🌧️ Dönem Ortasında Ücretli Öğretmenliği Bırakmak

Ücretli Öğretmenlik MEB’in Can Simidi Oldu! Öğretmenlik alanı her dönem tartışma konusu olmuş, gündemdeki yerini korumuş bir alandır. Bunun nedeni, öğretmenliğin gelecek kuşakları yetiştirme ve bu kuşaklara rejimin ideolojik yönelimlerini taşıma görevi tanımlamasında yatmaktadır. Öğretmenlik mesleği bugün OHAL Aileme öğretmenliği bırakıp gelmek istediğimi söyledim, bunu ağlayarak söyledim. Öğretmenliği çok seviyorum fakat bunun yanında sevdiğim başörtümü ve İslam'ı yaşamak istiyorum. Dinimi yaşamak istiyorum. Annem bana dedi ki 'Kızım hakkımı helal etmem, stajyerliğin kalkacak ondan sonra geleceksin'. Bölümümüzözel gereksinimli bireylere eğitim vermek amacıyla kurulmuştur. Eğitim Fakültesinde yer almaktadır. Genel olarak verilen dersler özel gereksinimli bireyleri yaşamlarında bağımsız kılmak için sosyal beceri öğretimi, günlük yaşam becerileri, kavram, matematik öğretimi gibi dersler verilmektedir. girmekistediği her dönem iş takviminde belirlenen tarihler arasında kaydını yenileyere k derslerini seçmek zorundadır. 4. Açık Öğretim Lisesi Kayıt İşlemleri Açık Öğretim Lisesine ilk kayıt yaptıracak olan öğrencilerden 18 yaşını doldurmamış olanların velileriyle birlikte, 18 yaşını doldurmuş olanların ise Yaşımız da 45'e ulaştı. 2000'den sonra ücretli öğretmenlik yaptım 2.5 yıl kadar. * Daha sonra memleketim olan Samsun'a gittim. Orada bir ilkokulda 8 ay kadar öğretmenlik yaptım. Publishingplatform for digital magazines, interactive publications and online catalogs. Convert documents to beautiful publications and share them worldwide. Title: Dünyayı Değiştiren Beş Denklem - Michael Guillen (çev.Gürsel Tanrıöver), Author: MATH Lecture Notes (TR-AZ-ENG) and Hobbies, Length: 145 pages, Published: 2015-05-22 Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Lise Sınıf Tekrarı Yıl Sonu Hesaplama Hatası. 10. Sınıf öğrencimin MEB'in veli bilgilendirme sisteminde 1. Dönem ders saat ağırlıklı ortalaması 51 2. Dönem ise 50 ama öğrencim 49,51 ortalamayla sınıf tekrarına kaldı nedeni 1. Dönem Almanca öğretmenleri olmadığından dersten muaftılar Ücretli Öğretmen Ne İş Yapar? 1- Sınav soruları hazırlamak. Sınav kağıtlarını zamanında okumak ve notları öğrencilere bildirmek. Kiradayeni dönem resmen başladı! Konut kira artışlarını yüzde 25 ile sınırlayan yasal düzenleme dün itibariyle EYT, sözleşmeliye kadro ve ara zam masada!!! Memurlara ek gösterge verilmesini öngören taslaktan sonra, sözleşmeli personel ve Öğretmenlere 1 Yeni Sınav Görevi! nHQH. Aşağıdaki araştırma dosyası, için özel olarak hazırlanmıştır. İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı İlksan, 23 Ağustos 2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Üçüncü Dönem Toplu Sözleşmesindeki bir madde ile 72 yıllık serüveninde en kritik dönemece girmiş bulunmaktadır[1] "Madde 9- Mevcut üyeler dahil olmak üzere, Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına atananlardan 13/1/1943 tarihli ve 4357 sayılı Kanunun 11'inci maddesi kapsamında bulunanlar bakımından İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı İLKSAN üyeliği ihtiyaridir." 2012 yılında kabul edilen İkinci Toplu Sözleşmede, 2012 yılından sonra göreve başlayan ilkokul öğretmenleri için isteğe bağlı hale getirilen İlksan üyeliği,[2] bu son düzenleme ile toplamda İlksan üyesi için zorunlu olmaktan çıkmış, isteğe bağlı hale gelmiştir. Normlar hiyerarşisine göre toplu sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu da hatırlatmakta fayda üyelikten ayrılmak ve birikimlerini geri almak isteyen üyelerin yapması gereken tek şey; toplu sözleşmenin yürürlüğe gireceği 1 Ocak 2016 tarihi itibariyle İlksan Genel Müdürlüğüne bir dilekçe ile başvurmaktır. Üyelerin birikmiş aidatlarını alıp alamayacakları veya ne şekilde alacakları şimdilik net değildir. Çünkü İlksan; üyelerin Sandıktan ayrılması halinde Sandığın ödeme güçlüğü çekeceğini, bu yükün altından kalkmalarının imkansız olduğunu ve bu kararın uygulanabilirliğinin ancak devletten büyük ölçüde finansal kaynak aktarımının sağlanması halinde mümkün olabileceğini; ayrıca toplu sözleşmenin ilgili maddesinin 4357 sayılı Yasaya[3] aykırı olduğunu ve bu usulle kanun maddesinin yürürlükten kaldırılamayacağını, bu sebeple toplu sözleşmenin yoklukla malul olduğunu ileri sürerek iptali için yargı yoluna gittiğini ve yargılamanın sonucunu bekleyeceğini kamuoyuna deklare etmiştir.[4] Aynı İlksan, İkinci Toplu Sözleşme ile hüküm altına alınan "2012 yılından sonra göreve başlayan ilkokul öğretmenleri için üyeliğin ihtiyari hale getirilmesi" hususunu yargıya taşımamış ve 18 Ekim 2012 tarihinde Sandığın bugün kapanması halinde tüm üyelerin parasını ödeyecek güçte olduğunu, üyelerin tamamının üyelikten ayrılması durumunda, nakit değerlerinin ve gayrimenkullerinin satışından elde edilecek gelir ile bunun karşılanmasının mümkün olduğunu, Yönetim Kurulu Başkanı'nın ağzından ilan etmişti.[5] RAKAMLARIN SÖYLEDİĞİ 2014 yılı İlksan Faaliyet Raporunda yer alan bilançoya göre sandığın dönen ve duran varlıklarının[6] toplamı 844 milyon 732 bin TL'dir.[7] Yani İlksan'ın tüm portföyünü oluşturan arsalar, araziler, binalar ve banka mevduatının toplamı 1 milyar Lirayı bulamamaktadır. Buna rağmen İlksan Genel Müdürlüğü, 1 Ocak 2016 itibariyle üyelikten ayrılmak isteyen tüm öğretmenlerin birikmiş aidatlarını ödemekle mükelleftir ve bu talebi karşılamak için önünde iki seçenek vardır. Birinci Seçenek Emekli Yardımı Tutarını Ödemek 10 yılını dolduran yani en az 120 ay aidat ödemiş olan üye sayısı kişidir ve bu sayı tüm üyelerin %69,8'ini oluşturmaktadır. İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Aidat ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliğinin 10'uncu maddesine göre üyelere emekli yardımı yapılabilmesi için "Üyenin Sandığa en az 120 ay aidat ödemesi" koşulu mevcuttur.[8] Üyelikten ayrılma talebinde bulunan ve 120 ay aidat ödemesi bulunan tüm üyelere "Emekli Yardımı Tutarı" şeklinde ödeme yapılması halinde, Sandığın üyelere ödemek zorunda kalacağı toplam tutar 3 milyar 252 milyon Türk Lirasıdır.[9] Mevcut Aidat ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği'ne göre 120 ay aidat ödemesi olmayan üyelere emekli yardımı yapılamamaktadır. Bunun yerine "Yasal Faizli Birikmiş Aidat" ödemesi yapılabilmektedir. Bu durumdaki üye sayısı kişidir ve ödenmesi gereken toplam meblağ 192 milyon 893 bin Türk Lirasıdır. Yukarıda açıklanan haliyle üyenin tamamının üyelikten ayrılması durumunda Sandığın kasasından çıkacak toplam rakam 3 milyar 444 milyon TL'dir. Buna göre İlksan'nın hali hazırdaki açığı 2 milyar 600 milyon Türk Lirasıdır ve üyelerin alacaklarının %76'sı ödenemeyecektir. İkinci Seçenek Yasal Faizli Birikmiş Aidatı ÖdemekSandığın, üyesinin tamamına emekli yardımı yerine, "Yasal Faizli Birikmiş Aidatları" ödemesi ikinci bir seçenektir. Bu durumda da Sandığın ihtiyaç duyacağı toplam meblağ 1 milyar 405 milyon Türk Lirasıdır. Ancak bu opsiyon hayata geçirilirse, üyeler ciddi oranda maddi kayba uğrayacak, İlksan mahkeme masrafları altında ezilecektir. Buna rağmen, Sandığın kaynakları bu miktarı bile karşılamaya yetmeyecek ve 561 bin Liralık açık meydana gelecektir. İLKSAN'A VE ÜYELERE ÖNERİMİZ 10 yılını doldurmayan yani 120 ay aidat ödemesi yapmamış olan üyelere İlksan mevzuatı ve konuyla ilgili yargı kararlarına göre "emekli yardımı" ödemesi yapılamamaktadır. Bu kapsamdaki üyenin, "Yasal Faizli Birikmiş Aidat" üzerinden alacağı toplam miktar 192 milyon 893 bin Türk Lirası olacaktır. Bu durumdaki üyelerin alacakları miktara iki örnek 5 yıllık bir üyenin birikmiş aidatı TL ve alacağı yasal faizli birikmiş aidat toplamı TL; 9 yıllık bir üyenin birikmiş aidatı TL ve de alacağı yasal faizli birikmiş aidat toplamı TL'ye karşılık gelmektedir. İlksan yönetiminin potansiyel bir krize ve kul hakkı ihlallerine sebebiyet verecek en kötü kararı İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Aidat ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliğinin 10'uncu maddesini gerekçe göstererek 120 ay aidat ödemiş olsa bile, "emekli olmadan" hiçbir üyeye "emekli yardım tutarı" oranında ödeme yapamayacağı ve tüm üyelere ancak "Yasal Faizli Birikmiş Aidat"larını ödeyebileceği yönünde karar almasıdır. Bu durumda 10 yıl ila 46 yıl arası aidat ödemiş olanların maddi kayıpları %60 ila %70 skalasında olacak ve birikimlerinin ancak üçte birine kavuşabileceklerdir. Bu üyelerin yargı yoluna başvurmaktan başka çareleri de durumda olanların maddi kaybını dört örnekle açıklamak mümkündür 10 yıllık bir üyenin birikmiş aidatı