🐭 Seyyid Ahmed Er Rufai Kerametleri

Ga6LBpO. “Bir gün, Mûsâ -Yârabbi, benim için sana şükretmek, verdiğin nîmetlere teşekkür borcunu ödemek mümkün olur mu? Senin, vücûdumda bulunan her kılda iki lûtfun vardır dedi. Şöyle cevap aldı. “Yâ Mûsâ, nimetlerime şükretmeye karşı aczini anladınsa, yeter, bu şükür sayılır.”Hazret-i Pîr Rifâi “Vuslat kapıdır, Allah’ın lütfu anahtardır, cömertlik merdivendir, ihlas kuvvettir. İhlas sahibi olduğun vakit merdivene çıkarsın, cömert olduğun vakit anahtara ulaşır, Allah’ın izniyle kapıyı açarsın. Tarikat; doğruluk, ihlas, iyi huy ve kerem üzerine kuruludur. Zenginlik ilimle ve süs hilim yumuşak huy iledir…” “İnsanların ayıbına bakmamak dervişin şartlarındandır” “Biri sana; Ben göklere yükseldim veya yükselirim’ derse ona inan, inkar edip yalanlama! Eğer yalancı ise yalan kendisinedir, sana bir zararı yok. Eğer o kimse doğru söylemişse onu yalanlayıp inkar ettiğinden dolayı sen zarar görürsün” “Cenab-ı Hak’tan başkasının külli ve cüzi herhangi bir etkisi olduğuna inanmak Allah’a ortak koşmaktır, küfürdür” “Hikmet, Allah’tan korkmaktır. Rabıta, Allah’a tevekküldür. Tedbir, işlerini Hakk’a havale etmektir. Teslim Hepsi Allah’tandır de’Nisa 4;78 sırrı üzerine amel etmektir” “Nefsini, hallerini ve amellerini görmek, yani onlara değer vermek Allah’ın gazabına yol açan şeylerdir. Ameli için Allah’tan karşılık beklemek ise ondan daha ağır sonuç doğurur” “Bir kimsenin Hak’tan gayri şey için sevinç duyması daha sonra o kimsenin vehime, kuruntuya kapılmasına yol açar” “Boş sözden, dedikodudan ne kadar başlar uçmuş, ne kadar kimsenin dini mahvolup gitmiştir” “Mevcudatı genellikle beğenmek muhabbetin sağlamlığına, onları kısmen beğenmek ise zulmete yol açar. Nurlar kalpte yerleşirse, organlardan iyilik doğar. Dünya sana yönelirse onun meşguliyeti bitmek tükenmek bilmez; yüz çevirdiğinde ise ateşine katlanılmaz. Akıllı olan, ikbalinde meşguliyet, idbarında hasret olan şeye güvenmez. İddia sahibi olmak ahmaklıktır, kalp onu tutmaya dayanamayıp dile sevkeder. Ahmağın dili de onu söze getirir” “Kimseyi küçük görmemelisiniz! Dünya işlerine ve ümmetlerin hallerine ve adetlerine ibret gözüyle bakmalısınız” “Kalp bir cevherdir, gaflet toprağı ile karanlık ve yıkık hale gelir ki, cilası fikir, nuru zikir, koruyucusu sabırdır” “Zikir, vesvese verenden kalbi korumak, insanlara meyletmeyi terketmek, her türlü davadan boşalmak, vahdeti kesrette bulmak, kalbe gelen manayı iyice düşünmektir. Doğruluk, Hakk’ın yardımının merdiveni, takva, hidayetin evi, teslim olmak, ilahi emre riayetin ta kendisi, ihlas en iyi korunma yolu, velayet ise Hak için mahzun ve alçakgönüllü olmaktır” “Her Müslümanın kalbinde ilahi bir vaiz vardır. İnsanın kendine kendinden öğüdü olmazsa, edilecek vaaz ve nasihatten faydalanamaz. Gaflette kalan biçare nasihatten ne fayda görebilir? Gaflet yüreğin karalığıdır” “Korkudan muhasebe kendini hesaba çekme, muhasebeden murakabe kendi iç alemini gözetme, murakabeden meşguliyet, meşguliyetten Hak için meşguliyete devam etmek hasıl olur” “İslam hikmetin ruhudur. Arif akıllı olmazsa vesveseci olur, akıl sahibi hakimhikmet sahibi olmazsa hata eder. Hakim mümin olmazsa evhamlı olur” “Hikmeti bulduğunuz yerden alınız! Dikkat nazarınızı hikmet ve hakikate açınız, nereden çıktığına ve kimden göründüğüne bakmayınız!” “Kuran okuyunuz, Kuran okumayı bilmeyen Kul Hüvallahü Ahad’ı okusun; onu üç kere okumak hatim gibidir” derdi, hakkında da” “O delil, o kapı, o vasıta ve en çok nasibe sahip olan ve o en büyük sırdır” buyururlardı” “Ehl-i Beyt’in şanını ululayın, onlara ikram ve hürmet ediniz! Onlar hakkında bir kimsenin kötü şeyler söylediğini işittiğiniz vakit, gücünüz yeterse susturunuz, mümkün olmazsa, parmaklarınızı kulaklarınıza tıkayınız! Çünkü dünya ve ahiret ve bunlardaki her şey, bu büyük aileye bağış olarak verilmiştir; ve onlar hakkında Cenab-ı Hak Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor Ahzab 33;33’ ve De ki Ben buna karşılık, akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum Şura 42;23’ buyurmuştur” “Senden üstün olanlarla sohbette dikkat edilecek edep, iyi hizmettir. Aynı seviyeden olanlarla sohbet, onları kendine tercih etmektir. Kendinden aşağıda olanlar hakkında edep, onlara şefkat etmek, öğüt vermek ve güzel terbiye vermektir” “Derviş olana göre bir nefes alacak kadar zaman, pek değerlidir. Vaktinizi boşa geçirmekten sakınmalısınız; çünkü vakit kılıçtır, iyi ameller işlemezseniz sizi keser” “Bir buğday tanesi ayak altında kalır da hürmet gösterilmezse Hakk’a şikayet eder, bundan dolayı da fiyatlar artar” “Nimeti inkar etmek, onun yok olmasına sebep olur; karşılığı budur. Nimetin şükrü, nimetin değerini itiraf etmektir” “Teslimiyet bıçağıyla, itiraz ve muhalefet ipini kesip bitirdiğiniz vakit zikretmiş olursunuz. Size deli’ deninceye kadar Allah’ın zikri ile meşgul olunuz” “Vecd ve sema/musiki tarikatın kandili, tevhid ve marifet ise hakikatin kandilidir” “Ben size sebeplere sarılmayı bırakarak ticaretle, sanatla ilgilenmeyiniz’ demiyorum; fakat haram ve gaflet karıştırmayınız!’ diyorum” “Tevazu ilmini tahsil et, hayret ilmini öğren, alçak gönüllülük ve Hakk’a muhtaçlık bilgisini tahsile çalış! Alemi de kendini de bu hallerinle aldatıyorsun. Dostunun düşmanlarından uzaklaşmayınca, kendisine yaklaşamazsın. Düşmanlarıyla düşüp kalkarsan seni kabul eder mi?” “Kolaylıkla ve zahmetsizce dost arayan, vaktini dostsuz geçirir” “Senin dostun, seni günahlardan sakındırandır, arkadaşın, ayıplarını gösterip gördüren ve kardeşin, seni Hakk’a irşad edendir” “Cenab-ı Hakk’a; Ya Rab, beni ilimle zenginleştir, yumuşak huyla süsle, takva ile yücelt ve afiyetle güzelleştir’ diye dua eyle!” “Arifin vecdi imandır, durması izandır. Samimi kulluk, kulun Cenab-ı Mevla’sına teslimiyette bulunmasıdır; çünkü insan, kendi nefsine yardım etmeye kalkışır ise yorulur. Cenab-ı Hakk’a işleri havale ederse akrabası ve yakınları olmaksızın yardım görür ve başarıya ulaşır” “Nefsinden ve masivadan vazgeçmiş ve doğuştan getirdiği tabiatını yok etmiş olanlar ebedi olarak cehaletten kurtulmuşlardır. Dervişlik, cübbe ve sarıktan ibaret değildir. Cübbe hüzünden, sarık doğruluk ve ihlastan olmalı, elbiseler tevekkülden dokunmalıdır. Biliniz ki, arif olan görünüşte şeriat nurlarından uzak olmaz. İçindeki muhabbet ateşi sönmez. Kıl ucu kadar bile yoldan sapmayarak emirlere uyar. Yüreği vecd ve hal ateşi üzerinde kebap olur” “Aşağıda gelecek vasıflar ve huylar öldürücü zehir olduğundan, onlardan sakınıp uzaklaşarak Allah’tan korku üzere bulunmanızı tavsiye ederim. Bunlar; haset, kibir, yalan, gıybet, hırs, öfke, riya ve zulümdür” “Nefis üç kısımdır; emmare, cahil ve asilerin, levvame, müminlerin, mutmainne de başarıya erenlerin ve ariflerin nefsidir” “Nefse ait güçlerden en üst seviyede olanı şehvettir; onu rahatsızlık verici bir korku yahut kuvvetli ve sağlam bir şevkten başka bir şey yok etmez” “Hak Teala’nın kulları olan yüce veliler hazretlerinden yardım isterseniz, görülecek yardımın kendilerinden olduğuna itikat etmemelisiniz. Bu inanış şirktir. Ancak Hakk’ın veli kullarına ilahi sevgisi olduğundan, yardımı bu sevgi üzerine kurup, istedikleriniz Allah’tan olmalıdır” “İhlas, amelleri dünya ve ahiret için yapmayıp sırf Allah için yapmaktır” “Bir adamın akıllı olduğu sıkıntı zamanında sabırlı, bolluk zamanında alçak gönüllü, her işte ihtiyatlı ve hakkı gözetici olmasından bilinir” “Halkın haklarını bilip tamamiyle yerine getirirseniz, yani büyüklere hürmet, küçüklere merhamet, kötülük edenlere iyilik, iyilik gördüklerinize layık olan davranışı gösterip, halkın büyüklerinin öğüdünü dinler, kötülerinden uzaklaşır, biçarelere yardım ederseniz, halk sizden emin olur, hepsinin güvenini kazanırsanız, nefsinizi iyi yönetmedeki başarınızdan dolayı, Cenab-ı Hakk’ı razı etmiş olur ve akıllı ve hikmet sahibi kimselerden sayılmış olursunuz. Eğer nefsinizi bilmeyerek cahillik eder ve halk katında değer bilmezlikte bulunursanız, o halde kendinize yazık etmiş olursunuz. Allah’ın gazabına uğrarsınız ve ahmaklardan sayılırsınız. Kıvılcımı üstünüze sıçratıp kendinizi ateşe yakmayınız!”