🃏 I Ile Başlayan Ingilizce Nesneler

Startstudying L İLE BAŞLAYAN ÖNEMLİ İNGİLİZCE KELİMELER. Learn vocabulary, terms, and more with flashcards, games, and other study tools. İngilizcekelimeler. Aşağıda İngilizce kelime hazinenizi geliştirmenize yarayacak, konularına göre ayrılmış kelime listeleri verilmiştir. Önerilerinizi veya yorumlarınızı lütfen bize bildirin! Seslendir. I don't know what the answer is. Cevap neydi bilmiyorum. Noun clause'lan üç ayn grupta inceleyebiliriz: 1. Soru cümlesiyle oluşan isim cümlesi (what, why, who, when, etc.) 2. whether or not/if or not ile oluşan isim cümlecikleri. 3. with that ile başlayan isim cümlecikleri. Indirect Object - Dolaylı nesne Dolaylı nesneler nadirdir ve bir cümlede doğrudan bir nesneyi ve geçişli bir fiili izlemelidir. Bazen cümlenin doğrudan nesnesi isim yerine zamir olduğunda bunlara ihtiyaç duyulur. file başlayan İngilizce sözcükler . fl ile başlayan İngilizce sözcükler . Rastgelen bir sözcük yükle. en . İngilizce sözlük Hile başlayan eşya. Büyüteç. Büstiyer. Bulaşıklık. Buzdolabı. Bulaşık Makinesi. B ile başlayan eşya nesne listesi. Buzluk. B Harfiyle Başlayan Eşyalar. Baş harfi B olan eşyalar nesneler listesi. Şimdi şu anda Şimdi şu andaHalı, H harfi ile başlayan ve en çok kullanılan eşyaların başında geliyor. I harfiyle başlayan İngilizce eşya ve nesne isimleri ve Türkçe karşılıkları. İngilizce-Türkçe eşya sözlüğü. İngilizce Sıfatlar (Adjectives) – Konu Anlatımı, Cümleler ve Örnekler. 24/09/2020 6 Dakika Okuma Süresi. İngilizce sıfatlar, tıpkı Türkçede olduğu gibi isimlere nitelik ve nicelik kazandıran kelimelerdir. İngilizcede sıfatlar nitelik, belirtme ve iyelik olmak üzere üç ana grupta incelenir. İngilizcede sıfatlar How much kelimesi ile iki tip soru sorabilirsiniz. Birinci soru tipi fiyat sormak için kullanılır ve ‘’how much’’ soru kelimelerinden hemen sonra sayılamayan bir yardımcı fiil getirilerek soru sorma işlemi tamamlanır, bu soruya da alacağınız ya da vereceğiniz yanıt para olduğu için, sayı cinsinden ifade edilir. KhVCyX1. H harfiyle başlayan İngilizce sözcükler, özellikle her yaştan İngilizce çalışan kişilerin yakından ilgilendiği konular arasındadır. Vocabulary yani kelime bilgisi yapan kişiler bu sözcüklerin Türkçe anlamlarını da ezberleyerek kelime dağarcıklarını genişletebilirler. İngilizce dil bilgisinde daha iyi konuşma, yazma ve okuma seviyelerine ulaşmak için H ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını bulabileceğiniz yazımızdan yararlanarak çalışmalarınızı tamamlayabilirsiniz. H ile Başlayan Önemli İngilizce SözcüklerH harfiyle başlayan önemli İngilizce kelimeler sayesinde karşınızdaki kişinin İngilizce konuşmasını çok daha rahat biçimde anlayabilirsiniz. En popüler h ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamları şu şekilde sıralanmaktadır heated – ısıtılmış heater – ısıtıcı heathen – dinsiz heaven – cennet heavy – ağır hecatomb – katliam heave – fay hareketi heart – kalp heartfelt – yürekten heartbreak – keder, kalp kırma heartbeat – kalp atışı hear – duymak hearing – işitme hearsay – söylenti heal – iyileşmek, şifa bulmak health – sağlık healty – sağlıklı heap – yığın, kalabalık haven – sığınak havoc – tahribat heady – düşüncesiz, kalın kafalı haunch – kalça haunt – uğrak haulage – nakliye, taşımacılık haul – çekmek hauteur – azamet haves – gerekenler hate – nefret hatch – kapak hauberk – zırh yelek En Çok Kullanılan İngilizce Kelimeler En fazla tercih edilen İngilizce sözcükler arasında H harfiyle başlayan isim, fiil ve sıfatları da görmek mümkündür. İngilizce dil bilginizi kısa sürede geliştirmek istiyorsanız ihtiyacınız olan kelime çalışmasında şu kelimeler ve anlamlarından yararlanabilirsiniz harsh – sert hart – erkek geyik hatchet – balta harpoon – zıpkın hatter – şapkacı hat – şapka hot – sıcak holly – kutsal hide – saklamak hidden – gizli harrier – tazı hanger – askı hang – asmak handsome – yakışıklı handshake – el sıkma, tokalaşma handy – kullanışlı hangman – cellat hut – kulübe husband – koca hush – susmak hurry – acele hurt – canını yakmak halt – durdurmak hallway – koridor hurricane – kasırga horny – dik horrible – korkunç horror – korku hundred – yüz hungry – aç hunt – av hunter -avcı H Harfiyle Başlayan İngilizce Kelimelerin Anlamları H ile başlayan İngilizce sözcüklerin çevirileri, kelime çalışması yaparken en çok ihtiyaç duyulan bilgilerdir. Siz de İngilizce çalışırken h harfiyle başlayan İngilizce kelimelerin anlamlarını ezberlemek istiyorsanız şu kelimeleri öğrenebilirsiniz hurdle – engel hornet – eşek arısı horn – boynuz horizon – ufuk çizgisi horde – kalabalık hopper – dansçı horizontal – yatay hop – atlama hoof – toynak hooked – bağlanmış highway – otoban, kara yolu high – yüksek highrise – çok katlı helmet – kask helium – helyum hello – merhaba hectare – hektar helm – dümen İngilizce Kelimelerin Telaffuzları H ile başlayan İngilizce kelimelerin okunuşları sayesinde siz de çok daha rahat İngilizce konuşma becerisi kazanabilirsiniz. Karşınızdaki kişiyle daha sağlıklı bir iletişim kurabilmek için yeni öğrendiğiniz kelimelerin nasıl telaffuz edildiğine dikkat etmenizde fayda vardır. Bunun için H ile başlayan İngilizce kelimeler ve telaffuzları konusunda dinleme ve sesli tekrar çalışması yapmanız tavsiye edilmektedir. Bu şekilde native İngilizce konuşan kişilerden duyduğunuz şekliyle kelimeleri telaffuz edebilme imkanına sahip olabilirsiniz. İngilizce kelimelerde doğru telaffuz kelimenin tam anlamıyla öğrenilmesini sağlar. İlginizi Çekebilir H harfiyle başlayan İngilizce eşya ve nesne isimleri ve Türkçe karşılıkları. İngilizce-Türkçe eşya sözlüğü. A – B – C – D – E – F – G – H – I – J – K – L – M – N – O – P – Q – R – S – T – U – V – W – X – Y – Z İngilizcesi Türkçesi Hair Dryer Saç Kurutma Makinası Hairbrush Saç Fırçası Hairpin Firkete Halter Yular Hammer Çekiç Hammock Hamak Hamper Sepet Handkerchief Mendil Handset Ahize Hanger Askı Hat Şapka Headband Saç Bantı Headlight Far Headset Kulaklık Hearing Aid İşitme Cihazı Heat Exchanger Eşanjör Heater Kalorifer Helicopter Helikopter Helmet Miğfer Holdall Hurç Home Ev Hood Kukuleta Hook Kanca Hoop Kasnak Horn Boynuz Horseshoe Nal Hose Hortum Hosiery Çorap House Ev Post Views 931 Bu Yazıya Tepkiniz Ne Oldu? Benzer Yazılar I ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını aşağıda sıraladık. 