TL, yasal faizli birikmiş aidatı TL, hak ettiği emekli yardım tutarı ise TL'dir; 20 yıllık bir üyenin birikmiş aidatı TL, yasal faizli birikmiş aidatı TL, hak ettiği emekli yardım tutarı ise TL'dir; 30 yıllık bir üyenin birikmiş aidatı TL, yasal faizli birikmiş aidatı TL, hak ettiği emekli yardım tutarı ise TL'dir; 39 yıllık bir üyenin birikmiş aidatı TL, yasal faizli birikmiş aidatı TL, hak ettiği emekli yardım tutarı ise TL'dir. Tavsiyemiz, İlksan'ın 120 ay aidat ödemiş tüm üyelerine "emekli yardımı" şeklinde ödeme yapmasıdır. Bu hem adalet, hem vicdan hem de yargı içtihatlarının bir gereğidir. İLKSAN'IN SAHİBİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125'inci maddesinde "İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür." hükmü yer almaktadır. İlksan'ın sahibi kamu idaresidir, yani devlettir. İlksan'ın tüm varlıkları, 4357 sayılı Kanun ve Sandık Ana Statüsü'nün 41'inci maddesi gereği devlet malı niteliğindedir. Anayasa Mahkemesi'nin 28 Kasım 1985 tarihli ve E. 1985/7 - sayılı kararıyla da durum şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulmuştur. İlksan yönetiminin yapması gereken; soğukkanlılıkla, itidalle ve metanetle gelinen son noktayı karşılamasıdır. Sandığın, üyelerin yargı yoluna gitmesine sebebiyet verecek bir tutumla hareket etmesi halinde, üyelerin önceki davaları kazandıkları gibi bundan sonraki davaları da kazanacakları gerçeği karşısında; kurumu ayrıca mahkeme masrafları yükünün altında bırakmak, kamu zararına sebebiyet vermek ile eşdeğer olacaktır. Ortadaki başarısızlığın faturasını, sadece bugünkü İlksan yönetimine kesmek kısmen haksızlıktır. Bu tablodan, 72 yıllık zaman diliminde görev alan tüm Sandık yönetimlerinin ve en başta Milli Eğitim Bakanlığının müştereken ve müteselsilen, zincirleme sorumluluğu vardır. Sandığın, ısrarla 1943 model bir kanunla sevk ve idare edilmesi; reel ekonomi ve aktüerya alanında yetersiz ve vizyonsuz ekiplerce sürekli yönetilmesi; tokmağın bakanlıkta, davulun Sandığın boynunda olması mevcut akıbeti hazırlamıştır. SONUÇ 1 Ocak 2016 tarihi İlksan için sonun başlangıcıdır ve yürürlükteki paradigmanın, zihniyetin ve akıl tutulmasının sürdürülebilirliği kalmamıştır. Yıllardır zamanın ruhuna direnenlerin buna da direnmesi anlamsızdır, yararsızdır, beyhudedir. Sandık, üyelerini mağdur etmeden; adalet, hakkaniyet ve insaf ölçülerinin rehberliğinde tüm üyelerinin alacaklarını ödemelidir. Üyelerin ayrılmaya başlamasının ardından Sandığın kaynakları, üyelerin birikimlerini karşılamaya yetmeyecek ve devreye devletin hazinesi girmek zorunda kalacaktır. 2 milyar 600 milyon TL'lik açığın, aynı zamanda kaybın hesabının verilmesi için 1 Ocak 2016 sabahı İlksan Yönetim Kurulu, yönetim sorumluluğunun bir gereği olarak; İlksan'ın mevcut kaynaklarının saptanması, muhasebe kayıtlarının güvenilirliği, geçerliliği ve doğruluğunun tespiti ile yönetim zafiyetinin olup olmadığının belirlenmesi için Milli Eğitim Bakanlığı kanalıyla Sayıştay'dan[10] özel denetim talebinde bulunmalıdır. Sosyal Güvenlik Kurumlarının dış denetiminde yetkili ve tecrübeli tek denetim birimi Sayıştay'dır. 1993 İlksan Skandalı'ndan[11] bu yana, 22 yıldır dış denetimden, bağımsız denetimden geçmemiş olan Sandık, bu vesileyle denetlenmiş olacaktır. Hazine Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı'ndan üyelerin oluşturacağı bir komisyon marifetiyle yol haritası ve ödeme takvimi çıkarılmalı ve tüm üyelerin alacakları son kuruşuna kadar ödenmelidir. İlksan batığının ve iflasının birinci derecede sorumlusu Milli Eğitim Bakanlığıdır. MEB, 4357 sayılı Kanun ve Sandık Ana Statüsünün[12] kendisine verdiği yetki ve sorumluluğun şuuruyla hareket etmemiştir. Sandığın yönetim ve denetleme kurullarında çoğunluk, Milli Eğitim Bakanlığından gelen üyelere aittir.[13] Bu üyeleri bizzat Milli Eğitim Bakanları, Temsilciler Kuruluna önermektedir. Taşıdıkları resmi sıfatlar sebebiyle görevlendirilen bu bürokratların büyük çoğunluğu Bir milyar TL'yi bulan büyüklükteki bir şirketle hayatlarında ilk defa karşılaşmak, bu iş için gerekli bilgi, beceri ve tutuma sahip olamamak, her ay aldıkları 5 bin TL'yi aşan ücretin hatırına bir sonraki dönem seçilme kaygısı ile siyasi etkilere açık olmak, yüzbinlerce üyenin menfaati yerine kendi küçük dünyalarının küçük hesapları peşine düşmek ve bunların sonucunda risk almayan idare-i maslahatçı memur zihniyetinin tutsağı olmak gibi günahlarla ve mesuliyet duygusundan uzak bir ruhla, İlksan'daki vazifelerini sürdürmekten rahatsız olmamışlardır. İkinci derecede sorumluluk ise bir türlü profesyonelleşmeyen, özgüven fakiri İlksan Genel Müdürlüğüdür Gelirlerinin %99'u üye aidatları ve faizden oluşan bir işletmenin kaynaklarını yatırıma ve üretime dönüştürmemek, üretimsiz yapısıyla Türkiye'nin gayrisafi yurtiçi hasılasına katkı sağlamamak, kar eden herhangi bir şirkete sahip olmamak[14], üye aidatı olarak banka hesabına yatan meblağı kar olarak muhasebeleştirmek, "ikraz" ödünç verme adı altında klasik bankacılık yapmak, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerine uygun davranmamak, tüm ısrarlara rağmen bağımsız denetimden kaçmak, amatörlük-güvensizlik-gizlilik girdabına hapsolmak, isteğe bağlı üyeliğe dahi karşı çıkmak gibi basiretsizlikleri, duyarsızlıkları, yanlışları ve hataları saymak mümkündür. Mevcut İlksan Yönetim ve Denetleme Kurulu bugüne kadar yapıp ettiklerinden, yetkileri kapsamında yapmaları gerekip de yapmadıklarından "sorumludurlar" ve ortaya çıkan sonucu üstelenmek zorundadırlar. Faturayı bakanlığa çıkarmak suretiyle hukuk nezdine hesap vermekten kurtulacakları zannına kapılmamalıdırlar, çünkü şimdiye kadar mühür kendilerinde, yetki kendilerinde, yönetme salahiyeti kendilerindeydi. Bugün için İlksan, 46 yıllık bir üyesinden aylık yaklaşık 50 TL aidat almaktadır ve 46 yıllık kesintinin karşılığı olarak bu öğretmene ödeyeceği emekli ikramiyesi TL'dir. Halbuki bugünkü Bireysel Emeklilik Sistemine BES giren bir kişi 46 yılda ayda sadece 50 TL ödemesi halinde, %25'lik devlet katkı payı olmaksızın bile, elde edeceği muhtemel birikim 113 bin TL ile 160 bin TL arasıdır.[15] Bu rakamlar bile, sigortacılık alanında İlksan'ın başarısızlığının ispatı niteliğindedir. Sandığın, üyelere piyasanın çok altında birikim vermesi sorunu artık geride kalmıştır. Üyelerin kara kara düşünmesi gereken tek mesele vardır o da içerdeki paralarını nasıl geri alacakları hususudur. Çünkü Sandığın tüm malvarlığı ancak ve ancak dört üyeden birisinin alacağını karşılamaya yetmektedir. 27 Şubat 2006 tarihli "İlksan'a Zarar Kilidi" başlıklı gazete haberi "... Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik 3 büyük eğitim sendikasının başkanını çağırarak konuyla ilgili görüşlerini aldı. Başkanlar 'İlksan kapatılsın' görüşüne destek verince, 400 trilyonluk malvarlığı ile öğretmen sandığının kapatılması için hazırlıklar başladı... Sendikacılar İlksan'ın yatırımlarının ölü olduğunu vurgularken, mevcut İlksan yönetiminin büyük kısmının üyesi de olduğu Türk-Eğitim-Sen'in Başkanı Şuayip Özcan da sandığın feshedilmesini istedi."[16] Dokuz yıl önce üç büyük sendikanın, tasfiyesi üzerinde uzlaşmaya vardığı İlksan ile bugünkü İlksan arasında zerre miktarı fark yoktur. 21'inci yüzyıl Türkiyesi, çağdaş dünya standartlarında bir Sosyal Güvenlik Kurumu'na, modern bankacılık sistemine ve son olarak bireysel emeklilik sistemine BES sahiptir. Demokratik bir hukuk devletinde, rızası olup olmadığına bakılmaksızın, öğretmenlerin maaşlarından zorla kesinti yapan bir kurumun varlığı zaten tek başına problemdi. İkinci Dünya Savaşı'nın olağanüstü koşullarında temelleri atılan, ancak zamanla bir türlü normalleşemeyen ve çağın gerisinde kalan İlksan, özellikle skandalları ve öğretmenlerin itibarına ve saygınlığına düşürdüğü gölgeyle tarihin tozlu sayfaları arasında yerini alacaktır.¦ Dipnotlar [1] Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2016 ve 2017 Yıllarını Kapsayan 3. Dönem Toplu Sözleşme. 23 Ağustos 2015, Resmi Gazete, 29454. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [2] Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2014 ve 2015 Yıllarını Kapsayan 2. Dönem Toplu Sözleşme. 14 Ağustos 2013, Resmi Gazete, 28735. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [3] Hususi İdarelerden Maaş Alan İlkokul Öğretmenlerinin Kadrolarına, Terfi, Taltif ve Cezalandırılmalarına ve Bu Öğretmenler İçin Teşkil Edilecek Sağlık ve İçtimai Yardım Sandığı ile Yapı Sandığına ve Öğretmenlerin Alacaklarına Dair Kanun. 4357. T. C. Resmi Gazete, 5308, 19 Ocak 1943. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [4] İlksan dava açtığını duyurdu. 