🤿 Istanbul Haritasında Fatih Sultan Mehmet Mucizesi
Fatih Sultan Mehmet’in Kaftanı ve Zırhı. MaNaZ 08 Şubat 2012 Yorum Yok.
Fatih Sultan Mehmet Han'ı bekliyordu. Fatih olmak demek ki ona nasip olacaktı. 1453 yılında, 21 yaşında artık fethin zamanı gelmişti. 'Elde sensin dilde sen, gönüldesin baştasın.
İstanbul’un Fethi: Gemi Komutanı Baltaoğlu manevrada hata edince atını denize sürdü, komutanı ikaz edip döndü. Bir tablo: İslam’da istişare, istihare ve idare vardır. İstişarede Ak Şemseddin veciz bir konuşma yapar ve gayret edelim der. İlk biati hocası yapar. Sultan Mehmet Han hocasına intisaplı, hocası da Sultan
86 Yıllık bir hasreti sona erdirerek, Müslüman Türk insanının ve tüm dünya Müslümanlarının yüzünü güldüren, alnını ağartan ve göğsünü dik eyleyen Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sn.
Akşemseddîn fetih ordusu İstanbul'a girdikten sonra, İslâmiyet'in harp ile ilgili hukûkunun gözetilmesini genç pâdişâha tekrar hatırlattı. Buna uygun hareket edilmesini bildirdi.İstanbul sabah sekiz sıralarında fethedilmişti. Fâtih Sultan Mehmed ise şehre öğle saatlerinde Topkapı'dan girdi. Beyaz bir at üzerinde idi.
FatihSultan Mehmet in resmini bir ressam yapmıstır bu ressam Gentile Bellini Rönesans döneminde Venedik'te yaşamış İtalyan bir ressamdır. 1478 yılında Venedik Cumhuriyeti tarafından Fatih Sultan Mehmet'in portresini yapmak üzere İstanbul'a gönderilmiştir. Sultan Süleyman Fatih in torunudur arkadaşım bunu biliyormusun peki
Haritayı bu şekliyle izleyenlerin bir kısmı şeklin Fatih Sultan Mehmet, bir kısmı Samazen, bir kısmı da Firavun'a benzediğini iddia ettiler.. Jeomorfolak Tayfun Çulcuoğlu, bu olayı Fiziki Coğrafyacıların incelemesi gerektiğini belirterek, "jeomorfoloklar İstanbul'daki yer kabuğu şeklini ve değişmesini incelemelilerdir" dedi.
Osmanlı Devleti’nin yükselme döneminin en önemli padişahları Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’dı. Osmanlı Devleti’nin Başkentleri. Osmanlı Devleti, kurulduğu 1299 yılından, 1453 yılına kadar geçen yaklaşık 150 yıllık sürede Balkanların mutlak hakimi oldu.
Mehmetin İstanbul’da yaptırdığı han, hamam, cami, akarat, değirmen, camilere dair oluşturulan “Fatih Mehmet II Vakfiye ”si incelenmiştir. Vakfiye, 1938 senesinde Ankara’da Vakıflar Umum Müdürlüğü Neşriyatı- Türk Vakfiyeleri içerisinde yayınlanmıştır.