… Seyyid Ahmed er-Rifai Hazretleri SEYİT AHMET-İ KEBİR ER-RİFAİ HAZRETLERİDoğum yeri ve zamanı ile ilgili kesin bilgiye ulaşılamayan Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai Hazretleri, 1118 yılında Basra şehrinde dünyaya gelen, Rifai tarikatının kurucusu Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai Hazretlerinin, büyük ihtimalle, torunlarından, halifelerinden, dervişlerinden, müritlerinden veya müntesiplerinden bağlılarından Dr. İsmail Erünsal ile Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak tarafından bir kitap halinde yayınlanan Elvan Çelebi’nin Menakıb’ul-Kudsiyye fi Menasıbi’l-Ünsiyye adlı eserinde belirttiğine göre Seyit Ahmet Hazretleri Orhan Gazi zamanında Horasan’dan Anadolu’ya gelir ve burada bir müddet yaşadıktan sonra 63 yaşında vefat tarikatın kurucusu olan Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai’den ayırmak için Lâdik’teki “Seyit Ahmet-i Kebir er-Rifai” ye “Küçek küçük Seyit Ahmet Rifai” denilmektedir. Gavsu’l-Azam Abdulkadir Geylani’nin neslinden olduğu, I. Abdulhamid devrinde yenilenen türbe üzerindeki kitabesinden metni şöyledirEvliyâ-i tâcü tahtın kutbi Şah AbdülhâmidKim ana olmak diler İskender-i Dar’a müridHem anın baş Çühedar-ı Seyyid Abdullah AğaHazret-i Nuri Efendi zâde ol merdi resîdGavs-ı Azam Şeyh Abdulkadîr-i dir nesli hemSeyit Ahmet Hâle olmuştur nesebe ol hafîdŞimdi anın türbesin himmetle tecdid eylediBeyti mâmur oldu dersem de sâf-ı Nur-u AhmedHak Teala hörmeti için ol veli ....ninHazret-i Şah-ı Cihanın ömrünü kılsın mezidHâle muhtaç oldu mahza kâli birle eylemeBu mücedded türbenin seridesin küfdesin?Dehina üryân-ı sevb kaale yaz tarihiniSeyit Ahmet Hâle gel bu türbedir leys-i cedid 1045 H.?/ 1635 yıllar ve vefat tarihi hakkında kesin bilgi olmamasına rağmen ,yaşadığı devir hakkında ipuçları veren kayıtlar bulunmaktadır. Bunları şöyle sıralayabilirizAhmed Eflâkî’nin “Ariflerin Menkıbeleri” adlı eserinde, Seyit Ahmet Kuçek Rıfai hakkındaki menkıbelerde onun, Sultan Veled’in oğlu ve Mevlevi Tarikatının IV. Postnişini olan Ulu Arif Çelebi ile görüştüğü kesin olarak ortaya Seyit Ahmet er-Rifai Hazretlerinin Konya’ya gittiği, ateş, şiş ve gürzlerle gösteri yaptığı ve bu zikir şeklini Mevlana’nın kızının çok beğendiği belirtilmektedir. O halde hem Mevlana, hem de torunu Ulu Arif Çelebi ile çağdaş olduğu, 1250-1335 tarihleri arasında yaşadığı tarihçi İbn Batuta da 13. yüzyılda Anadolu’ya yaptığı seyahatte Küçek Seyit Ahmet-i Rifai ile karşılaştığını Dr. Ahmet Yaşar Ocak, “Menakıb’ul-Kudsiyye fi Menasıbi’l-Unsiya” adlı makalesinde, Seyit Ahmet Hazretlerinin II. Osmanlı hükümdarı Sultan Orhan Bey zamanında yaşamış olduğunu kabul Seyyid Ahmet Hazretlerinin, Amasya’da Ulu Arif Çelebi ile görüştüğünü Ahmet-i Kebir’in Lâdik’te olduğunu belirten, “Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanlığı ” arşivinde , şahsiyet kayıtları da halen Numaralı Amasya Muhasebe Defteri’nin 511. sayfasında “Vakf-ı Zaviye-i Kutb’ul-Arifin ve Gavsü’l-Vasilin es-Seyyid Şeyh Ahmed-i Kebir Kasaba-i Lâdik. 1124 H./1712 M.” tarihi tesbit edilmiştir.“ Genel Ahbar “adlı eserden ,Seyit Ahmet Hazretlerinin 63 yıl ömür sürdüğü, 40 yıl seyahatle ve dünya işlerinden ayrılıp ilimle meşgul olduğu ve kendi yaptırdığı camide gömülü olduğu anlaşılmaktadır. Caminin vakfiyesi 1351 tarihlidir. Şu anda bu cami ile ilgili bir kalıntı yoktur. Yaya olarak 7 defa hacca gittiği ve Kur’an-ı Kerim’i ömrü boyunca kere hatmettiği yine aynı eserde belirtilmektedir. Elvan Çelebi'nin Menakıbu'l-Kudsiyye fi Manasıbi'l-Ünsiyye adlı eserinin 8a varağı arapca- farsca karışımı bir dilde, özetle şöyle bir başlık bulunmakta ve arı türkçe aşağıdaki beyitler yer almaktadır " Seyyid Ahmed-i Kebir el-Rufâî Allah o'na rahmet eylesin kerametleri izhar etmesi; Arslana binmiş ve yılanı kamçı yapmıştır ve şeyh Allah zikirlerini büyük etsin dıvara binmiş ve istikbale gitmiştir Hem dakı bir sema' ululardan Rahmetu'llah ile tolulardanKim ne kudret kılur yine zahirOl keramat ilmine