28 Ağustos 2015. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [5] İlksan Başkanı Yılmaz İlksan Bugün Kapansa Tüm Üyelerin Parasını Ödeyecek Güçte! 18 Ekim 2012. Erişim tarihi 15 Ekim 2015; İlksan Başkanından İftiracılara Cevap. 18 Ekim 2012. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [6] Dönen Varlıklar En fazla bir yıl içinde tahsil edilebilecek, satılabilecek, kullanılabilecek, tüketilebilecek varlıklar ile eldeki nakit ve bankadaki mevduattan oluşur. Duran Varlıklar Bir yıldan daha uzun sürede tahsil edilebilecek, satılabilecek, kullanılabilecek ve tüketilebilecek varlıklardan oluşur. [7] İlksan 2014 Faaliyet Raporu, s. 57. Yedinci Dönem Üçüncü Olağan Temsilciler Kurulu Toplantısı 28-29 Nisan 2015 Antalya. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [8] İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Aidat ve Sosyal Yardımlar Yönetmeliği. Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler Dergisi, Aralık 2007, 2603. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [9] Üye sayıları ve aidat miktarlarına ilişkin sunulan rakamların tümü; İlksan Genel Müdürlüğünün 2015 kayıtlarında mevcuttur. [10] Sayıştay Merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. [11] 1993 İlksan Skandalı. Bu olayla İlksan, siyaset-medya-mafya şeytan üçgeninin tam ortasında kalmıştır. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in, konuyla ilgili söylediği; "Verdiysem ben verdim" sözü Türk siyasi tarihine geçmiştir. 17 yıl sonra İlksan skandalının perde arkası. 1 Ocak 2011. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. Uğursuz arazi. 18 Ağustos 2003. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [12] İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı Ana Statüsü. Sandık Ana Statüsünü hazırlama yetkisi, yasal olarak Milli Eğitim Bakanlığındadır. Milli Eğitim Bakanlığı, 4357 sayılı Kanunun değişik 14'üncü maddesine dayanarak Sandık Ana Statüsünü hazırlamış ve tarihli ve 18816 sayılı Resmi Gazetede yayımlamıştır. Bunun Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek iptal davası açılmış, Anayasa Mahkemesi tarihli ve 1985/22 sayılı kararıyla, Anayasaya aykırı bir durum görmeyerek davayı reddetmiştir. [13] İlksan Yönetim Kurulu ve Denetleme Kurulu İlksan Yönetim Kurulu 7 kişiden oluşmaktadır. İlksan Temsilciler Kurulu, Milli Eğitim Bakanı'nın önerdiği 9 kişi arasından 4'ünü yönetim kurulu üyesi olarak seçmektedir. Denetleme Kurulu ise 3 kişiden oluşur. Yine Temsilciler Kurulu, Milli Eğitim Bakanı'nın önerdiği 4 kişi arasından 2'sini denetleme kuruluna seçer. Özetle, İlksan yönetim ve denetleme kurullarında Bakanlığın toplam 6 üyesi bulunmaktadır, bu da %60'lık bir çoğunluk anlamına gelmektedir. [14] De-Ha İlksan'ın 10 Milyon TL ödenmiş sermayeli tek şirketidir. Şirket turizm sektöründe otel işletmeciliği, seyahat acenteliği ve araba alım satımı gibi alanlarda faaliyet göstermektedir. 2014 Faaliyet Raporuna göre söz konusu şirketin zararı 1 milyon 122 bin TL'dir. [15] Bireysel Emeklilik Sisteminde Muhtemel Birikim Tablosu. Erişim tarihi 15 Ekim 2015. [16] İLKSAN'a zarar kilidi. 27 Şubat 2006. Erişim tarihi 16 Ekim 2015. Instagram'dan takip etmek için tıklayınız Üniversitelerdeki öğretim üyeleri, mesai saatleri dışında, yüksek öğretim kurumlarından başka yerlerde, mesleki faaliyetlerde bulunabilecek ve meslek veya sanatlarını serbest olarak icra DA NEREDEN ÇIKTI?Yazımızı buraya kadar okuyanlar, haklı olarak soracaklar;“Bir yanlışlık olmasın. Tam Gün Yasası ile part-time denilen yarı zamanlı çalışma bile kaldırıldı. Öğretim üyelerine ya üniversite ya da serbest çalışma’ denilerek, tercihte bulunmaları istenilmiş ve 30 Ocak 2011 tarihine kadar süre verilmişti. O tarih itibariyle de bu olay kapanmıştı. Şimdi ne oldu da böyle bir durum ortaya çıktı?”Hemen Ağustos 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname” ile üniversite öğretim üyelerine, böyle bir avantaj sağlandı. Bununla ilgili olarak,2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 36. maddesine bir fıkra eklenerek, “özel bir düzenleme” yapıldı. Bu özel düzenleme, memurlarla ilgili mesleki faaliyette ve serbest meslek icrasında bulunmamak, ofis, büro, muayenehane açmamak gibi genel hükümlerin istisnasını üniversite hastanelerindeki öğretim üyeleri yönünden açıkladığımız bu avantaj, diğer öğretim üyeleri açısından da aşağıda belirtildiği gibi KOŞULLARI1. Olay üniversitelerdeki tüm öğretim elemanlarını kapsamıyor. Yalnızca kadrolu öğretim üyelerini yani profesör, doçent ve yardımcı doçent ünvanını taşıyanları Bu avantajdan yani üniversitenin yanı sıra mesai saatleri dışında dışarıda çalışma avantajından yararlanmak isteyen öğretim üyelerinin;a Yükseköğretim kurumlarında, yalnızca eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunmaları, b Döner sermaye faaliyetleri kapsamında gelir elde edilen hizmetlerde çalışmamaları,c Ek ders ücreti koşullara uyanlar, mesai saatleri dışında yüksek öğretim kurumlarından başka yerlerde, mesleki faaliyetlerde bulunabilecek ve meslek veya sanatlarını, serbest olarak icra düzenlemeden önce, öğretim üyeleri telif kazançları hariç, ücretsiz dahi olsa başka işle İŞLERYeni düzenleme sonucu, yukarıdaki koşullara uymak kaydıyla, 26 Ağustos 2011 tarihinden itibaren öğretim üyeleri, örneğin; mali, hukuki, finans, yönetim ve akla gelebilecek tüm konularda danışmanlık yapabilecekler, özel eğitim kurumlarında ders verebilecekler, mimari ya da başka projeleri belirtelim, burada “ince bir nokta” var o da şu; çalışmaların mesai saati dışında yapılması gerekiyor. Buna göre örneğin; öğretim üyesi olan bir hukukçu, mesai saatleri içinde olduğu için duruşmaya katılamayacak ama hukuki konularda görüş verebilecek, danışmanlık yazdığımız gibi öğretim üyesi bir tıp doktoru, muayenehanede ya da hastanede çalışabilecek ancak bunu mesai saati içinde yapamayacak.. Milli Eğitim Bakanlığı 2019 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporunda "BULGU 1" de çeşitli veriler vererek ülke genelinde büyük bir öğretmen ihtiyacı varken aynı zamanda hemen her alanda makul kabul edilemeyecek sayıda öğretmen fazlası bulunduğunu da tespit etmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı 2019 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu için tıklayınız. İŞTE O TESPİT VE ÇİZELGELER; "BULGU 1 Öğretmen Kadrolarının İhtiyaç Planlaması Çerçevesinde Eğitim Kurumlarına Dengeli Dağıtılmaması Mevcut öğretmen kadrolarının dağılımında ülke geneli ve iller açısından birçok dengesizlikler bulunduğu ve bu dengesizliklerin süreklilik kazandığı, planlamadaki zafiyetler nedeniyle bir yandan öğretmen açığı sorunu çözüme kavuşturulamaz iken bir yandan da kısıtlı olan mevcut yetişmiş insan kaynağının ve buna bağlı olarak mali kaynakların verimli kullanılamadığı Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik ile Bakanlığa bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarının yönetici ve öğretmen norm kadroları belirlenmiş olmakla birlikte uygulamada norma aykırı atamalar nedeniyle birçok kurumda öğretmen fazlalığı, buna karşın birçok kurumda da öğretmen açığı bulunmaktadır. Söz konusu açık ve fazla, yer değiştirme suretiyle yapılan atama, ilk atama, sözleşmeli öğretmenlik ve ders ücreti karşılığı öğretmenlik gibi yöntemlerle dengelenmeye çalışılsa da mevcut dengesizliklerin önemli boyutlara ulaştığı görülmektedir. Söz konusu dengesizlik, bir taraftan ihtiyaç fazlası öğretmenler nedeniyle kısıtlı olan insan kaynağının etkin ve verimli kullanılamamasına, diğer taraftan öğretmen ihtiyacı karşılanamayan birçok yerleşim biriminde bireylere eğitime erişme hakkı ve eğitimde fırsat eşitliği gibi temel anayasal hakların yeterince sunulamamasına yol açmaktadır." "Tablo 5 deki verilerden 2019 yılı sonu itibarıyla ülke genelinde öğretmenin norm fazlası olduğu, bu sayının mevcut toplam öğretmen sayısının %5,84'üne tekabül ettiği ve fazlalığın büyük bir kısmının kadrolarının Ankara, İstanbul, İzmir ve Konya illerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Hakkari, Kırşehir, Şırnak ve Tunceli illerinde mevcut kadrolu öğretmen sayısının yaklaşık olarak %20'sinin norm fazlası durumunda olduğu görülmektedir. Örneğin Kırşehir ilindeki öğretmen fazlası toplam öğretmen mevcudunun %20,69'una denk gelmektedir ki bu oran Kırşehir ilindeki her 5 öğretmenden 1'inin norm fazlası olduğu anlamına gelmektedir." "Tablo 6 da ki verilerden ülke genelinde dengeli bir biçimde dağıtılamayan öğretmen mevcudunun aynı il içerisinde ilçeler itibarıyla da oldukça dengesiz bir görünüm sergilediği