1000 adet en çok kullanılan i harfi ile başlayan İngilizce kelime listesi;in-da, -de, evde, gelmiş olan, halinde, iç, içeri, içeride, içeriye, içinde, içine, iktidarda olan, moda, olarak, tutulan, yerindeiberiaiberyaibexdağ keçisiibidaynı yazıda, aynı yerdeaynı yazıda, aynı yerdeibidemaynı yazıda, aynı yerdeicebuz, buza koymak, buzla kaplamak, buzlanmak, değerli taş, dondurma, dondurmak, öldürmek, pasta kaplama şekerlemesi, pırlanta, şekerle kaplamakicebergaysberg, buzdağı, soğuk ve duygusuz kimseiceboatbuzkıraniceboundbuz tutmuş, buzla çevrilmiş, buzla kaplanmışiceboxbuz kalıbı, buz makinesi, buzdolabı, buzhane, buzluk, soğutucuicebreakerbuzkıranicecreamdondurma, dondurmalıicedbuza koyulmuş, buzlanmış, buzlu, şeker kaplanmışicehousebuz deposu, buzhaneicelandizlandaicelanderizlandalıicelandicizlanda, izlandaca, izlanda’ya aiticemanbuzcu, dondurmacıicepackbuz kompresi, buz parçası, buz torbası, yüzen buz kütlesiicepickdağcı kazmasıichbalık bilimiichneumonfiravun faresi, yer köpeğiichorcerahat, iltihap, irinichthyoidbalık gibi, balıksıichthyologybalık bilimiichthyophagousbalık yiyen, balıkçıliciclebuz saçağı, sarkıt biçimindeki buziciclesbuz saçağı, sarkıt biçimindeki buzicilybuz gibi, soğuk bir şekildeicinessbuz gibi olma, buzlanma, buzlu olmaicingbuz kaplama, buz örtüsü, glasaj, pasta kaplama şekeriiconazizlerin resmi, dini heykel, dini resim, ikoniconoclastgeleneklere karşı çıkan kimse, ikon düşmanıiconographyresimleme, resmetmeicosyirmiicterussarılıkictusdarbe, kriz, nöbet, vurguicybuz gibi, buzla kaplı, buzluidbilinçaltı, ilkel benlik, sahsı içgüdüleri’dbilinçaltı, ilkel benlik, sahsı içgüdüleridahoidahoideaamaç, düşünce, fikir, görüş, kanı, niyet, planidealamaç, erek, gaye, hayali, ideal, kusursuz, kusursuz örnek, mükemmel, mükemmel şey, ülküidealismidealizm, idealleştirmeidealistidealistidealisticidealizme ait, toplum için çalışan, ülkücüidealizationideal edinme, idealleştirmeidealizeideal edinmek, idealleşmek, idealleştirmek, olduğundan iyi göstermek, ülküleştirmekidealizedideal edinmek, idealleşmek, idealleştirmek, olduğundan iyi göstermek, ülküleştirmekideallyen iyi şekilde, ideal olarak, kusursuz bir biçimdeidealsamaç, erek, gaye, ideal, kusursuz örnek, mükemmel şey, ülküideasamaç, düşünce, fikir, görüş, kanı, niyet, planideefixesabit fikir, saplantı, takıntıidemaynı, aynı yazar, aynı yazıidenticaynı, eş, ortak, özdeşidenticalaynı, eş, özdeş, tıpkıidenticalnessözdeşlikidentifiablekimliği saptanabilir, teşhis edilebiliridentificationfark gözetmeme, kimlik, kimlik saptama, tanıma, teşhisidentifyaynı saymak, belirlemek, bir tutmak, destek vermek, desteklemek, kimliğini saptamak, tanımakidentifyingaynı saymak, belirlemek, bir tutmak, destek vermek, desteklemek, kimliğini saptamak, tanımakidentikitrobot resimidentityaynılık, benzerlik, hüviyet, kimlik, kişilik, özdeşlikideogramfikir