kadirSeyyidü'l-halk-hulk şeyh-i kebirOl Rüfa'i ki gün gibi balkırMar-ı sengin elinde şir-i jiyanÜzre binmiş gelür ki kanı fülanŞeyh ister ki göre göstereHalvetinden revan çıkar DedeEyeri hadime işaret iderKor dıvar üzre hadim ata giderAta binmez Dede dıvara binürDıvar altında at gibi atulurDede Garkın karametin görür birBir dıvara biner yürir ol şirBirbirine mukabil oldı bularYir ü gök toldı toptolu envarGüni ta'rif kıla mı zerreBahr-ı ummana ne diye katreDil-ile dinlemek ol muhal-dururDile ol ma'rifet hayal-dururHimmetün hazır olsun iy sultanİy ki sunmış ata sanaSübhanDevlet anun ki sana tuş oldıDünyede ahiretde hoş oldıZahiri batını münevverdürIşkun-ıla müdam enverdür. 760 H/1358-59 M. senelerinde Çorum- Mecidözü /Elvan Çelebi'de Elvan Çelebi tarafından yazılan eserde yer alan Seyyid Ahmed-i Kebir Rufâî'nin, Orta Anadolu'da da ne kadar sevilip sayıldığını göstermesi de dikkate şayandır. Aynı zamanda,Kırşehirli ünlü tarihci Aşıkpaşa'nın oğlu Elvan Çelebi"nin ağzından Dede Garkın'ın Seyyid Ahmed-i Kebir erRufâî'den el aldığı , yani Rufâî tarikatına girdiğini yüzyıl Anadolusu, bu şekilde birlik ve baraberliği temsil etmişler, çok sonraları ise, ayrılık ve bozulmalar husule gelmiştir. Maveraünnehr"de intişar eden ne kadar tarikat varsa, tetkik edildiklerinde; esasda, özde ve nihai gayede bir farklılık olmadığı, ancak usulde bazı farklılıklar bulunmasına karşılık Türkler'in Anadolu'ya intikalinden sonra, usülden ziyade esasa ve hatta itikadi değişikliklere tesir eden bozulmaların daha çok o günün siyasi olaylarının güdümünde zuhur ettiği kanaatindeyim. Bu satırların yazarının büyük dedesi20, Haremeyn Evkaf Müfettişi Esseyyid Abdurahman bin İsmail Akifzade Amasyavi'nin 1221 H/ 1806 M. tarihinde ölümünden iki sene önce yazdığı, 1320 H/ 1902 M. tarihinde istinsah edilen,o devrin hocalarının oto-biyografısını veren ve halen İstanbul Millet Kütüphanesi arapca yazmalar arasında yer alan, Kitabu'l Mecmu Fil Meşhuri Ve'l Mesmu adlı eserin 40- 41. sayfalarında, ecdadı Bayram sülalesi hakkında bilgi verirken "..ceddi Akif Mustafa Efendi bin ebi Muhammed Bayram Efendi el Merzifonî mevliden ve'l Amasi... el-ledifi min nesli'ş şeyhi es-seyyid Ahmedi'l Kebir elma'rufi bı-sahibi hal tayyaballahu serahu ve ce'ale'l cennete misvahi el-medfun el nüzar bi-Ladik bi-kurbi Amasya ve hüve min sülaleti eşrafi'l-müntesibine ila Zeyne'l-Abidin veledi seyyidi Hüseyn es-şehid bi-Kerbela ve fi-sebili'l mevla gureti aynü'l-resul semareti Fatımetü'l Betül radiyallahu Ta'ala anhü... " ibareleri okunmaktadır. Bu eser arapca olduğundan ve tamamını tercüme ettiremediğimizden, bu sülaleye ait başka bilgiler ve 1050 -1211 H. 1640-1796 M. tarihi arasında yaşamış alim ve filozofların, hocaların otobiyografisi şayandır. Ayrıca, Amasya ili , eski Arguma, şimdiki Suluova ilçesi Yolpınar, eski adı ile Hakale/Hakla Köyü'nde devrin büyük alimlerinden Şeyh es-Seyyid Ahmed-i Küçek er-Rufâî'nin oğullarından, İbn Batuta'nın Amasya-Sonusa'da Uluköy gördüğü Seyyid Necmeddin Yahya er-Rufâî'nin Türbesi bulunmaktadır.21O devirdeki Hakale Nahiyesinde, meşhur alimlerden Rufâî Şeyhi es-Seyyid Necmeddin Yahya er-Rufâî Hazretleri 764 H/1362-63 M. yılında burada büyük bir tekke-zaviye , imaret, ziyafethane yaptırıp 771 H./ 1369-70 M. yılında da vakıflarını tanzim ettiğini Amasya Tarihi adlı eserinde bildirmektedir.22Seyyid Necmeddin Yahya er-Rufâî türbesi moloz taştan inşa edilmiş olup, kıriptası ve ceviz ağacından yapılmış ahşap sandukası vardır. Sanduka sülüs yazı ve rumi motiflerle dekore edilmiştir. Sandukanın baş ucunda sülüs yazı ile, es-seyyid,es-şeyh Necneddin Yahya er-Rufâî rahimehullah ibaresi okunmaktadır. Ayak ucunda ise,yazı ile vefat tarihi olan 771 H./1369-70 M. Yahya Hazretlerinin yanında ikinci bir sanduka bulunmakta olup, burada oğlunun yattığı köylülerce söylenmektedir. Amasya- Suluova Kaymakamlığı Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü kanalı ile , köyün eski imamı ve aynı köyden İlyas Hatipoğlu'ndan aldığımız bilğilere göre; Seyyid Yahya Hazretleri, Ladikde