anlaşılmaktadır. Örneğin Ankara ilindeki toplam öğretmen fazlasından yaklaşık %45'inin Çankaya ve Yenimahalle ilçelerinde bulunduğu; Kırşehir ilindeki toplam 672 öğretmen fazlasından 418'inin yaklaşık %62'sinin ise il merkezinde bulunduğu görülmektedir." "Tablo 8'deki verilere göre öğretmen fazlasının en yüksek olduğu alanlarda öğretmen ihtiyacının da oldukça yüksek seviyelerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Özellikle Türk Dili ve Edebiyatı, Bilişim Teknolojileri ve Biyoloji alanlarında toplam öğretmen fazlasının ihtiyacın üzerinde olması dikkat çekicidir. Bakanlık tarafından kadrolu öğretmenlerin ülke genelinde dengeli bir biçimde dağıtılamaması, norm kadro fazlası öğretmen sorununun aynı ilçede ve aynı alanda dahi çözülememesi, öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla sözleşmeli ve ücretli öğretmen istihdamına gidilmesi beşeri kaynakların yanı sıra mali kaynakların da etkin kullanılmaması anlamına gelmektedir." Tablo 9'da yapılan hesaplama çerçevesinde 2019 yılı itibarıyla norm kadro fazlası öğretmenlere sadece maaş karşılığı olarak yıllık yaklaşık 3 milyar Türk Lirası ödeme yapılmaktadır. Bu tutara bahse konu öğretmenlere hiç ya da yeterli düzeyde görev verilmemesi sonucu sözleşmeli veya ücretli öğretmen istihdam edilmesi nedeniyle ödenen ücretlerin dahil olmadığı, öğretmenlere yapılan maaş dışı ödemelerin eğitime hazırlık ödeneği, tedavi giderleri, aile ve çocuk yardımı gibi sosyal yardımlar vb. hesaba dahil edilmediği, ayrıca norm fazlası öğretmen sayısının yıl içerisinde çok daha yüksek seyrettiği dönemler olduğu dikkate alındığında, norm fazlası öğretmenler nedeniyle katlanılan maliyetin gerçekte çok daha yüksek olduğu değerlendirilmektedir. Bakanlığın 2019 yılı bütçesinden personel için yapılan toplam ödemenin TL, sermaye giderleri için gerçekleştirilen toplam harcamanın ise TL olduğu göz önüne alındığında norm kadro fazlası öğretmenlerin eğitim öğretime katkı sağlamadıkları halde maddi anlamda bütçeye ciddi bir yük getirdiği ortadadır. Özellikle öğretmen fazlasına ilişkin mevcut durumun temel sebeplerinden biri, aile birliği ve sağlık mazeretlerine ilişkin mevzuatta yer alan bağlayıcı hükümler ile idare mahkemeleri tarafından bu mevzuat çerçevesinde verilen ve uyulması zorunlu olan yargı kararlarıdır. Devlet Memurlarının Yer Değiştirme Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik'in 9'uncu maddesinde zorunlu yer değiştirmeye tabi tutulan personel arasında öncelik sıralaması yapılmadığı halde bu konudaki tüm sorumluluğun Milli Eğitim Bakanlığı'na yüklenmiş olduğu, 657 sayılı Kanunun 72'nci maddesi uyarınca kurumlar arasında sağlanması gereken koordinasyonun neredeyse hiç uygulanmadığı, Anayasa Mahkemesinin 2012/606 Başvuru Numaralı ve tarihli Kararında yer alan "Aile birliğinin korunması gerekçesiyle idareden, atamaya ilişkin bütün işlemlerde personelin bu kapsamdaki mazeretlerini kayıtsız şartsız karşılamasının beklenmesi, idarenin üstlendiği kamu hizmetinin yürütülmesini belli mahallerde imkansız hale getirecektir. Bunun yanında personelin atanmak üzere yoğun talepte bulunduğu mahallerde ise norm fazlası personel istihdamıyla birlikte kamu kaynaklarının israfı gündeme gelecektir." ifadesinin özellikle yargı sürecinde dikkate alınmadığı bir gerçektir. Bu çerçevede Bakanlığın kurumlar arası koordinasyonun sağlanması, mevcut yetkinin kullanımından kaçınılmaması ve yargı kararlarının üst yargı yollarına götürülmesi hususlarında daha aktif bir rol oynaması, mevzuat değişikliği açısından ise ilgili kurumlar nezdinde gerekli çalışmaları başlatması önem taşımaktadır. Sonuç olarak; ülke genelinde öğretmen ihtiyacının yüksekliği karşısında aynı zamanda norm fazlası öğretmen bulunması kısmen mevzuattan ve konuya ilişkin yargı kararlarının uygulanma zorunluluğundan kaynaklanıyor ise de; dengesizliğin en önemli nedenlerinden birinin Bakanlık tarafından sağlıklı bir planlama yapılmaması ve özellikle bazı merkezlerde ihtiyacın çok üzerinde öğretmen görevlendirilmesi olduğu açıktır. 5018 sayılı Kanun'un "Hesap verme sorumluluğu" başlıklı 8'inci maddesinde her türlü kamu kaynağının elde edilmesi ve kullanılmasında görevli ve yetkili olanların, kaynakların etkili, ekonomik, verimli olarak elde edilmesinden ve kullanılmasından sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Buna göre Bakanlığın, öğretmen kadrolarının ülke genelinde dengeli bir biçimde dağılımını ve kamu kaynağının da yine bu doğrultuda etkin ve verimli kullanımını sağlayacak önlemleri alması SORUN NEREDEN KAYNAKLANMAKTADIR? Öncelikle belirli il ve ilçelerde norm kadro fazlası öğretmen birikmesinin ana nedeni MEB'in il emri uygulamasından kaynaklanmaktadır. MEB üzerindeki kamuoyu baskısını azaltmak için popülist politikalarla dönem dönem özür durumu yer değiştirmelerde norm kadro fazlası öğretmenlerin il emrinde birikmesine oluşmasına yol açmış zaman içerisinde de yer değiştirme atama iptalleri, il emri uygulaması vb. durumlarda kuralsızlığı kural haline getirmiş ve paydaşlarca önerilen çözüm önerilerine kulak tıkaması sonucunda Sayıştay'ca yukarıda yer verdiğimiz tespit edilen durum hasıl olmuştur. PEKİ, ÇÖZÜM YOLLARI NELERDİR? 1-ÖĞRETMEN İHTİYACI VE OKUL AÇILACAK BÖLGELER BELİRLENMELİDİR Nüfus yapısı ve eğilimleri, eğitimi ve eğitim planlamasını yakından ilgilendirmekte ve nüfus analizleri her tür eğitim politikası için temel oluşturmaktadır. Nüfusun yaşlara göre dağılımı, eğitim çağındaki nüfusun bugünkü durumunu ve gelecekteki eğilimlerini göstermekte olup çağ nüfusu, okullaşma oranlarının hesaplanmasında temel oluşturmaktadır. Nüfus projeksiyonları yoluyla elde edilen veriler, eğitim planlaması için temel oluşturur. Bu projeksiyonlardan, gelecekteki "okul çağı nüfusu" da elde edilir. Okul çağı nüfusu verilerine dayanarak; muhtemel öğrenci sayısı ve okullaşma oranları tahmin edilebilir. Bu tahminlere dayanarak öğretmen ve okullaşma planlaması nedenle önümüzdeki 5-10-15 yıl için okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise çağ nüfusu hesaplanarak bu hesaba göre okullarımızın branş, branş öğretmen ihtiyacının ne kadar olacağı belirlenmeli akabinde öğretmen yetiştiren fakültelerimizin öğrenci alımları ve formasyon veren üniversitelerimizin kontenjanları bu sayılara göre yeniden belirlenmelidir. Emekli olacak öğretmenlerde hesaba katılıp mevcut öğretmenlerin yaş durumları analiz edilmelidir. Türkiye nüfusu bir demografik dönüşüm yaşamaktadır. Bu dönüşümün eğitim sistemi üzerinde çok yönlü etkileri olacaktır. Yıllık nüfus artışı azalmaya devam ederken doğurganlık hızı düşmektedir ve düşmeye devam edecektir. Nüfus hareketleri ve coğrafi dağılımdaki dengesizlikler eğitim planlaması için temel oluşturmaktadır. Göç alan illerimizde eğitim kurumları üzerinde büyük bir baskı bulunmasına rağmen göç veren yerleşim birimlerinde, eğitim kurumlarında atıl kapasite ortaya çıkmaktadır. Küçük yerleşim birimlerinde ise okulların kapatılması durumlarıyla karşılaşılmaktadır. Bu gibi durumlarla mücadele edebilmek için taşımalı sistemler, yatılı okul sistemleri gibi durumlar değerlendirilmeye alınmalıdır. Özellikle çocuk sayısının durağan hale gelmesi, eğitim kurumları önündeki sayısal baskıyı giderek azaltacaktır. Bu eğilim, eğitimde kalite geliştirme için bir fırsat oluşturacaktır. Yoğun göç alan illerde eğitim üzerindeki sayısal baskı bir süre daha devam edecektir. Bu nedenle nüfusun coğrafi dağılımı ve okul yerlerinin belirlenmesi için çalışmalar MEVCUT NORM KADRO FAZLASI ÖĞRETMENLERİ VEYA İSTEKLİ DİĞER ÖĞRETMENLERİ TEŞVİK EDİCİ YÖNTEMLER İLE İHTİYAÇ HİSSEDİLEN İLLERE ATAMALIDIR Anayasamızın "II. Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi" başlıklı "Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz." hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir. Buna göre MEB, yeterli öğretmen atamayarak anayasal suç işlemektedir. Rehber öğretmen ve tüm branşlardaki öğretmen ihtiyacı atanmayan öğretmenlerin ataması acilen mevcut norm kadro fazlası öğretmenlere teşvik edici yöntemler, zorunlu hizmete zorunlu hizmet tazminatı verilerek yada kadrolu öğretmen ataması yapılarak eksik öğretmen ihtiyaçları giderilmelidir. Öğretmenlik mesleği, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun "Öğretmenlik" başlıklı 43/1 maddesindeki "Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir." hükümlerine göre; öğretmenlik Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Buna rağmen, ülkemizde yeterince öğretmen alımı yapılmadığından Öğrenci öğretmensiz kalmakta, birçok yerde ihtiyaçlar pedagojik formasyonu olmayan meslek yüksekokulu mezunları ücretli öğretmenlerle ve farklı alanlardaki branşlarla giderilmektedir. Rehber öğretmenlerin sayısının artması okullarımızdaki şiddet olaylarının önlenmesinde, eğitim-öğretimin daha nitelikli hale gelmesinde önemli bir katkısı olacaktır. Bu konuda seferberlik ilan edilmeli ve atanmayan tüm Öğretmenlerimiz ve Rehber Öğretmenlerimiz atanmalıdır. 