bgCudqW. Bugün gökyüzünde dikkatimi çeken özel bir durumu sizlerle paylaşmak istedim. Günlerden 29 Mayıs 1453!İnsan hakları tarihinin merhamet timsali Fatih Sultan Mehmet 30 Mart 1432 yılında Edirne’de dünyaya gelmiş. Gökyüzünde Güneş Koç, yükselen Koç, Satürn Kova dizilim halinde iken var kaydettiği hoşgörü lideri çok iyi bir öğrenim görmüş, din bilimlerinde, sosyal bilimlerde, diğer pozitif bilimlerde oldukça iyi bir seviyeye gelmiştir. Edebiyata, felsefeye, coğrafya, tarih ve askeri konulara büyük ilgi göstermiştir. Matematik ile çok yakından ilgilenmiştir. Edebiyat onun en sevdiği alan olarak bilinmekle birlikte “Avni” mahlası ile şiirler yazmıştır. Fetihle müjdelenen Fatih Sultan Mehmet son derece iyi bir eğitim alarak, üstün bir mühendislik zekâya sahip, istediğini elde etmeye, başarıya ulaşmaya tutkuyla bağlı, düşüncesinden asla vazgeçmeyen, gerektiği zaman sert ve cesur kararlar alabilen, kimseden çekinmeyen, büyük hayalleri olan ve bu hayallerini gerçekleştirme hususunda her türlü zorluğa göğüs geren, hesapladığı projelerini hayata uygulama konusunda gözü kara, atılgan büyük bir devlet adamı olarak lider özelliği taşıyan bir kişiliğe sahip olduğu Koç, yükselen Koç olarak gözünü budaktan ayırmayan, tuttuğunu koparan bir yapıya sahiptir.“Peygamber Efendimiz HZ. MUHAMMED’İN İstanbul muhakkak fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır ve onu fetheden ordu ne güzel ordudur!” sözleri ile arzu dolu kuşatma 6 Nisan 1453 günü kara unsurlarının surlar önüne mevzilenmesi ile kutlu zafere doğru adım Nisan 1453 günü transit güneş Cihan Sultanı Fatih Sultan Mehmet Han’ın ortalama kabul edilen doğum haritası verilerine göre yaklaşım olarak, devrim gezegeni Uranüs, iletişim gezegeni Merkür, savaş gezegeni Mars ile yaklaşım olarak orb kavuştuğunda kara ordusu mevzilere yürümüştür. Ayrıca transit ay düğümleri Yay İkizler aksında yer almaktadır. Kad – Gad geçmişten gelen bilgiler ile yeni keşiflere, mucizelere bilgi ışığında ulaşmak demektir. Mühendislik dehası Fatih Sultan Mehmet 21 – 22 Nisan günü herkesi hayran bırakan bilgi dolu zekâsıyla gemileri karadan yürütmüştür. Kuşatma devam ederken 22 Mayıs 1453 günü Yay burcunda parçalı bir ay tutulması gerçekleşmiştir. Tutulma günü ilahi iyiliğin, genişliğin, büyümenin gezegeni transit Jüpiter’in Fatih Sultan Mehmet Han’ın haritasında güneş ile kavuştuğu müjdelenen mübarek ordu 29 Mayıs 1453 günü kutlu bir zafer eşliğinde dünyanın kaderini, çağ açıp çağ kapatarak değiştirmiştir. 29 Mayıs günü Fethin Müjdeli Komutanı Fatih Sultan Mehmet Han’ın haritasında Transit güneş/gad kavuşumu geçmiş tutkularının sonuca vardığını düşündürtüyor bizlere, Merkür/Chiron kavuşumu zihnini yoran düşüncelerine artık şifa bulduğunu görebiliyoruz. Transit Plüton Uranüs kavuşumu bir devrin kapanıp yeni bir devrin açıldığını bizlere Sultan Mehmet Han kutlu fetih gerçekleştikten sonra bütün din âlimlerine ve farklı dinlere mensup halklara özgürce inançlarını yaşayabilme imkânı vermiştir. Etnik köken, ırk fark etmeksizin medreselerde eğitim vermeleri için ve bilim çalışmaları yapmaları için kutlu şehre alimler, sanatçılar davet hepsi bir yay burcu ay tutulması zamanında olmuştur. Yine yakın bir zamanda yay burcunda ay tutulması yaşadık. NASA “ne güzelsin İstanbul” dedi. Evreni okuyabilirsek aslında hiçbir durum tesadüfi dünya ya baktığımız da yaşanan olaylar hissettiklerimiz belki de görme yönümüzü kapattı ama evrenin derinliklerini hissetmek ve bunları değerlendirmek çok cihan tarihinin istikametini değiştiren şanlı zaferimiz, İstanbul'un Fethi'nin 568. yıl dönümü kutlu olsun. Fatih Sultan Mehmet Han'ı ve bu uğurda şehit olan kutlu ordusunu rahmet ve minnet ile yad ediyoruz. Hepimizin görevleri ve dünyaya geliş amaçları var. Ay tutulmaları ya da güneş tutulmaları bizleri nihai amaca taşıyan yardımcılar olabilir. Allah bu mekanizmada sadece insanların gerçeklerine kavuşması için bunları birer işaret bir koç ve yükselen koç ne diyebilirdi ki Ya ben İstanbul’u alacağım ya İstanbul beni alacak!Mutlu günler dilerim.