medfun Seyyid-i Ahmedi Kebir'in evladı olup, Peygamberimizin 19. göbek torunudur. Ulema ve şuaradan olup, asıl mesleği çilingirliktir. Rivayetlere göre, köy arazisini sulamak üzere Akdağ'dan su getirtmiştir. Zengin vakıf arazileri, aşhane, hamam maalesef satılmış olup, şahıslar elindedir. Çevre köyleri tarafından da sık sık ziyâret edilen türbe civarında bir ahşap bina vardır. Etrafı mezarlıktır. az uzağında yıkık hamam bulunmaktadır. Ayrıca köy'de medrese binası vardır.23Ayrıca yine Yolpınar Köyü'nde; Kasım Bey 868 H/1463-64 M. tarihinde medrese, hamam; Muhyiddin Mehmed Çelebi 947 H./1540-41'de medrese ve hamam inşa ettirdiği sebebiyle, bu köyün bir ilim merkezi olduğu söylenebilir. Bir medrese ve bir hamam, bugün ili Taşova ilçesi Alparslan Yolbaşı Köyü'nde Şeyh es-seyyid Nureddin Alparslan Hazretleri Türbesi ve tekkesi bulunduğunu öğrendik. Söz konusu köye henüz uğrama imkanımız Genel Müdürlüğü Abide arşivinde rölöve projesi bulunan tekkenin bir külliye olması ihtimali mevcuttur. Minaresinin temeline rastlanmıştır. Çevrede kazı yapılacak olursa, külliyenin temellerine yapılacak araştırmalarda, bu zatın da Seyyid Ahmed-i Kebir'in ahfadından olabileceği ihtimaller arasındadır. Yukarıda etraflıca incelenen; Ladik'te kabri bulunan Seyyid Küçek Ahmed er-Rufâî; Rufâî tarikatının kurucusu, 1118 M. yılında doğup 1182 tarihinde vefat eden, Basra-Vasıt şehri yakınlarında Ümm-i Ubeyde Köyü'nde gömülü Seyyid Ahmed-i Kebir'in oğludur,torunudur ?. Sulben oğlu-torunu olabildiği gibi, ilmî terbiyeyi O 'ndan alıp halifesi de olma ihtimali mevcuttur. Anadolu'daki Rufâî tarikatının kurucusudur. Hazreti Mevlana, Ulu Arif Çelebi ve İbn-i Batuta ile görüştüğüne göre, 1270-1325 ? tarihleri arasında devrin ileri gelen alimleri arasında olup hayattadır. Evliya Çelebi,Orhan Gazi ülemalarından olduğunu belirterek, ölüm tarihini 1351 olarak zikreder. 63 yaşında vefât ettiğini, Silsilesinin Eyüp Sultan ve Halit bin Zeyd, Hz. Fatma dolayısıyla Peygamberimize dayandığını biliyoruz. Vakıfları olduğu kayıtlarla sabittir. Evlatlarından biri Amasya-Suluova-Yolpınar Köyü'nde yatmaktadır. Diğer evlatlarının nerede gömülü olduğu hakkında henüz kesin bilğilere ulaşamadık. Taşova- Sonusa beldesinde de herhangi bir ize rastlamadık. Amasya- Tokat civarında olabileceği gibi, Anadolu'nun herhangi bir yerinde de olabilirler. Amcazadesi Şeyh Seyyid Hasan Rifai, Tokat'ta Sünbüllü Baba yakınında gömülüdür. Dolayısıyla, Şeyh es-seyyid Tacüddin Küçek Ahmed-i Kebir elRufâî,XIII-XIV. yüzyıl ile yakın tarihlerdeki yazmalara kadar girmiştir. Cumhuriyet döneminde, latin harflerine geçilirken bir çok yazma eserin yakılıp, toprağa gömüldüğü; son zamanlarda ise, yazmaların Avrupa ülkeleri müze kütüphane ve kolleksiyoncularına satıldığı dikkate alınırsa, ileri tarihlerde Ladik'de medfun Seyyid Ahmed-i Kebir Hazretleri hakkında geniş bilgilerin çıkacağı ümit edilmektedir. Henüz araştırmalarımızın başında bulunduğumuzu belirtmek yerinde olur. Vakfiye ve Diğer Belgeler Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi Başkanlığı Arşivi'nde yaptığımız incelemede Şeyh Seyyid Ahmed Kebir Rıfai'nin vakfiyesine rastlanılamamıştır. Ancak, şahsiyet kayıtlarında bazı bilgiler esas, 217 numara ve sırada " Nezaret-i Evkaf-ı Hümayun'a Mülhak Evkafdan Ladik mahallatından zaviye mahallesinde vaki Seyyid Ahmed Kebir Zaviyesi ve Mescid-i Şerif Vakfı. TevliyetiAbdulah oğlu Mustafa Efendi üzerinde görülüyor. 30 Mart 1304 / 1888 M. Zaptı Zaptı tevliyet ve meşihat cihetlerinin bilumum tekke ve zaviyelerin ilga edildiği cihetle meşrutun lehi kalmayan cihetlerin tevcihine mahal ve imkan olmadığından, vakıf tahtı zapt ve idareye alına. 18 Kanunevvel 1341/ 1925. Hazine 412 Hamis Asker 285 numaralı defterde iseMescidi Şerif der dahili zaviye-i an mahallat Ladik .Mütevelli Hafız Abdilahad bin Ahmed 1233/ 1818 M. Müezzin es-seyyid Osman efendi bin Hasan 1174 H./ 1760 M. tarihi kayıtlıdır. Tevliyet-i meşihatın son tarihi ise,9 Rebiulevvel 1277 / 1861 M. dir. 490 numaralı Amasya muhasebe defteri 511 sayfasında ise; VakfıZaviye-i Kutbü'l Arifin ve Gavsü'l Vasilin, es-Seyyid Şeyh Ahmed-i Kebir , der Kasaba-i Ladik. 