÖF, AUZEF, ATA-AÖF, AÖL, LGS, AÖO, AÖIHL-MAÖL, YDS, TUS, MSÜ, ALES, KPSS, İSG, YKS, DGS, EUS, TYT, AYT, ADES, ADB, Amatör Denizcilik Eğitimi Sınav takvimleri belli
Değerli Okurlar,Bir milleti millet yapan temel değerlerin başında milli ve manevi değerler gelmektedir. Vatan, bayrak, kültür, dil, marş vb. gibi unsurlar milli değerlerimizi Din ise, manevi değerlerimizi ifade ve manevi değerler, milleti ve toplumu bir arada tutan ve onları birlikte yaşatarak mutlu ve huzurlu eden varlıklardır. Yüzlerce yılın birikimi olan bu değerlerin korunması toplumun korunması anlamında gelmektedir. Bir milleti var eden ve yüzlerce yıl yaşamasını sağlayacak olan birlikte yaşama kültürünün temel harcı ve bir arada tutmayı sağlayan tutkalı olan değerleridir. Bu harcın sağlam ve ayrılmaz olması milli ve manevi değerlerinin bir arada sahip çıkılmasına ihtiyaç duyar. Ancak ne acıdır ki kalabalıklaşan şehir hayatı, birlikte yaşama kültürünü zayıflatmakta ve yüzlerce yılın sonucu oluşturduğumuz bu değerlerin yaşanmasını azaltmaktadır. Şehir kültürü içinde toplum git gide bireysel yaşamayı, diğer insanlarla paylaşım kültürünü unutmaya başlamıştır. Halbuki nüfus yoğunluğunun gittikçe arttığı şehir hayatında milli ve manevi değerlere çok daha sıkı sarılmaya ihtiyacımız var. Gelişen teknoloji bize bir şeyler katarken çok şeyi de elimizden almaktadır. Elimizden kayıp giden bir genç nesille karşı saygı ve fedakârlığın geliştirilmesinde, toplum hayatımızın ahenkli ve sağlam bir şekilde devam ettirilmesinde, gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde, manevi değerlerimizin ve millî kültürümüzün katkısı büyüktür. Özellikle genç kuşakları bu değerler çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir. Çünkü gençlerin dinî ve ahlâkî değerlerden uzaklaşmaları, örf ve adetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşmelerine yol itibarla geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi, millî, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba eğitimci ve toplum olarak hepimizin görevidir. Türk Milleti'nin sayısız tehdit ve zorluk karşısında asırlarca ayakta kalması, hiçbir zaman boyunduruk altına girmeden varlığını sürdürmesi, her biri diğerinden güçlü 16 büyük devlet kurarak milyonlara hükmetmesi, insanımızın milli birlik konusundaki duyarlılığının ve titizliğinin bir sonucudur. Türk insanının bu husustaki kararlılığı, milletimizi tarih sahnesinde yüzyıllardır lider ve öncü konumda itibariyle; Milli ve manevi değerler et ve tırnak gibi bir bütünün iki parçasıdır. Biri diğerinden daha az önemli değildir. Müslüman-Türk milleti olarak bizler, hür yaşamış, vatanını hiçbir düşmana terk etmemiş ve bu uğurda ölmeyi kendine şeref saymış, bayrağını gönderden indirmemiş, kendi kültürünü bütün dünyaya bildirmiş ve kendi kültürünü birçok medeniyete aktarmış, aile hayatını en sağlam temellere dayandırmış ve dini birikimlerini terk etmemiş bir millettir. İnsan, hayatından bir değer kaybolduğu zaman onun yerini dolduracak mutlaka bir şeyler bulmaya meyillidir. Bu sebeple milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmalı, tarihten getirdiğimiz güzelliklerimizi benimseyip hayatımıza adapte ettikten sonra bu hususlardan her birini çocuklarımıza aktarmalıyız. Unutmayalım ki, gelecek çocuklarımızın ellerinde şekillenecektir.