Hazırlayan Fahri Sarrafoğlu Evet, Fatih Sultan Mehmet Han, İstanbul’u fethettikten sonra Hasköy yakınında deniz kıyısında buraya büyük bir çadır kurduruyor ve İstanbul’u, daha doğrusu, surları, haliç’i buradan seyrediyordu. Ayrıca buranın bir başka özelliği, Fetih’den sonra gazilere Fatih Sultan Mehmet Han, hediye ve ikramların yapıldığı yer olmasıdır. Fatih Sultan Mehmet Han burayı o kadar sevmiştir ki buraya 12 bin adet servi ağacı diktirmiştir. Bu bahçeye bizzat kendi eliyle de Fatih 7 servi dikmiş, hocası Akşemsettin’de bir servi dikmiştir. Evliya Celebi üstadımızın yazdığına göre burada o kadar çok ağaç vardi ki “ Bu bağa güneş girmez” demiştir. Fazla meraklandırmayalım, işte bu bahçe hakkında geniş bilgi HASBAHÇE’DEN AYNALI KAVAK KASRI’NA Aynalıkavak Kasrı, İstanbul’un Hasköy, Beyoğlu kıyısında bulunan kasır. İstanbul fethedildiğinde Okmeydanı yamaçlarında büyük bir koruluktu. Bu koruluk sahile doğru inmekteydi. döneminde, Hasköy, Beyoğlu sahilleri tersane inşaatıyla önem kazanmış ve bu büyük koruluk, bahçeleriyle birlikte, “Tersane Bahçesi” adıyla anılmaya başlanmıştır. I. Ahmet Edirne’deyken Kaptan-ı Derya Kayserili Halil Paşa Tersane Bahçesi’nde matetemmuat Kasr-ı Âli padişaha layık bir saray yapılmasını emretmiş ve 1613 yılında sarayın ilk binaları tamamlanmıştır. ve Sultan İbrahim Tersane Sarayı’na rağbet ederek, ilave binalarla sarayı genişletmişlerdir. Saray, IV. Mehmet zamanında çıkan yangın nedeniyle tamamen harap olmuş ve yeniden yapılmıştır. Hasköy, Beyoğlu’ten bakıldığında sarayın tüm daireleri görülebiliyordu. İki katlı Harem Dairesi’nin alt katı baştan başa bir camekânla örtülü durumda olan sarayın, Harem ve Mabeyn Daireleri’nin çevresinde çeşitli binalar da mevcuttu. 1730 yılında sarayda bazı onarımlarla birlikte yeni bir Hasbahçe Köşkü de yapılmıştır. III. Ahmet, Tersane Sarayı’nda zaman zaman oturmuş, Okmeydanı’nda yaptığı sünnet düğününden sonra da haremiyle burada kalmıştır. BÜYÜK BOY AYNALAR GELİYOR 1715 Osmanlı Venedik Muharebesi’nden sonra Venedikliler III. Ahmet’e büyük boyda, değerli aynalar hediye etmişler, padişan da bu aynaları Tersane Sarayı’nın çeşitli salon ve odalarına yerleştirtmiştir. Bu nedenle saray, önceleri “Aynalı kavak saray”, daha sonraları ise “Aynalı Kavak Sarayı” adıyla tanınmıştır. 18. yüzyıl sonunda, I. Abdülhamit döneminde harap bir durumda bulunan saray, Sadrazam Koca Yusuf Paşa tarafından tamir ettirilmiştir. Yapının pencereleri, girişi Osmanlı mimarisini güzel bir şekilde yansıtmaktadır. Burayı ziyaret ettiğinizde kasrın ikinci katında III. Selim anısına yaptırılan Türk Çalgıları Müzesi’ni görebilirsiniz. NEDEN AYNALI KAVAK? Melkon adında bir sanatkarın yaptığı Aynalıkavak sarayını gösteren bir resimde sarayın dışındaki kavak ağaçlarının ortasına bir ayna gömüldüğü görülmektedir. La mortraye göre sarayın bu adı odalarındaki iri aynalardan aldığını bildirir. Melling ise buranın adının hep yanlış açıklandığını aslında güneş ışıklarının vurduğu kavak ağaçlarına bu adın verildiğini söyler. Duloir de duvarların delik olduğunu bu yüzden aynalardan yapılmış hissi verdiğini ve buraya ayna saray denildiğini söylemiştir. bir başka görüşüne göre ok hedeflerine ayna ve bunların desteklerine kavak denildiğinden saray adını komşusu Okmeydanı’ndan almıştır
,Marmara Bölgesi’nin haritasında İstanbul kısmında daha önceden farkedilmeyen bir insan silüeti ortaya çıktı. İstanbul Boğazı Anadolu Yakası’nı ve Avrupa Yakası’nı birbirinden ayıran kısmda uzaydan alınan haritayı ters çevirince ayakta bir insan resmi İstanbul’un haritasının dünyanın en büyük insan silüeti olduğu iddia ediyor. Araştırmacı Ferdi Yılmaz uğruna internette site açtığı bu haberini şöyle anlattı. Haberi izlediğinizde siz de İstanbul’a değişik gözle bakacaksınız. Haritayı bu şekliyle izleyenlerin bir kısmı şeklin Fatih Sultan Mehmet, bir kısmı Sarıklı semazenolduğunu iddia bu ilginç görüntüler.