1124 H/ 1712 M. tarihi tesbit edilmiştir. 218/101'de ve Amasya Muhasebe 307'de; Ladik Kazasında merhum Seyyid Vakkas Kaddese sırruhü'l-aziz evladına meşrute Merzifon ve Ladik kazalarında Marınca ve Yarımca ve İyne ve Karaca ve Derinöz kurra ve mezralarının tamam malikanesi vakfı kaydı ile Amasya Muhasebe 307'de ; Ladik Kazası Zaviye Mahallesinde vaki Camii Şerif Vakfı Atik Camii Şerif , 3/1 Esas-4400 Şahsiyet Defteri ile, 586 numaralı defterin 138 sayfa 128 sırasında Eshab-ı hayraddan Emir Ahmed Çelebi veresesinden Şeyh Taceddin ibni es-Seyyid Mustafa'nın Ladik Kazasında Tekke nam diğer Zaviye Mahallesinde Yukarı Mescid demekle maruf mescid-i şerifte imam olanlara meşrut kuruşluk nukut rubu malikanesinden 24 sehimden 17 sehim vakfı , kaydı bulunmaktadır. 1028 H./1618 M. tarihlidir. 3/2 Esas- 2171 sırada ve Amasya Muhasebe 287'de, Merzifonabad kazasının semere-i Ladik nahiyesinde vakfı evladlık olmak üzere, Yunus mülkünden Yalvar karyesinde nısf mülk, Mübeyyi-i Mustafa veled Hacı Mirza'nın mülkünden Bayat Karyesi malikanesinin iki rubu malikane mutasarrıflığı vakfı kaydı bulunmaktadır. Ayrıca Şeyhülislam Mehmed Efendi Medresesi Vakfı 3/ sırada şahsiyeti ve Küçük Evkaf Defteri 98'de kayıtlıdır. Hızır Paşa Medresesi Vakfı. 218/718; Amasya Muhasebe300'de kayıtlıdır. Ahmed Saray Köyü Camii Vakfı, 3/1 Esas- 222/1286'de kayıtlıdır. Ladik kazası Kabacagöz karyesinde es-Seyyid bini Seyyid Ali Camii Şerif Vakfı 3/1 Esas 217- sırada ve Müceddet Evvel Defteri 1379 numarada kayıtlıdır. Seyyid kelimesinden Ahmed -i Kebir Rıfai'nın torunlarından olabileceği akla gelmektedir. Şeyh Seyyid Ahmed-i Kebir Rıfai evladlarının şimdiki Amasya- Taşova-Uluköy, eski Sonusa'da ikamet ettiklerini,orada zaviyeleri olduğunu XIII. yüzyıl seyyahı İbn-i Bibi belirtmektedir. O halde şimdi Taşova'nın bir beldesi olan Sonusa'da da bazı kayıtlar olması gerekir. Ladik Belediye Başkanı Sayın Kadir Kanal ile birlikte gittiğimizde herhangi bir ipucu bulamadık.24 Ancak, vakfiye defterleri üzerinde yaptığımız araştırmada; Sonusa kazasına vaki Pir Ahmed ve Yunus Elhak Zaviyesi mühimmatı içün Çukualan ve Çökerdik Karyelerinin tamam malikanesi vakfı; Sonusa Kazasına tabi Zeytavi karyesinde vaki merhum Seyyid Nureddin Zaviye- imaret ve Tekkesi vakfı; Sonusa kasabasına vaki Hızır Paşa Medresesi vakfı; Sonusa'da vaki Trak Medresesi Vakfı tarafımızdan tesbit edilmiştir. Semavi Eyice Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Kurşunlu Cami 25, medresesi ve hamamını yayınlamıştır. İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarafından da yayınlanan kitabe metni aynen şöyledir. 1.[Kadbena haze'l-bina] sahibu'l-hayrat bani-i mebanii'l-meberrat Hüseyn Ağa ibn Abd... 2.['lMu'in eş-şehir] bi-Kapu Ağası fi'l-atabeti'l-aliyyeti li- Sultani'l-berreyn ve Hani'l-bahreyn ... es-Sultan Bayezıd bin Muhammed Han halled AllahuSubhanehu... 4.[mülkehu ve Sulta]nehu fi eyyami devletihi min kurazeti cudihi ve ihsanıhi fi tarih sene 892 ,Kitabe anlamını Semavi Eyice şöyle veriyor Bu binayı, denizler ve karalar Hakanı Sultan oğlu Sultan Bayezid bin Muhammed Han'ın, Allah mülkünü ebedi kılsın, yüce kapısında Kapu Ağası diye meşhur, hayırlı eserler sahibi Hüseyin Ağa bin Abdülmuin cömertlik ve ihsanın bir eseri olarak, Sultan'ın devrinde, 892 14861487 yılında yaptırdı, Allah onu mağfiretine garketsin. Bugün kitabenin baş kısmı kırık ve kayıptır. Yeni inşa edilen cami içinde bulunmakta olup, halk, yeni caminin duvarına monte edileceğini söylemektedir. Amasya'da bulunan Şeyh Hüsameddin Türbesi'nde yatan Akdağı-zade es-şeyh Hüsameddin Efendi ile oğlu Muhyiddin Efendi'nin zikri geçen türbede yattığı ve Sonusa'lı olduğunu Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin bildirmektedir 26. Muhyiddin Efendi'nin Hakale'de medresesi olduğu da dikkate alınırsa, Hüsameddin Efendi ile Muhyiddin Efendi'nin Ladik'de medfun Seyyid Küçek Ahmed-i Kebir'in neslinden olabileceği