belirten işaret, ideogramideographfikir belirten işaret, ideogramideolizetanrılaştırmakideologicideolojikideologicalideolojikideologistideolog, kuramcıideologydüşünce tarzı, ideolojiidiocyahmaklık, aptallık, geri zekâlılıkidiomdeyim, deyiş, lehçe, şiveidiomaticdeyimlerle dolu, deyimsel, dil özelliklerini taşıyanidiomsdeyim, deyiş, lehçe, şiveidiosyncrasiesaşırı duyarlılık, idiyosenkrazi, mizaç, özellik, yapısal özellik, yaradılışidiosyncrasyaşırı duyarlılık, idiyosenkrazi, mizaç, özellik, yapısal özellik, yaradılışidiotahmak, aptal, geri zekâlı, salakidioticahmakça, aptal, aptalcaidledavare, başıboş, boşta, işsiz güçsüzidlenessavarelik, aylaklık, başıboşluk, boşluk, gereksizlik, haylazlık, tembellikidlerara çarkı, aylak, işsiz, kaldırım mühendisi, tembelidlingaylaklık etme, boşta çalışma, rolântide olma, tembellik etmeidlyaylak aylak, boş bir şekilde, boş boş, tembel tembelidolidol, put, saplantı, tapılan kimseidolaterhayran, putperest, tapan kimseidolatressputperestidolatrousputa tapan, putperestlik türünden, taparcasına sevenidolatryputa tapma, putperestlik, tapmaidoliseputlaştırmak, tapmakidolizeputlaştırmak, tapmakidolizedputlaştırmak, tapmakidylidil, pastoral şiir, rüya gibi durum, saf aşkidyllidil, pastoral şiir, rüya gibi durum, temiz aşkidylliccennet gibi, kır hayatına ait, pastoral, sessiz, sakin, tertemizifama, belirsizlik, eğer, fakat, ise, keşke, -sa, şart, -se, şüpheiflatableşişirilebilir, şişmeiglooeskimo kulübesi, kubbe biçiminde cephanelikiglueskimo kulübesiigneousateş gibi, ateşe ait, ateşten, volkanikigniteateş almak, ateşlemek, tutuşmak, tutuşturmak, yakmakignitedateş almak, ateşlemek, tutuşmak, tutuşturmak, yakmakigniterateşeleme mekanizmasıignitionateşleme, kontak, tutuşma, tutuşturmaignoblealçak, aşağı tabakadan, aşağılayıcı, aşağılık, küçültücü, rezilignominiousaşağılayıcı, aşağılık, küçültücü, rezil, yüz kızartıcıignomityalçaklık, kepazelik, namussuzluk, rezalet, rezillik, şerefsizlik, yüz karasıignoramuscahil, kara cahilignorancebilgisizlik, cahillik, cehalet, habersiz olmaignorantbilgisiz, bilmez, cahil, habersizignorealdırmamak, bilmezlikten gelmek, boşlamak, görmezlikten gelmek, önem vermemek, önemsememekignoredaldırmamak, bilmezlikten gelmek, boşlamak, görmezlikten gelmek, önem vermemek, önemsememekignoringinkâriguanodonotçul kertenkeleikebanaikebana, japon çiçek düzenleme sanatıikonazizlerin resmi, dini heykel, dini resimileusbağırsak tıkanmasıilexçobanpüskülü, pırnaliliackalçaya ait, kıvrımbağırsağa aitiliumböğür, kalça kemiği, karnın yan tarafıilkçeşit, tip, türillahlaksız, belâ, dert, fena, hasta, hastalık, huzursuzca, illet, keyifsizce, kötü, rahatsız, rahatsız bir şekilde, rahatsızlık, sağlıksız, sorun, zar zor, zararlı, zorlaillationanlam çıkarma, çıkarılan sonuç, sonuç çıkarmaillegalgayri meşru, illegal, kaçak, kanunsuz, usulsüz, yasadışıillegalityillegallik, yasadışı olmaillegibilityokunaksızlıkillegibleokunaksız, okunması zorillegitimacygayri meşruluk, piçlik, yasadışı olmaillegitimategayri