Asıl adı Mehmet Şemseddin olan Akşemseddin 1389 yılında Şam'da dünyaya geldi. İlk temel eğitimini babası Şeyh Hamza'dan aldı. Şeyh Hamza oğlunun eğitimine özel bir ilgi gösterdi. Akşemseddin yedi yaşına geldiğinde hafız olmuştu bile. Babasının ölümünden sonra Amasya ve Osmancık medreselerinde eğitimini tamamlayan Akşemseddin, müderris üniversite hocası oldu. Ancak tasavvufa yönelip, kendini bulmak için müderrisliği bıraktı ve doğduğu yer Şam'a gitti. Ama orada aradığını bulamadı, diyar diyar gezmeye başladı. Gittiği her yerde herkes onun Ankara'ya Hacı Bayram Veli'nin yanına gitmesini söyledi. “Kazandığın şu zahiri ilmini mana ilmiyle, bilgini aşk ile, akıl vergisini kalp ve gönül vergisiyle tamamlaman gerek. Bu da yalnız olmaz. Sana bir mürşit lazım. Kalk Ankara'ya git. Orada Hacı Bayram Veli'ye müracaat et. O seni tamamlasın, bütünleşin. Sen bu dünyaya lazım bir insansın" Akşemseddin dinledi insanları ve Ankara'ya vardı. Oradakilere Hacı Bayram Veli'yi sordu. İki öğrencisiyle dükkan dükkan gezip fakirler için para toplayan Hacı Bayram Veli'yi görünce 'boşuna gelmişim buralara' dedi ve Halep'e yol aldı. Günlerce yol gittikten sonra, Halep'e saatler kalmışken, bir rüya gördü. Rüyasında zincirlenmiş haldeydi ve zincirin ucu Hacı Bayram Veli'nin elindeydi. Akşemseddin Türbesi Hemen Ankara'ya geri döndü ve Hacı Bayram Veli'nin yanına koştu. Hacı Bayram Veli'yi öğrencileriyle tarlada çalışırken buldu, o da hemen işe koyuldu, yemek zamanı geldiğinde Hacı Bayram Akşemseddin'in yüzüne bakmadı bile. Daha sonra Akşemddin'in tevazusundan etkilenen Hacı Bayram Veli ona 'Köse kalbimize girdin, Zincirle zorla gelen misafiri böyle ağırlarlar" dedi. Hacı Bayram Veli tarafından özel ilgi gösterilen Akşemseddin bunu çok iyi değerlendirdi. Kısa sürede tasavvufun bütün yollarını ve inceliklerini öğrendi. Artık ayrılma vakti gelmişti. İznini alıp ilk önce Beypazarı'na yerleşti, ancak orada kısa sürede üne kavuşunca oradan ayrıldı. Çorum iline bağlı olan İskip'e geçti, en son Bolu'nun Göynük ilçesine yerleşti. Burada bir değirmen ve ibadethane inşa edip 10 tane olan bazı kaynaklara göre 12 çocuklarının eğitimine yöneldi. Hocası Hacı Bayram Veli ölüm döşeğinde benim cenaze namazımı Akşemseddin kıldırsın, cenazemi o yıkasın deyince herkes her yerde onu aradı. Halk kararsız ve üzüntülü bir halde yollara bakarken Akşemddin geldi ve hocasının cenazesini kaldırdı. Borçlarının bir kısmını ödedi ve tekrar Göynük'e döndü. Akşemseddin tasavvufun yanı sıra tıbba da merak saldı. Yazdığı kitapta kendisinden 2 asır sonra bulunduğu söylenen mikroplardan bahsetmiş 'Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını sanmak hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülmeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur' demişti. Fatih Sultan Mehmet ve Akşemseddin'in İstanbul'a girişi Fatih'in üstadı Akşemseddin II. Murat kendini her yerde sevdiren bu alimi, şehzadesi Mehmed'in eğitimi ile meşgul olması için