akla gelmektedir ?. İlerideki araştırmalar, gerçekleri ortaya çıkaracaktır. İsim ve tarih benzerliğinden doğan yalışlarımız varsa , araştırıcı genç nesil mutlaka bunları düzeltecektir... Ladik'de Bulunan diğer Vakıflar Ladik'e ait kayıtlar tarandığında aşağıda belirtilen vakıf adları ile vakıf camilerin isimlerini de öğrenmek kabil olmaktadır Polat Camii,Hızır Bey Medresesi,Şeyhülislam Mehmed Efendi Medresesi,Paşmakcı Mescd-i Şerifi,Osman Bey Malikanesi Vakfı,Yahşi Mahallesi, Hacı Ahmed Mescidi,Destar-ı Davud Paşa, Gazi Sultan Mehmed Han Hz. Camii,Zaviye Mahallesi, Atik Camii şerifi,Ladik, Ayvalı Sokağı Mescidi bu Sokak, muhacirler için teşkil edilmiştir Ladik Kazası,Polatlı karyesi Sultan Mustafa Han Camii,Ladik, Şehreküstü Mahallesinde El-hac Yunus Camii,Ladik Kazası'na tabi Kafkasya Muhacirleri için yeni inşa edilen Sovanlı Karyesinde Kara Mahmud Mescidi,Kumluk Mescidi,Lilanlu Mescidi,Sunullah Paşa Vakfı,Hacı Abdullah Mektebi Vakfı,Emir Ahmed Mescidi Vakfı, Mes'ud Bey Mescidi Vakfı,Sultan II. Beyazıd-ı velî'nin eşi Bülbül Hatun Vakfı. DİPNOT Bayram,Samsun-Ladik ve Seyyid Ahmed-i Kebir Hazretleri, OndukuzMayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi dergisi, Samsun,1990, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Zuhuri Danışman Çevrisi, İstanbul,1972, Abdi-zade Hüseyin Hüsameddin,Amasya Tarihi, 1986, Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1980, Evliya Çelebi Seyahatnamesi,Zuhuri Danışman Çevrisi,İstanbul,1972, Abdi-Zade Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, 1986, İslam Alimleri Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi, Tahralı, Ahmed er-Rıfaî,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1989, Ahmed Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri Tahsin Yazıcı tercümesi, Ankara, 1954, Menakı-ı Hacı Bektaş-ı Velî,Velayetname, Neşreden Abdülbaki Gölpınarlı, Istanbul 1958, Batuta, Tuhfetü'n - nuzzar fi garaibi'l emsal ve Acaibi'l esfar,Seyahatname-i İbn-i Batuta Tercümesi. Mütercim Damad-ı Hazret-i Şehriyari Mehmed Şerif , Amire, İstanbul1333-1335, İbni Batuta Seyahatnamesi,Mümin Çevik tercümesi, Üçdal neşriyat,İstanbul-1983, ; İbn-i Batuta, 1325 tarihinde Hac maksadıyla memleketi olan Tanca'dan ayrılmış ve Ekim 1349'da memleketine dönmüş,Beni Merin Hükümdarlarından Ebu İnan Faris Hassen'in arzusu üzerine gezi hatıraları Muhammed el Kelbi tarafından yazılmıştır. Ancak notları, Hindistan'da Kul şehrinde soygun sırasında elden çıktığından, hafızada kalan bilğiler verilmiştir. Anadolu tarihi bakımından Batuta Seyahatnamesinden Seçmeler, Hazİsmet Parmaksızoğlu, 1000 Temel Eser,Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul-1971, Batuta Seyahatnamesi, İstanbul-1333-35, Mümin Çevik sadeleştirmesi, İstanbul-1983, Batuta Seyahatnamesi, İstanbul-1333-35, Mümin Çevik sadeleştirmesi, İstanbul-1983, Mustafa Ali, Künh'ül-ahbar, İstanbul,1277, . kaynakları tarafıma lütfeden,yardımlarını gördüğüm, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi , Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Sayın Ahmet Yaşar Ocak'a burada teşekkürü zevkli bir borç Yaşar Ocak, XIII ve Anadolu Türk Tarihi Bakımından Önemli Bir KaynakMenakıb'ul-Kudsiyya Fi Menakab'ılÜnsiya ,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi Ord. Uzunçarşılı Hatıra Sayısı, Mart 1979, İstanbul,1979, Çelebi,Menakıbu'l-Kudsıyye Fi Menasıbi'l-Ünsiyye Ocak,İstanbul Üniversitesi EdebiuatFakültesi Yayınları No 3223, İstanbul,1984, Tarihi yazarı Abdi-zade Hüseyin Hüsameddine göre bu sülalenin meşhurları şunlardırBayram Beyzade Melik Gazi adıyla tanınan Melikü'l Ümera İsmail Bey 819 H/1416 vakıflarını tanzim etmiştir ; Kadı Sadreddin Receb Çelebi Ölümü 900 H./1495 M. ; Kadı Sadreddin Recep Çelebi torunu Divan Katibi Sadi Efendi; Şeyhülislam Ankaralı Bayram-zade Zekeriya Efendi 1514-1593 ; oğlu Zekeriya-zade Şeyhülislam Yahya Efendi İstanbul-Beşiktaş'da Dergahı vardır. Hacı Bayram Sülalesinin Ankara kolundandır. 