3-MEB, MEVCUT NORM KADRO FAZLASI ÖĞRETMENLERİ KENDİ İÇİNDE VEYA DİĞER BAKANLIK KURUMLARINDA ÇALIŞMASININ YOLLARINI ARAMALIDIR İlgili mevzuatlarda değişiklikler yapılarak norm kadro fazlası öğretmenlerin branşlarına ve kabiliyetlerine uygun MEB ve bakanlık dışındaki devlet kurumlarında maaş karşılığı ve ek ders karşılığı görev yapabilmelerine yönelik yeni yapılar oluşturulmalıdır. Örneğin okul kütüphanelerinde veya devlet kütüphanelerinde, okullarda etüt faaliyetlerinde, internet kafelerin kontrol ve denetiminde, müzelerde, yurt ve pansiyonlarda sürekli olarak, gençlik ve spor genel müdürlüklerinde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına bağlı kurumlarında, devlete bağlı huzur ve bakımevlerinde, devlete bağlı kreşlerde norm kadro fazlası öğretmenler görevlendirilerek maaş ve belirlenen bir miktar ek dersleri ödenmelidir. Bu çözüm her türlü yer değiştirmeler ile özür durumunda yaşanan kontenjan sorunlarını da ortadan kaldıracaktır. 4-ZORUNLU HİZMETE ZORUNLU HİZMET TAZMİNATI ÖDENMELİDİR 5 Kasım 2010 tarihli 18. Milli Eğitim Şürasında "Öğretmenin Yetiştirilmesi, İstihdamı Ve Mesleki Gelişimi" bölümü 9. maddesinde; "Öğretmenlerin gelir düzeyi ve statülerinin yükseltilmesine yönelik çalışmalara hız verilmeli; öğretmen istihdamında kadrolu, sözleşmeli, ücretli, vekil öğretmenlik gibi farklı uygulamalar kaldırılarak tüm öğretmenlerin kadrolu olarak istihdamı sağlanmalı; mevcut sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmeli; başarılı öğretmenler ödüllendirilmeli ayrıca zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara zorunlu bölge hizmet tazminatı ödenmelidir." şeklinde karar alınmasına rağmen bu karar uygulamaya sokulmamıştır. Öğretmenlerimiz bakımından kalkınmada öncelikli hizmet bölgelerinde belirli sürelerle zorunlu çalışma yükümlülüğü öngörülmüştür. Ancak, bu bölgelerdeki öğretmen ihtiyacının karşılanması için çözüm yolu öğretmenlerimizi bu bölgelerde çalışmaya mecbur bırakmak yerine, bu bölgelerde çalışmanın ekonomik olarak teşvik edilmesi suretiyle gönüllü olarak gitmelerinin sağlanması olmalıdır. Öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla, zorunlu hizmet bölgelerinde istihdam edilen öğretmenlere, illerin veya yerleşim yerlerinin sosyal, ekonomik, kültürel ve ulaşım imkanları dikkate alınarak kalkınmada öncelikli hizmet tazminatı verilmesi gerekmektedir. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ile mahrumiyet bölgelerinde öğretmen açığının kapatılabilmesi için bu bölgelerde çalışmanın ekonomik açıdan teşvik edilmesi ve cazip hale getirilmesi, öğretmenlerin buralarda çalışmasının özendirilmesi gerekmektedir. Örneğin; Belirlenen hizmet alanlarından 1. hizmet bölgesi alanlarına zorunlu çalışma yükümlülüğü kapsamında atananlara 1 brüt asgari ücret, 2. hizmet bölgesi alanlarına zorunlu çalışma yükümlülüğü kapsamında atananlara 1,5 brüt asgari ücret 3. hizmet bölgesi alanlarına zorunlu çalışma yükümlülüğü kapsamında atananlara 2 brüt asgari ücret tutarında zorunlu hizmet tazminatı ödenmelidir. Bu bölgelere isteğe bağlı olarak atatan ve bu kapsamda görev yapmakta olanlara tazminat tutarlarının ½'si oranında zorunlu hizmet tazminatı ödenmesi durumunda, öğretmenlerimizin bu bölgelere gönüllü olarak gitmesi sağlanacaktır. Şuan, temininde güçlük zammı ödeneği bu amaca matuf olup, benzer bir düzenlemenin istihdam zorluğu çekilen tüm hizmet sınıflarına getirilmesinde bir mahzur bulunmamaktadır. Köy ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlere köyde çalıştırmayı özendirecek belirli bir miktar tazminat ödenmelidir. Zorunlu hizmet bölgelerinde hizmet eden personelin özlük haklarına yönelik olarak, her yıla extra bir yıpranma payı verilerek teşvik de edilebilir. 5-MEB, ÖZÜR DURUMUNDA KATI BİR SİSTEME GEÇMELİDİR Özür durumu yer değiştirme işlemlerinde özür durumu beyanlarına ilişkin belgeler sıkı bir şekilde kontrol edilmemektedir. Bu nedenle haklıda haksızda yer değiştiriyor. Aynı babanın sağlık özründen faydalanılarak tüm öğretmen çocukları sağlık özrü kullanarak yer değiştirmektedir. Özür durumu belgelerin çok katı bir şekilde kontrol edilmesi, sahteciliğin önlenmesi gerekiyorsa kolluk kuvveti marifetiyle yerinde kontrol sağlanmalıdır. 6-MEB, ÖZÜR DURUMUNDA SIRAYA ALMA SİSTEMİNE GEÇMELİ, SAĞLIK BAKANLIĞINI ÖRMEK ALMALIDIR Mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerinde, boş kontenjan ve hizmet puanı yetersizliğinden dolayı özür durumu giderilemeyen hem kadrolu hem de sözleşmeli öğretmenlerimiz ailelerinden uzakta görevlerini yerine getirmekte olup, aile birliği sağlanamadığı için büyük mağduriyetler yaşanmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlere mazerete bağlı yer değişikliği hakkı tanınmaması, sözleşmeli öğretmenler için çok sayıda mağduriyeti de beraberinde getirecek olup, bu durum Anayasa'nın hukuki güvenlik ve eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu nedenle, mazerete bağlı yer değişikliği işlemlerinde sözleşmeli öğretmenlere de hak tanınması gerekmektedir. İller arası yer değiştirmeler sadece boş kontenjanlar ölçüsünde yapılmakta, ilde boş kontenjanın sınırlı olması halinde pek çok eğitim çalışanı yer değiştirememektedir. Hizmet puanı yetersizliğinden atanamayan öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Anayasanın koruması altındaki aile birliği ve bütünlüğünün devamının sağlanması açısından toplumu oluşturan ailenin bir arada tutulması istisnasız olmalı ve özür grubu yer değiştirmelerinde sıraya alma sistemine geçilmelidir. Şöyle ki; Sağlık Bakanlığında özür durumu yer değiştirme işlemlerinde personelin atandığı ilde fiilen bir yıl çalışma ve adaylığın kalkması şartı aranmamakta ve başvurular özrün gerçekleştiği anda yapılabilmekte ve bir haftada sonuçlandırılmakta iken Milli Eğitim Bakanlığında özür durumu yer değiştirme işlemlerinde adaylığın kaldırılması ve yer değiştirme dönemlerinde hazırlanan kılavuzlara göre 1 yıl çalışma şartı bulunmakta ve başvurular sadece bakanlığın ilan çıktığı Ağustos-Şubat aylarında yapılabilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı da Sağlık Bakanlığında olduğu gibi özür durumlarına bağlı yer değiştirmeleri özrün gerçekleşti an başvuru alınarak yapılmalı fakat özür durumu titiz bir şekilde araştırılmalıdır. Sağlık ve aile özründen yer değiştirmelerde bu durumların doğru olup olmadığı yer değiştirdikten sonra titizlikle araştırılmalıdır. Anne ve baba sağlık özründen den dolayı bir evladın yer değiştirmesi kuralı getirilmeli ve aile ve sosyal politikalar bakanlığı tarafından takibi yapılmalıdır. Bu amaçla özür durumuna bağlı yer değiştirme suretiyle atamaların norm kadro açığı bulunan eğitim kurumlarına doğrudan yapılmalı, alanında norm kadro açığı bulunmaması veya hizmet puanı yetersizliği nedeniyle yer değiştirme suretiyle ataması yapılamayan öğretmenler norm kadro açığı çıkana kadar sırada beklemelidir. Norm kadro açığı çıktığı anda ise ataması hemen yapılmalıdır. 7-ÖĞRETMENLERİN EMEKLİ OLMALARINI ÖZENDİRECEK YENİ YAPILAR OLUŞTURULMALIDIR Bakanlığa bağlı resmi eğitim kurumlarında yıllar itibarıyla; 2003'de 2004'de 23,999, 2005'de 2006'da 2007'de 2008'de 2009'da 2010'da ve 2011'de tarihi itibarıyla olmak üzere toplam öğretmen emeklilik, istifa ve diğer nedenlere bağlı olarak ayrılmıştır. Yukarıdaki sayılara göre her geçen yıl emekli olan öğretmen sayısı azalmaktadır. Emekliliği hak ettiği halde emekli olmayan ve bazı çevrelerce "yeni atamaların önünü kapatmakla" eleştirilen öğretmenlerin emekli olmama nedeni emekli olduklarında maaşlarının %50 azalmasıdır. Öğretmenlerin emekli olmalarını özendirecek yeni yapıların oluşturulması ile norm kadro fazlası öğretmenlerin eritilmesi ve yeni atanacak öğretmenlere kadro açılması sağlanacaktır. Bulunduğu ilde kendi branşında norm kadro fazlası olan öğretmenlerin yaş sınırı aranmaksızın emekli olmasını sağlayacak ve emekli maaşlarının düşmesini engelleyecek yeni yapılar kurulmalıdır. Daha önce bazı kurumlarda hayata geçirilen ve olumlu sonuç alınan bir uygulama bulunmaktadır. Emekliliği dolan personel, emekli ikramiyesi yüzde 20 veya yüzde 30 oranında zamlı verilerek, emekliliğe teşvik edilmektedir. 