görevlendirdi. İstanbul'un fethi sırasında padişah onu da yanında görmek istedi. Anadolu'daki velilerle birlikte o da fethe katıldı. Ancak İstanbul fethedilmesi zor bir şehirdi, kuşatma uzadıkça çatlak sesler çıkmaya başlamıştı. Ama Akşemddin hocası Hacı Bayram Veli'nin “İstanbul'un fethini şu çocuklaII Mehmed bizim köseAkşemseddin görürler" sözünü unutmuyor ve gönülden inanıyordu. Çatlak seslerin dozu iyice artıp padişaha yüklenmeler başlayınca II. Mehmed vezirini gönderip şehrin fethinin mümkün olup olmayacağını ve zamanını sordu. Akşemseddin ona “Cemâziyelevvel ayının yirminci günü, seher vaktinde, inanç ve gayretle filan taraftan yürüsünler. O gün feth ola. Kostantiniyye'nin içi ezan sesiyle dola!" cevabını verdi. Söylenen gün ve saat geldiğinde hücuma geçmek üzere olan padişah akıl hocasından bir dua istedi. Hocası “Ya Fakih Ahmed!" diyerek himmet talep eyle! Onu vesile kılarak Allahü tealaya tazarru ve niyaz eyle" dedi ve çadırına çekildi. Padişah hocasını bu fetihte yanında görmek istedi, haber saldı ama Akşemseddin gelmedi. Bu sefer bizzat kendi gidip çadırında küçük bir delik açıp içeri baktığında hocasını secdeye kapanmış, başından sarığı düşmüş, ak saçı ve ak sakalı nur gibi parlıyorken buldu. Ak saçını ve ak sakalını toprağa sürüp İstanbul'un fethinin gerçekleşmesi için dua ediyor, gözyaşı dökerken gördü. İstanbul'un fethi Kısa süre sonra askerler surları aştı, İstanbul'un fethi ve Peygamber efendimizin büyük mucizesi gerçekleşti. Fatih Sultan Mehmet İstanbul'a beyaz bir at ile girdiğinde yanında hocası Akşemseddin vardı. Kendisine sevgi gösterisinde bulunup çiçek vermek isteyenler 22 yaşındaki gencin değil, yaşlı olan Akşemseddin'in padişah olduğunu düşünerek ona yöneliyordu. Akşemseddin utana sıkıla gelenlere “Sultan Mehmed ben değilim, odur" padişah ise" Gidiniz, yine ona gidiniz. Sultan Mehmed benim, ama o benim hocamdır. Şehrin manevi fatihidir" diyordu. II. Mehmed İstanbul'un fethin ardından Ayasofya'da hutbesini tamamladıktan sonra, minberden indi ve Akşemseddin'i imâmete geçirdi. Böylece Akşemseddin, fethin ilk Cuma namazını kıldırmış oldu. Genç padişah bir gün hocasını ziyarete geldi ve ona 'İstanbul'un fetih zamanını nasıl bildin diye sordu, Akşemseddin müjdeyi Hızır Aleyhisselam'dan aldığını söyledi. Ayrıca II. Mehmed, Ebu Eyyub-i Ensari Eyüp Sultan'nin mezarını bulmasını istedi ve hocası onu da gerçekleştirdi. Akşemseddin padişahın bütün ısrarlarına rağmen İstanbul'da kalmadı, Göynük'e çekildi ve burada 16 Şubat 1459'da 70 yaşında vefat etti. İstanbul'un fatihi II. Mehmed hocasına bir türbe yaptırdı. Akşemseddin'in Türbesi Not Bir söylentiye göre İstanbul'un fethinden sonra padişah sık sık hocasını ziyarete gelirmiş. Bir gün hocasına 'Ne olur beni de dervişlerinizin arasına alın' deyince Akşemseddin '“Osmanoğulları'nın dervişe değil, sultana ihtiyacı var' demiş. Ancak yetiştirdiği öğrencisini iyi tanıdığından İstanbul'dan ayrılıp evine dönmüş.
istanbul haritasında fatih sultan mehmet mucizesi