meşru, haram, hatalı, mantıksız, piç, ters, uygunsuz, yasadışıilleteratebilgisiz, cahil, deneyimsiz, kara cahil, okumamış, okur yazar değil, yanlışlarla doluilliberalbağnaz, cimri, dar görüşlü, hoşgörüsüz, liberal olmayanilliberalismdevletçilik, toplumculukilliberalitybağnazlık, cimrilik, dar görüşlülük, eli sıkılıkillicitharam, illegal, kanunsuz, yasadışı, yasakillimitablesınırsız, sonsuzillimitablenesssınırsızlıkillimitablysınırsızca, sonsuz olarakilliteracybilgisizlik, cehalet, deneyimsizlik, okuma yazma bilmeme, okumamışlıkilliteratebilgisiz, cahil, deneyimsiz, kara cahil, okumamış, okur yazar değil, yanlışlarla doluillnesshastalık, illet, rahatsızlıkillnesseshastalık, illet, rahatsızlıkillogicalmantığa aykırı, mantıksızillogicalitymantığa aykırı olma, mantıksızlıkillumeaydınlatmak, ışıtmakilluminantaydınlatan şey, aydınlatıcı, lâmba, parlakilluminateaydınlanmak, aydınlatmak, ışıklandırmak, ışıtmak, yaldızlı harflerle süslemekilluminatedaydınlatılmış, ışıklandırılmış, ışıklıilluminatingaçıklayıcı, aydınlatan, aydınlatıcı, bilgi vericiilluminationaçıklama, aydınlatma, aydınlık, ışıklandırma, izah, yaldız ve resimlerle süsleme, zihin açmailluminativeaçıklayıcı, aydınlatıcıillumineaydınlatmak, ışıklandırmak, zihin açmakilluminingaydınlatmak, ışıklandırmak, zihin açmakillusionaldatıcı görünüş, aldatma, göz aldanması, hayal, illüzyon, yanılsamaillusionismhokkabazlıkillusionisthayalperest, hokkabaz, illüzyonist, sihirbazillusivealdatıcı, hayali, yanıltıcıillusivenessaldatıcılık, hayalillusoryaldatıcı, hayali, yanıltıcıillustratationaçıklama, çizim, örnek, örnekleme, resim, tanımillustrateörneklemek, örneklerle açıklamak, resimlemek, tanımlamakillustratedörneklendirilmiş, resimliillustratesörneklemek, örneklerle açıklamak, resimlemek, tanımlamakillustrationaçıklama, çizim, örnek, örnekleme, resim, tanımillustrationsaçıklama, çizim, örnek, örnekleme, resim, tanımillustrativeaçıklayıcı, aydınlatıcı, tanımlayıcıillustratorçizimleri yapan kimse, ressam, tanımlayıcıillustriousmeşhur, tanınmış, ünlüillwillgarez, kötü niyetilnesshastalık, illet, rahatsızlıkimagebenzer, benzetme, görüntü, heykel, imaj, kopya, put, resim, şekil, simgeimagerybenzetmeler, görüntüler, hayaller, heykeller, imgeler, tanımlamalar, tasvirlerimaginabledüşünülebilir, hayal edilebilir, tasavvur edilebilirimaginarydüşsel, farazi, gerçek dışı, hayali, imgesel, sanalimaginationhayal, hayal etme, hayal gücü, imgelem, kuruntu, tasavvurimaginativehayal gücü kuvvetli, hayal ürünü, hayalci, hayali, hayalperest, imgesel, yaratıcıimaginativenesshayal gücüimaginedüşlemek, düşünmek, farzetmek, hayal etmek, hayal kurmak, kafasında canlandırmak, sanmak, tasavvur etmekimagineddüşlemek, düşünmek, farzetmek, hayal etmek, hayal kurmak, kafasında canlandırmak, sanmak, tasavvur etmekimagininghayal etmeimagogelişimini tamamlamış böcek, imagoimamimamimbalancedengesizlik, oransızlıkimbargoambargo, ambargo koymak, el koymak, ticareti kısıtlama, yasaklama, yasaklamakimbecileahmak, embesil, geri zekâlı, geri zekâlı kimseimbecilityahmaklık, embesillik, geri