8-ÖĞRETMENE YIPRANMA PAYI ACİLEN GETİRİLMELİDİR 19. Milli Eğitim Şurasında "Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak, her dört yılda bir yıpranma payı ve 3600 ek gösterge verilmelidir. Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak öğretmenlerin ek ders ücretleri artırılmalıdır." önerisi kabul edilmiştir. 9-ÖĞRETMENE 3600 EK GÖSTERGE VERİLMELİDİR Öğretmene 3600 Ek gösterge verilmesi, diğer çalışanların ek göstergelerinin 800 puan artırılması, yardımcı hizmetlilerin ek göstergeden yararlandırılması gerekmektedir. Ayrıca 19. Milli Eğitim Şurasında "Öğretmenlerin özlük haklarına yönelik olarak, e 3600 ek gösterge verilmelidir." önerisi de kabul edilmiştir. 10-EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLARIN SORUNLARI ÇÖZÜMLENMELİDİR tarihinden önce sigortalı olduklarında emeklilik şartları arasında "yaş şartı" olmayan eğitim çalışanlarının, çıkarılan kanunla getirilen yaş şartı nedeniyle emeklilik haklarının ellerinden alınması adil bir düzenleme değildir. Türkiye genelinde 1999 yılından önce sigortalı olup emekli olabilmeleri için yaş sınırları uzatılan yaklaşık 3 milyon kişi mağdur edilmektedir. Emeklilikte yaşa takılan eğitim çalışanlarının sigorta prim gün sayılarını tamamlamalarına rağmen emekli edilmemesi ülkenin kanayan bir yarası haline gelmiştir. Emekliliği hak etmelerine rağmen yaşları bahane edilerek yıllarca bekletilen eğitim çalışanlarınızım büyük bir haksızlığa uğradığı açıktır. Emekli olma hayalleriyle yıllarca emek veren eğitim çalışanlarının sorunu acilen Hükumet gündeminde yer almalıdır. Çalışarak Devlete katkı sağlayan ve pirim gün sayısını dolduran emekçinin emekli olması en doğal hakkıdır. 11-MESLEK LİSELERİNDE YAPILAN STAJ SÜRELERİ EMEKLİK HESABINA DAHİL EDİLMELİDİR Meslek liseleri öğrencilerinin işletmelerde yapmış oldukları işletmede mesleki eğitim ve stajlarının sigortalılıktan sayılarak işletmede mesleki eğitim ve staj başlangıç sürelerinin sigortalılık başlangıç süresi sayılmasındaki engeller kaldırılarak kamuda bir çok öğretmen yaşa takılmadan emekli olabilecektir. 12-TÜM EK ÖDEMELER EMEKLİ MAAŞI HESABINA KATILMALIDIR Kamu görevlileri emekli olduklarında maaşlarında ortaya çıkan düşüş nedeniyle mağdur olmakta, bu nedenle emekli olmaktan kaçınmaktadırlar. Kamu görevlilerinin emekliliklerinde de mevcut ekonomik statülerini korumak için maaşlarının, ek ödemelerinin, ek derslerinin, fazla çalışma ücretlerinin tamamının emekli keseneği matrahına dahil edilerek, emekli maaşı hesaplamasına katılması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Devlet memurlarının emeklilik hakları ve emekli maaşlarının belirlendiği 5434 sayılı Kanunun 15. maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 80. maddelerinde değişiklik yapılarak memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile özel hizmet tazminatı, ek ödeme, ek ders, döner sermaye, fazla çalışma ücreti, ikramiye, sosyal denge tazminatı ve diğer ödemeler de emekli keseneğine dahil edilmelidir. 5434 sayılı Kanunun 41. maddesinde yapılacak değişiklikle memurların emekli ikramiyesi için öngörülen kalemlere bütün ek ödeme ve tazminatlar eklenmelidir. 5434 sayılı Kanunun ek 70. maddesinde değişiklik yapılarak emekli olan kamu görevlilerinin özel hizmet tazminat oranlarının belirlendiği tablodaki, "0 - 2200 arası %55 olarak belirlenen oranın %90 2200 - 3600 arası %85 olarak belirlenen oranın %120 3600 - 4800 arası %145 olarak belirlenen oranın %160 4800 - 6400 arası %165 olarak belirlenen oranın %180 " Şeklinde yeniden düzenlenmeli ve buna bağlı olarak emekli maaşlarının yükselmesi sağlanmalıdır. 13-ÖĞRETMENLERİN EMEKLİLİK İŞLEMLERİ HAZİRANDA SONLANDIRILMALIDIR Öğretmenlerin emeklilik işlemleri Ağustos hatta Eylül ayına sarkmakta özellikle il içi ve özür grubu yer değiştirmelerinde ilişikler kesilemediğinden bu yerler boş gösterilememektedir. Dolayısıyla eğitim öğretimin iyi planlanması açısından Haziran ayının sonunda emeklilik işlemleri sonlandırılmalı ve ilişikler kesilmelidir. 14-İL İÇİ TAYİNLERDE SIRA SİSTEMİ YENİDEN GETİRİLMELİDİR Mülga tarihli ve 27573 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 34/1. maddesinin "İsteğe ve zorunlu çalışma yükümlülüğüne bağlı yer değiştirme suretiyle atamalar" başlıklı İl içinde yer değiştirme talebinde bulunan öğretmenlerin yer değiştirme suretiyle atamaları, tercih ettikleri eğitim kurumları itibarıyla yapılan sıraya bağlı olarak haziran ve ağustos aylarında birer kez olmak üzere eğitim kurumlarının öğretmen ihtiyacı çerçevesinde hizmet puanı üstünlüğüne göre gerçekleştirilir. Ataması yapılamayanların sıraları ağustos ayı sonu itibarıyla iptal edilir." denilmekte iken, tarih ve 29329 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde sıraların çalıştırılması ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Eğitim kurumlarında, öğretmenlerin il içi yer değişiklikleri, emeklilik, ölüm gibi nedenlerle boşalan normlara atanmak için bekleyen öğretmenlerimiz, sıralar çalıştırıldığında norm açığı bulunan eğitim kurumlarına yer değiştirebilecek ve açık normlar bu şekilde hakkaniyete uygun olarak doldurulacaktır. Daha önceki düzenleme olduğu gibi, Yönetmelikte sıraların yılda iki kez çalıştırılmasına yönelik değişiklik yapılması gerekmektedir. 15-MEB DIŞINDAKİ DEVLET KURUMLARINA GEÇİŞ YAPMAK İSTEYEN ÖĞRETMENLERİN TALEPLERİ DİĞER BAKANLIKLARLA KOORDİNELİ OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR Öğretmen ihtiyacın olduğu dönemlerde Ziraat Fakültesi, İktisat Fakültesi, Veterinerlik Fakültesi ve Kamu Yönetimi Bölümü mezunları öğretmen olarak atanmışlardır. Bu öğretmenler zaman içerisinde tecrübe kazanarak öğretmenlik mesleğinde başarılı da olmuşlardır. Branşları dışında öğretmen olarak atananlardan istekli olanlarını bulundukları ilde veya tercih ettikleri ildeki branşlarına uygun bakanlıklara kurumlar arası geçişini veya o bakanlıklardaki öğretmenler ile becayişlerini kolaylaştırmak için bir çalışma başlatılması gerekmektedir. Daha önceki dönemlerde alanları dışında öğretmen olarak atananlardan, alanları ile ilgili başka kurumlara atanmak isteyenlere, bu kurumların da istemeleri halinde görevli oldukları ilde, alanında öğretmen ihtiyacı da dikkate alınarak muvafakat verilmelidir. Mevcut uygulamada becayiş aynı kurumda çalışan personel için geçerli bir uygulamadır. Yani aynı kurumun başka başka yerlerde bulunan aynı sınıftaki memurları, karşılıklı olarak yer değiştirme suretiyle atanmalarını isteyebilmekte ve bu isteğin yerine getirilmesi atamaya yetkili amirlerince uygun bulunmasına bağlıdır. Aynı uygulamanın farklı kurumlarda çalışan personeller arasında yapılarak önemli bir sorun çözüme kavuşturulacaktır. 16-MEB, BECAYİŞE İZİN VERMELİDİR Devlet memurlarına "Farklı yerlerde çalışan aynı sınıftaki memurların, karşılıklı yer değiştirerek atanmalarını istemeleri" anlamına gelen "Karşılıklı Olarak Yer Değiştirme" yani "becayiş" hakkı verilmiştir. Fakat yer değiştirme yönetmeliklerinde "becayiş" hakkı ve şartlarına yer verilmediğinden Milli Eğitim Bakanlığı personeli becayiş haklarını kullanamıyorlar. Becayiş hakkının verilmemesi yasal ve hukuki değildir. Norm kadro, zorunlu hizmet, hizmet puanı gibi birçok unsurdan dolayı öğretmen nakil işlemlerine bir standart getirilmiş olsa da, bu uygulamalar nedeniyle nakil işlemleri büyük ölçüde de sınırlanmıştır. Bu sınırlamaya, "becayişe izin verilmemesi" uygulaması da eklenince, nakil işlemlerinin gerçekleştirilmemesinden kaynaklanan büyük bir hizmet kaybı meydana gelmektedir. MEB'in artık bu anlamsız uygulamaya bir son vermesi gerekmektedir. 17-NORM KADRO FAZLASI ÖĞRETMENLERİN ATANMA İŞLEMLERİ EYLÜL AYINDA TAMAMLANMALIDIR. Öğretmenlerin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğine göre İlde norm kadro açığı bulunan eğitim kurumlarının, norm kadro fazlası olan öğretmenlere duyurusunun yapılarak, norm kadro fazlası konumunda bulunan öğretmenlerden zorunlu çalışma yükümlülükleri olmayanların öncelikle görevli oldukları yerleşim yerinde daha sonra ilçelerdeki eğitim kurumları olmak üzere il içinde alanlarında norm kadro açığı bulunan eğitim kurumlarına özür durumları ve tercihleri de dikkate alınmak suretiyle hizmet puanı üstünlüğüne göre atamalarının yapılması, norm kadro fazlası konumunda bulunan öğretmenlerden herhangi bir kuruma atanmak üzere başvuruda bulunmayanların görev yerleri, il içinde valiliklerce isteklerine bakılmaksızın belirlenmesi gerekmektedir. Bu işlem eğitim öğretim başlamadan ücretli öğretmen görevlendirmeleri yapılmadan yapılmalıdır. Eğitim-öğretimin ortasında öğretmen değişikliği veya ihtiyaç olan alanda norm kadro fazlası öğretmen var iken ücretli öğretmen görevlendirilmesi mantıksızlığına Bakanlık el koyarak Eylül ayından önce norm kadro fazlası öğretmenlerin yer değiştirme işlemlerinin tamamlanması ve akabinde ücretli öğretmen görevlendirmelerini başlatılması yönünde adım atarak ortadan kaldırmalıdır. 