15531644 .Amasya Tarihi, ; Amasya Sultaniye Medresesi Müderrisi Merzifonlu Mustafa zade IdiIydi Bayram Efendi 1033 H./1624 Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde bulunan ve Sultan Ahmed'e ithaf edilen Divan-ı Bedia'nın şairi, 1688'de Trablus Şam Mollalığına tayin olup Recep Çelebi Türbesi'ne Recep Çelebi'nin torunudur. Amasya Tarişhi,eski türkçe s. 238,262; İydiefendizade Mustafa Akif Efendi 1717 İtanbul Köprülü Mehmed Paşa Darülhadis müderrisi,Amasya Ayas Ağa Müderrisi, Amasya Müftüsü ve Beyazıd Sultanisi Müderrisi,,1731 tekrar Amasya Müftüsü,1732 Hacca gitmesi,7 Mart 1759 ve müderris olup, Amasya Hatuniye Mahallesinde çeşmesi vardır. Amasya, Recep Çelebi mahallesinde mescid i şerif yaptırmıştır. Amasya Nasuh Baba Türbesi'nde gömülüdür Ölüm tarihine düşürülen beyit Geldi yetmiş üçde emr-i irci'î,Makamat-ı Hariri tarzında Bedia ismli divanı vardır. Muksemül-fünun, Kasaîdî Mimiyye ve Aynıyye isimli eserleri vardır. Bkz. Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifler, İstanbul, 1333, ; Mustafa Akif Efendi'nin kardeşi şair ve müderris AtıfAhmed Efendi Hızır Paşa Medresesi Müderrisi 1713,1727 vefatı;Iydızade Akif Mustafa Efendi'nin diğer kardeşi Iydızade Seyyid Abdurrahim, Amasya Nakip Kaymakamı,Temmuz 1720 Zile Kadısı,1726 Amasya Nakip Kaymakamı, ve müftü, Amasya Naibi,Kasım 1744 vefatı Ek. ;Iydızade Hafız Mehmed Efendi, Amasya Esnaf ve Bedesten Kethüdası olup Mayıs 1768'de Başayan oldu, Ocak 1769'da vefat etti; İydi zade Mustafa Akif Efendi'nin oğlu Kamil İsmail Efendi,Amasya Sultaniye Müderrisi ve Müftü Hacca gitmesi ,1775 İstanbul'a gönderilmesi Ek. ; Kamil İsmail Efendi'nin kardeşi Seyyid Abdurrahim ; Es-Seyyid Abdurrahim Efendi 1223 H./1808 vefatı, İstanbul Şehzade Camii haziresinde gömülüdür. Amasya Müftüsü Haremeyn Evkaf Müfettişliği yapmış ve Sultan III. Mustafa'nın kızı Beyhan Sultan'ın vakfiyesini tasdik etmiştir. 7 adet tarih ve tasavvaufla ilğili yazma kitapları vardır. el-Mecmu' mine'l-Meşhud ve'l Mesmu adlı eserinin istinsah kopyası İstanbul Millet ;Şu'letü'l - Yakîn, Unvanü'lMeşayih,Takribü'l-Mübteda, Sebilü's-Salîkin,Mühimmat-ıSofiyye, Teracümü'l Meşayıh Ve'l-Ülema, Mir'atün Nazirin Fi Münebbihatü'tTahriri adlı eserleri vardır. Tarikat-ı Nakşibendi olduğu bir nüshası Yahya Efendi Kütüphanesinde mevcut Mir'atün Nazirin nihayetide mezkurdur. Mecellet'ül-Mehakim isminde fetvası vardır. Mehmed Tahir,Osmanlı Müellifler, İstanbul, Matbaa'yı Amire, 1333, ; es-Seyyid Abdurrahim Efendi'nin oğlu , Amasya Bayazıd Medresesi müderrislerinden Molla İdi Efendi 1818, s. 239;. Cumhuriyet'in ilk yıllarında Hacı Bayramoğlu Kadı Ahmed Efendi; Ömer Efendi, Lütfi Efendi,Hacı Reşit Efendi,Hacı Osman Efendi; Merzifon Müftüsü Hacı Bayramoğlu Hacı Salim Bayram Efendi,Hacı İhsan Bayram Rufâî şeyhi .Merzifon'da Camid mahallesinde Eyyüp Çelebi Camii diye anılan Camii İyd'de bu sülâleye aittir Ulu Camii yeri ve Merzifon'daki eski eserler,Kültür ve Sanat, Bankası Yayınları, Ankara,1990, .Bu sülâlenin Ankara kolundan, meşhur şeyhulislâm-şair Bayram-Zade Zekeriya Efendi ve oğlu Şeyhülislam, şair Yaya Efendi çıkmıştır. Yahya Efendi'nin İstanbul-Beşiktaş'da Dergâhı Sultan Süleyman'ın süt kardeşidir.Bkz. Amasya Tarihi, Vakıf Abide ve Eski Eserler, İkinci baskı, Meteksan Matbaası, Ankara, 1983, Hüseyin Hüsameddin,Amasya Tarihi, Sadeleştirilmiş baskı, Amasya Belediyesi Kültür Yayınları, Ankara, 1986, bilğileri derleyen, fotoğraf göndermek lutfunda bulunan Amasya ili Suluova ilçesi Kaymakamı ve Halk Eğitim Merkezi Müdürüne,eski köy imamına ve İlyas Hatipoğlu'na teşekkür Belediye Başkanı Sayın Kadir Kanal'a ilği ve yardımlarından dolayı teşekkür Eyice,Kapu Ağası Hüseyin Ağa'nın Vakıfları,Edebiyat Fakültesi Araştırma dergisi Louis Gabriel Armağanı Özel Sayısı,Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını, Sevinç Matbaası, Ankara, 1978, ; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Türk Tarihi Vesikalarından Kitâbeler, İstanbul,1927, Albert Louis Gabriel,Monuments, Abdi-Zade Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, Ankara, 1986,

seyyid ahmed er rufai kerametleri