Sayın okuyucularım bu köşe yazımda neler yazsam diye düşünürken aklıma Cuma hutbesinde okunan ve benimde çok ilgimi çeken ve hoşuma giden bu başlıklı bir yazı geldi ve araştırdım İşte sizlere okumanız için yazıyorum.“Medeniyetlerin oluşumunda, maddi unsurlar kadar milli ve manevi değerler de önemlidir. Devletlerin en önde gelen amacı kendisini oluşturan, varlığı onların varlığına bağlı olan fert ve toplumun mutluluğunu sağlamaktır. Bunu başarabilmesi için de insan fıtratında olan maddi ve manevi unsurlara önem vermek zorundadır. Milli ve manevi değerleri zayıflayan millet ve toplumların ise çöküş yaşadığı bilinmektedir. Medeniyetler şimdiye kadar milli, manevi ve ahlaki değerleri ihmal ederek, sadece maddi unsurlarla uzun ömürlü maddi kalkınma önemlidir. Ancak maddi gelişme, ekonomik refah, batılılaşma vs. için yapılacak faaliyetler milli ve manevi değerler feda edilerek değil, aksine birbiriyle uzlaştırarak gerçekleştirilmelidir. Toplumun yapısına uygun, dil, din, adet, gelenek, görenek ve kültürüne uygun projeler uygulanmalıdır. Toplumu maddi yönden kalkındırmayı amaçlayan projeler maddi kültür yanında manevi kültürü de dikkate din, tarih, örf, adet ve gelenekler aile kurumu, kutsal zaman ve mekânlar, bayrak, vatan, istiklal Marşı gibi milli ve manevi değerler birbirinden ayrılamayan ve birbirleriyle iç içe olan, birbirini tamamlayan ortak değerler olduğu görülecektir. Bu değerler millet ve toplumları ayakta tutan öz benlikleridir. Diyebiliriz ki; milli ve manevi değerler millet ve toplumlar için hayat kaynaklarıdır. O halde hep birlikte mutlu olarak yaşayabilmemiz için bu güzel yapı ancak bizim toplumumuzda İslam’ın medeniyet ve ahlak boyutlarının ön plana çıkarılması ile mümkün olabilir. İçinde bulunduğumuz çağda batı toplumu büyük bir ahlaki çöküntü içerisinde olmasına rağmen, elindeki teknolojik imkânlar ve yüksek ekonomik üretimin yardımıyla gelişmiş bir görünüm sergilemekte ve gücünü kabul ettirmektedir. Bu haliyle görüntüsü sağlam ama içi çürümüş bir bünye halini almıştır. Bunun sebebi manevi değerlere sırt medeniyetine yön veren, İslam medeniyeti olmuştur. Tekrar yön verecek medeniyet de yine İslam medeniyetinden başkası olamaz. Hiçbir milli, ahlaki ve manevi değer küçümsenemez. Bireysel ve toplumsal hayatta yok sayılamaz. Bu noktada şunu unutmamak gerekir ki, kaybedilen her değer toplum hayatından da bir şeyleri götürmektedir. Kaybolan, yıpranan, işlevini yitirmiş olarak algılanan her bir değerin yeri mutlaka daha sağlıklı bir değerle doldurulmalıdır. Aksi takdirde, zamanla toplumsal çöküşe zemin hazırlanmış olunur. Sayılan tüm bu olumsuzluklara rağmen Müslüman-Türk toplumu ve onun bireylerinin; özünde bulunan kendisiyle özdeşleşen milli, manevi ve geleneksel izler taşıyan değerlerine bugüne kadar sahip çıktığı gibi bundan sonra da sahip çıkacağına, mutlu ve müreffeh günler yaşanacağına inancım tamdır. Hazırlayan Merkez Vaizi Ali Öge” Konya Müftülüğünün tarihli hutbesinden EN GÜZEL TABLOSUMeşhur bir ressam, günün birinde dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya karar verir. Bunun için dünyanın en güzel şeyinin ne olabileceğine dair bilgi toplamak için, uzun bir yolculuğa bir yolda giderken, beli bükülmüş yaşlı bir adamın yol kenarında oturmuş olduğunu görür, yanına giderek ona dünyanın en güzel şeyinin ne olabileceğini sorar. İhtiyar hiç tereddüt etmeden; “İmandır” buradan hareket ederek sonra bir kasabadan geçerken, kilisenin kapısı önünde toplanmış bir düğün kalabalığına rastlar. Kalabalığın arasına girerek genç geline; “ Dünyanın en güzel şeyi nedir sizce?” diye sorar. Gelin ise damadın gözlerinin içine bakarak; “Dünyanın en güzel şeyi olsa olsa aşktır!”diye cevap verir. Ressam yoluna devam eder, tozlu bir yolda giderken cepheden dönmekte olan yorgun bir askere denk gelir. Aynı soruyu ona da sorar. Asker “ Dünyanın en güzel şeyi barıştır” diye cevap “Eğer dünyanın en güzel şeyleri iman, aşk ve barış ise ben bunların resmini nasıl yapabilirim ki?” diye düşünceyle evine dönmeye karar kapısından içeri girince dünyanın en güzel manzarası karşısında durmakta olduğunu gözünde iman, karısının gözlerinde ise aşk okunuyordu. Evinde ise barış hüküm sürmekte olduğunu gören Ressam bunlardan ilham alarak dünyanın en güzel şeyinin resmini yaptı. Resim bitince de ona “EVİM” adını verdi. CoronetYaşadığımız toplumu güzelleştirmek ve daha mutlu hale getirebilmek bizlerin gücü dâhilinde olan şeylerdir. Buna en yakın çevremizden başlayabiliriz. Anne-Baba çocuğuna, çocuklar anne ve babasına, öğretmen öğrencisine, öğrenci öğretmenine, dede ve nineler küçüklerine, küçükler büyüklerine ve hatta yakınlarımızda bulunan canlılara kadar bunu indirgeyebiliriz. Kısaca sevgi dolu, sabırlı, mutlu ve hoşgörülü olma hepimizin yaşamında yer alan bir davranış biçimi olmalıdır. ve Ressamın dünyanın en güzel şeyini çizdiği gibi EVİMİZ’de deİMAN, AŞK VE BARIŞ olmalıdır derken, herkese en derin saygılarımı sunarım.
milli ve manevi değerlerimiz nelerdir