18-NORM KADRO MODÜLÜNDEKİ BİLGİSAYAR YAZILIMI YÖNETMELİĞE GÖRE YANLIŞ ÇALIŞMAKTADIR Norm kadro modülündeki yazılım Genel Bilgi ve Meslek Dersleri Öğretmenleri norm kadrosunda; 42 saatin üstündeki her 21 saate bölge normunu çalıştırarak norm vermesi gerekirken, 42 saatin altında çalışarak, norm kadro vermesi gereken ders yüklerine norm kadro vermiyor. Genel Bilgi ve Meslek Dersleri Öğretmenleri norm kadrosunda; Örneğin 42 saatin üzerinde artan ders yükü 15 saat ise aynı bölgedeki tüm artık dersler toplanarak 21'er saatlik paketler halinde yeni normlar verilmekte ve artan ders yükü en fazladan başlanarak hangi okula denk geliyorsa bölge normundan norm verilmektedir. Bu örneğimizdeki artık 15 saate norm alabilmek için diğer okullarda en az artık 6 saat ders yükünün bulunması gerekmektedir. Norm kadro modülündeki bilgisayar yazılımı o bölgedeki artık normları toplayarak en çok artık dersi olan okuldan başlayarak normları 21'er saatlik paketler halinde vermektedir. Atölye ve Laboratuvar Dersleri Öğretmeni norm kadrosunda; Örneğin 200 saatin üzerinde artan ders yükü 20 saat ise aynı bölgedeki tüm artık dersler toplanarak 40'ar saatlik paketler halinde yeni normlar verilmekte ve artan ders yükü en fazladan başlanarak hangi okula denk geliyorsa bölge normundan norm verilmektedir. Bu örneğimizdeki artık 20 saate norm alabilmek için diğer okullarda en az artık 20 saat ders yükünün bulunması gerekmektedir. Norm kadro modülündeki bilgisayar yazılımı o bölgedeki artık normları toplayarak en çok artık dersi olan okuldan başlayarak normları 40'ar saatlik paketler halinde vermektedir. Fakat okullardan elde etiğimiz bilgilere göre Genel Bilgi ve Meslek Dersleri Öğretmenleri norm kadrosunda; Norm Kadro Modülündeki yazılımın yanlış çalışarak Genel Bilgi ve Meslek Dersleri Öğretmeni Norm Kadrosunda 42 saate kadar olan ders yüküne ve Atölye ve laboratuvar öğretmeni norm kadrosunda 201 saate kadar olan ders yüküne de bölge normu uygulanarak öğretmenlerin norm kadro fazlası olunmasına neden olunmaktadır. 19-ÖĞRETMEN NORMLARI YÖNETMELİKTEKİ KRİTERLERE GÖRE BELİRLENMELİ SINIFLAR BİRLEŞTİRİLEREK NORM FAZLASI ÖĞRETMEN MEYDANA GETİRİLMEMELİDİR Sene başında 1. sınıf oluşturulur iken veya 5. sınıf oluşturulur iken veya 9. sınıf oluşturulur iken öğrenci sayıları yönetmelikteki kriterlere göre belirlenebilmekte fakat sınıf oluştuktan sonra ve yasal olarak sınıfta bulunması gereken öğrenci sayısının altına düşmedikçe sınıfları birleştirilmemelidir. İlkokullarda, boş sınıf ve norm kadro fazlası öğretmenlerin öğrenci sayısı 10'dan az olmamak şartıyla sınıf oluşturularak norm kadroların buna göre belirlenmesi gerekmekte iken sözlü talimatlarla ara sınıf sayılarının 20'nin üzerinde belirlenmesi 20'nin altındaki sınıfların birleştirilmesi istenmektedir. Okul bütünlüğünde öğretmen, öğrenci ve sınıf var iken ara sınıfların birleştirilmesi işlemi; yeni norm fazlası öğretmen meydana getirmekte, personel boyutunda atıl kapasite yaratmaktadır. Öğrencilerin öğretmenlerinden ayrılmasına neden olarak pedagojik olarak eğitime zarar vermektedir. Açılmış olan ara sınıfları birleştirme yoluyla kapatmak öğrencilerimizin öğretmenlerinden ayrılmalarına ve psikolojik sorunlara neden olmaktadır. Kısacası ara sınıfların pedagojik olarak kapatılmasında kamu yararı bulunmamaktadır. Okul bütünlüğünde öğretmen, öğrenci ve sınıf var iken sınıfları birleştirerek öğretmenleri norm fazlası yapılması uygulamasına son verilerek yönetmelikteki öğrenci sayılarına göre normlar belirlenmeli öğretmen var iken, öğrenci var iken, sınıf var iken öğretmenler norm fazlası yapılmamalıdır. Halbuki ara sınıflarda mücbir sebep olmadıkça sınıf birleştirme işlemi yapılamaz ancak ve ancak eğitim öğretimin başında sınıf planlamalarını yapıldığı zamanlarda; 1. sınıf, 5. sınıf ve 9. sınıf oluşturuluyor iken öğrenci sayılarını ilgili mevzuatta yazan sınırlar içinde belirlenmesi gerekmekte fakat sınıf oluştuktan sonra ve yasal olarak sınıfta bulunması gereken öğrenci sayısının altına düşmedikçe ara sınıflar birleştiremez. Bu uygulama zincirleme olarak okuldaki tüm sınıfların hizmet puanlarına bağlı olarak öğretmenlerinin değişmesine yol açacağından öğrencilerimizin öğretmenlerinden ayrılmalarına ve psikolojik sorunlara neden olmaktadır. Dolayısıyla pedagojik açıdan ara sınıfların birleştirilmesinde kamu yararı, öğrenci ve öğretmen yararı bulunmamaktadır. Hiç kimse normalde kendi çocuğunun öğretmenin değişmesini istemez. Bunu yanında mevcut sınıfların bölünerek yeni sınıflar oluşturulmasında da kamu yararı yoktur. Açılacak olan 1. 5. ve 9. sınıfların hedeflenen 30 öğrenci sayısının üstünde ve 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 50. maddesindeki; "Birleştirilmiş sınıflar da dahil olmak üzere bir öğretmene düşen öğrenci sayısı 40 dan fazla olamaz." hükmü gereği 40'ın altında olması gerekmektedir. Boş sınıflarımız ve norm kadro fazlası sınıf öğretmenlerimiz var iken okullarımızda eğitim ve öğretim hizmetlerinin gerekli ve yeterli personelce yürütülmesi, personel boyutunda atıl kapasite yaratılmaması, var olan atıl kapasitenin ihtiyaç duyulan okul ve kurumlara yönlendirilmesi ve verimliliğe dönüştürülmesi için ara sınıfların birleştirilmemesi gerekmektedir. Okul bütünlüğünde öğretmen, öğrenci ve sınıf varsa ara sınıflar pedagojik açıdan kapatılamazlar veya birleştirilemezler. Ara sınıflarda sınıf birleştirme veya kapatma işlemi sadece mücbir sebeplere dayanılarak yapılabilir. Mücbir sebepler ise sınıf ihtiyacı, öğretmen yokluğu ile tarih ve 30106 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Kurum Açma, Kapatma Ve Ad Verme Yönetmeliğinin "Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarının açılması" başlıklı 6. maddesi 2. fıkrası b ve c bendindeki; 2 İlkokul açılabilmesi için; "b İlkokullarda en fazla 32 derslik, 1 inci sınıf için en az 10 öğrenci, görsel sanatlar atölyesi ve/veya, müzik dersliği, fen dersliği, spor veya drama salonu bulunması, gerekir. c Ulaşım şartlarının elverişsiz olması veya öğrenci velilerinin tamamının çocuklarının taşıma yoluyla eğitime erişim kapsamında öğrenim görmelerini istememeleri durumunda ilkokul 1-4 üncü sınıflarda öğrenci sayısının toplamda en az 8 olması ve valilikçe gerekli görülmesi halinde Bakanlıkça bu ilkokulların açık kalması sağlanabilir." hükümlerine göre öğrenci sayısının sınıf kapatma sayısı olan 10 ila 8'in altına düşmesiyle mümkündür. Milli Eğitim Bakanlığı İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığının tarihli 1842 sayılı "Okullarımızın Mekan Kullanımı" konulu 2012/14 nolu genelgesindeki amacı dışında kullanılan dersliklerin tespiti ve eğitim - öğretime kazandırılması çalışmaları çerçevesinde İlkokul ve Ortaokullarımızdaki tüm fiziki imkanlar zorlanarak oluşturulacak boş sınıflarımız ve norm kadro fazlası sınıf öğretmenlerimizin, okullarımızda eğitim ve öğretim hizmetlerinin gerekli ve yeterli personelce yürütülmesi, personel boyutunda atıl kapasite yaratılmaması, var olan atıl kapasitenin ihtiyaç duyulan okul ve kurumlara yönlendirilmesi ve verimliliğe dönüştürülmesi amacıyla; İlkokullar için; Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmeliğin "Sınıf Öğretmeni Norm Kadrosu" başlıklı 16. maddesi 1. fıkrasındaki; "1 İlkokullarda, öğrenci sayısı 10'dan az olmamak şartıyla açılan her şube için 1 sınıf öğretmeni norm kadrosu verilir." hükümlerine göre belirlenecektir. Buna göre; İlkokullarda, öğrenci sayısı 10'dan az olmamak şartıyla sınıf oluşturulabilmektedir. Ayrıca; Okul Öncesi Öğretmeni Norm Kadroları, Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmeliğin "Okul öncesi öğretmeni norm kadrosu" başlıklı 15. maddesindeki; "1 Öğrenci sayısı 10'dan az, 20'den fazla olmamak üzere anaokulu, ana sınıfı ve uygulama sınıflarında oluşturulan her grup için 1 okul öncesi öğretmeni norm kadrosu verilir. 2 Özel eğitim ihtiyacı olan çocuklara yönelik anaokulları ve ana sınıflarında açılan her şube için 1 okul öncesi öğretmeni norm kadrosu verilir." hükümlerine göre okul öncesi öğretmeni norm kadrosu belirlenmektedir. Buna göre; 10'dan az, 20'den fazla olmamak üzere anaokulu, ana sınıfı oluşturulabilmektedir. Ortaokullar için; 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 50. maddesindeki; "Birleştirilmiş sınıflar da dahil olmak üzere bir öğretmene düşen öğrenci sayısı 40 dan fazla olamaz." hükümleri, Milli Eğitim Bakanlığı İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığının tarihli 338 sayılı ve "2012 Yılı Temel Eğitim Yapım Programı" konulu 2012/05 nolu Genelgesi eki 2012 Yılı Temel Eğitim Yapım Programı Hazırlama Esaslarının "A-Temel ilkeler" bölümündeki "ilköğretim kurumlarında sınıf mevcutlarının aşamalı olarak 30 öğrenciye indirmek." hükümleri, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğünün tarihli ve 10150 sayılı yazılarındaki; "... Diğer taraftan Bakanlığımız Stratejik Planında ve 61 Hükümet Programında da yer aldığı gibi sınıflarda azami 30 öğrencinin eğitim görmesini sağlayacak şekilde derslik yapımı planlanmaktadır. İlçelerimizdeki nüfus yoğunluğunun farklı olması nedeniyle bazı okullarımıza öğrenci kayıtlarında düşüşler yaşanmakladır. Kayıt bölgesindeki öğrenci sayısı ve fiziki kapasitesi uygun okullarda tekli öğretim yapılması ve sınıf mevcutlarının 30 olması esastır." açıklamalarına göre belirlenecektir. Buna göre; Ortaokullarda 30'dan fazla olmamak şartıyla sınıf oluşturulabilmektedir. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinin "Nakil" başlıklı 12. maddesi 10. fıkrasındaki; "10Değişik RG-16/6/2016-29744 İlköğretim kurumlarında sınıf mevcutları otuzun altında kalan okulların boş kontenjanları derslerin başladığı haftanın ilk iş gününde e-Okul sisteminde ilan edilir. Bu okullara kayıt alanı dışından öğrencisini nakil ettirmek isteyen velilerin başvuruları derslerin başladığı ilk hafta içerisinde e-Okul sistemi üzerinden alınır. İkinci haftanın ilk iş günü yapılan nakil başvurularının boş kontenjandan fazla olması durumunda, nakil ile gelecek olanlar e-Okul sistemi üzerinden kura çekilerek belirlenir ve ardından bu kişilerin nakilleri yapılır." hükümlerine göre sınıf mevcutların üst sınırın 30 olduğu ortaya çıkmaktadır. Buna göre; 1- İlkokullarımızın fiziki imkanları zorlanarak oluşturulan dersliklerde açılacak olan tüm sınıflarda öğrenci ve sınıf sayısı ile ileride açılacak sınıflarda dikkate alınarak imkanlar dahilinde 10'dan az 30'dan fazla olmamak şartıyla sınıf oluşturulması gerekmektedir. 2- Ortaokullarımızın fiziki imkanları zorlanarak oluşturulan dersliklerde açılacak olan tüm sınıflarda öğrenci ve sınıf sayısı ile ileride açılacak sınıflarda dikkate alınarak 30'dan fazla olmamak şartıyla sınıf oluşturulması gerekmektedir. 3- Bünyesinde ana sınıfı olan okullar ile ve anaokullarımızın fiziki imkanları zorlanarak öğrenci sayısı 10'dan az, 20'den fazla olmamak üzere oluşturulan dersliklerde sınıf oluşturulması gerekmektedir. Ahmet KANDEMİR Youtube'dan takip etmek için tıklayınız Kentte bulunan bir restoranda Eğitim-Bir-Sen Kayseri 1 No'lu Şube tarafından Aday Öğretmenler Tanışma Toplantısı düzenlendi. Düzenlenen toplantının açılış konuşmasını yapan 1 No'lu Şube Başkanı Aydın Kalkan, aday öğretmenleri tebrik ederek çalışma hayatlarında başarılar diledi. Kalkani, “Yoğun çalışmaların ardından aramıza katılmanızdan dolayı büyük memnuniyet duyuyorum. Kuşkusuz hayata atılmanın hak edilmiş memnuniyeti sizde daha bir anlamlıdır. Taze heyecanınız, diri bilinciniz ve yeni bilgilerle başladığınız bu onurlu meslek, daha rahat kazanacağınız hayatınızla birlikte asıl ülke ve millet varlığımıza yapacağı katkıyla değerlidir” dedi. Toplantıya katılan Eğitim-bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mithat Sevin, zorluklarla mücadele ederek göreve atanan öğretmenleri tebrik etti. Sevin, sözlerini şöyle sürdürdü “Aşık Veysel’in diliyle uzun ince bir yolu kat ederek, zorlu engelleri aşarak bu yola geldiniz. Bu yolculuğun her aşamasında çok büyük sıkıntılar yaşadınız, zihni ve fikri mücadeleler verdiniz. Kotalarla, kontenjanlarla mücadele ettiniz, KPSS gibi hepimizin gözünde devasa bir yük olan bu sınava girerek öğretmen olma hakkını elde ettiniz. Tercihlerde bulundunuz ve sonunda nihayet öğretmen olarak atanarak aramızdasınız. Mutlaka bu süreç içerisinde yaşadığınız bu sıkıntıların dışında mezun olduğunuz ama atanamadığınız için değişik kurumlarda çalışma, ücretli öğretmenlik yapma veya son günün moda değimiyle pazarcılık yapma durumuyla karşı karşıya geldiniz. Bu zorlukların tamamı sizler için sona erdi. Temennimiz sizler gibi atama bekleyen binlerce gencimizin öğretmen olarak atanabilmesi ve öğretmen ihtiyacımızın tamamen ortadan kaldırılması. Şimdi gençliğin enerjisi, idaresi ve sevgisini harmanlayarak gündüzün güneşi, gecenin de yıldızı olup bu cennet yurdu aydınlatacaksınız. Ülkenin her satırı ilim ve irfanla, sevgi ve sabırla, azim ve fedakarlıkla renk renk, nakış nakış dokuyacaksınız. Bilmelisiniz ki sizler körpe zihinlerde meşale olacaksınız. Sizleri dört gözle bekleyen tertemiz gönüllere ilk sevgi ve bilgi tohumu ekecek, onların bakışlarında umut olacak, cesaret verecek, arkadaşlık ufkunu sizler vereceksiniz. Atandığınız kurumlarda sizden önce göreve başlayanlarla çok iyi diyalog kurarak onların tecrübelerinden mutlaka yararlanacaksınız. Yaptığımız işi her zaman en iyi olarak yapmalıyız. Bunu sadece öğretmenler değil, tüm kurumların da bu şekilde olması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu. Sendika olarak amaçlarının büyük Türkiye misyonunun oluşmasına öncülük etmek olduğunu vurgulayan Sevim; “Eğitim Bir-Sen’in misyonu yeniden büyük Türkiye inşasına öncülük etmek, mazlum Müslümanları zulümden kurtarmaya yönelik güçlü adımlar atılmasına teşkil edecek güçlü ve müreffeh bir toplum yapısı oluşturmaktır. Bugün Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda kan akmaya devam ediyor. Çocukların çığlıkları ve annelerin gözyaşları tüm kainata yayılıyor. Doğu ve Güneydoğu’da, Irak’da, Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Afrika’da, Arakan’da zalimlerin zulmü sonucunda ümmetin birliğini savunan müminler öldürülüyor, kadınlar kocasız, analar evlatsız, çocuklar öksüz ve yetim bırakılıyor. Eğitim Bir-Sen olarak nerede mazlum ve mağdur varsa oraya koşuyor, insanlığa çağrıda bulunuyoruz.” Sendika olarak çalışmalarından bazılarını dile getiren Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mithat Sevin, “Şunu Kayseri’den ifade etmek istiyorum. Toplu sözleşmede kazanmış olduğumuz kazanımlarımızın değersizleştirilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Özellikle müdür yardımcılarına nöbet ücreti verilmemekte, ilkokul ve ortaokullarda biliyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız, çabalarımız, görüşmelerimiz devam ediyor. Yine sınava girdiği halde Ocak ayındaki sınav ücretini alamayan arkadaşlarımız var. Yönetmelik değişikliği bu kadar zor olmamalı. Çok yakın bir zamanda bu sıkıntılarla ilgili somut bir gelişme olacağına inanıyoruz” diye konuştu. “ÖĞRENCİLERLE FİZİKSEL TEMASA GİRMEYİN” Aday öğretmenlere nasihatlerde bulunan Mithat Sevin; ne olursa olsun öğrencilerle fiziksel temasta bulunmamalarını söyledi. Sevin, “Aramızda genç öğretmenlerimiz, aday öğretmenlerimiz var. Özellikle aday öğretmenlerimize birkaç hususta paylaşımda bulunmak istiyorum. Şuanda malum bütün medya tüm Türkiye’deki okullarımızda meydana gelen çok hoş olmayan konuları manşetten veriyor. Özellikle taciz konusu. Asla ve asla severken, sayarken, överken fiziksel temasta bulunmayın. Burada sizin niyetinizin ne olduğu önemli değil. Eğer çocuk kendisine yapılacak en ufak şefkat, merhamet gösterisini taciz olarak algıladığı takdirde hakimlerimiz çocukların algısı yönünde karar veriyor. Bu konuda genç kardeşlerimizi uyarmak istedim” şeklinde konuştu. “28 ŞUBAT’TA ÜNİVERSİTEDEN UZAKLAŞTIRILAN KARDEŞLERİMİZ KPSS İLE MUHATAP OLMADAN GÖREVİNE ATANACAK” 28 Şubat sürecinde başörtüsü nedeniyle üniversiteden atılan öğrencilerin KPSS’ye girmeden göreve atanması konusunda da çalışmalarının olduğunu vurgulayan Eğitim-Bir-Sen Genel Başkan Yardımcısı Mithat Sevin, “28 Şubat sürecinde başörtüsünden dolayı görevden atılan, istifa etmek durumunda kalan kardeşlerimizin tamamını şuanda görevde. Ama o dönemde mezun olamadığı için göreve atanamayan, başörtüsünden dolayı üniversiteyi bırakmak zorunda kalan kardeşlerimiz de oldu. Şuanda yasa değişikliği çalışması var. 28 Şubat sürecinde başörtüsünden dolayı üniversiteden uzaklaştırılan, atılan kardeşlerimiz aynı o dönemde mezun olmuş gibi KPSS sınavına muhatap olmadan öğretmen olarak atanabilmeleri yönünde mecliste bir çalışmamız var. İnşallah bunu da çok yakında sonuçlandırır, o arkadaşlarımızın da görevlerine dönmelerini sağlamış olacağız" ifadelerinde bulundu. Programda Vali Yardımcısı Gökhan Azcan da aday öğretmenleri tebrik ederek, görevlerinde başarılar diledi.

dönem ortasında ücretli öğretmenliği bırakmak