zekâlılıkimbibeiçine çekmek, içmek, kafa çekmek, kapmak, öğrenmekimbibingiçine çekmek, içmek, kafa çekmek, kapmak, öğrenmekimbricatebirbirine geçmek, kiremit gibi düzenlenmekimbricatedbirbirine geçmek, kiremit gibi düzenlenmekimbroglioanlaşmazlık, karışık iş, karışıklık, karmaşık durumimbrueboyamak, bulaştırmak, ıslatmakimbueaşılamak, dolduruşa getirmek, kafasına sokmak, telkin etmekimbuingaşılamak, dolduruşa getirmek, kafasına sokmak, telkin etmekimflammationalevlenme, coşma, iltihap, kızma, tutuşturma, yangıimitabletaklit edilebilirimitateandırmak, benzetmek, örnek almak, taklidini yapmak, taklit etmekimitatedsahte, taklit, yapmaimitatingandırmak, benzetmek, örnek almak, taklidini yapmak, taklit etmekimitationemitasyon, imitasyon, suni, taklit, taklit etme, yapayimitativeandıran, benzeyen, taklit, taklit edenimitatorkopyacı, taklitçiimitatorskopyacı, taklitçiimmaculatekusursuz, lekesiz, masum, saf, tertemizimmanenceher yerde bulunmaimmanencyher yerde bulunmaimmanenthazır ve nazır, her yerde bulunan, özünde var olanimmaterialdavayı etkilemeyen, maddi olmayan, önemsiz, ruhaniimmaturegelişmemiş, ham, olgunlaşmamışimmaturitygelişmemişlik, hamlık, toylukimmeasurableölçülmez, sınırsız, sonsuzimmediacydoğrudanlık, dolaysızlık, yakınlıkimmediateacil, derhal, doğrudan, dolaysız, en yakın olan, hemen, şu an ki, yakınimmediatelyderhal, direkt olarak, doğrudan doğruya, hemenimmemorialeski, hatırlanması zorimmenseengin, harika, muazzam, mükemmel, uçsuz bucaksızimmenselypek çok, son dereceimmensenessenginlikimmensitybüyük miktar, çok büyük şey, enginlik, sınırsızlıkimmersebatırmak, daldırmak, gömmek, sokmak, suya daldırmakimmersedbatmış, bulaşmış, dalmışimmersionbatırma, daldırma, dalma, tutulmaimmigrantgöçebe, göçmen, muhacirimmigrategöç etmek, göçmek, göçmen almak, göçmen olarak getirmekimmigrationgöç, göç etme, göçmenlikimminenceyakınlık, yaklaşan tehlikeimminenteli kulağında, yakınimmisciblekarıştırılamazimmobiledurağan, hareketsiz, oynamaz, sabitimmobilityhareketsizlik, sabitlikimmobilizationbağlama, bloke etme, hareketsiz hale getirme, sabitleme, tedavülden çekmeimmobilizebloke etmek, hareketsiz hale getirmek, sabitlemek, tedavülden kaldırmakimmobilizedbloke etmek, hareketsiz hale getirmek, sabitlemek, tedavülden kaldırmakimmoderateaşırı, çok fazla, dengesiz, ölçüsüzimmoderationölçüsüzlükimmodestaçık saçık, edepsiz, terbiyesiz, utanmazimmodestyaçık saçıklık, arsızlık, terbiyesizlik, utanmazlıkimmolatekurban etmekimmolationkurban etmeimmoralahlaksız, terbiyesizimmoralityahlaksızlık, terbiyesizlikimmortalebedi, ölmez, ölümsüz, ölümsüz varlık, sonsuzimmortalityebedilik, ölümsüzlükimmortalizationölümsüzleşmeimmortalizeölümsüzleştirmekimmortalizedölümsüzleştirmekimmovabilitykararlılık, kımıldamazlık, metin olma, sabitlik, sarsılmamaimmovablekararlı, kımıldamaz, metin, oynamaz, sabit, sarsılmaz, taşınmaz, yerinden oynamazimmovablesgayrimenkul, taşınmaz malimmuneayrıcalıklı, bağışık, bağışık kimse, duyarsız, etkilenmeyen, muaf kimseimmunisationaşılama, bağışıklık kazandırmaimmunisebağışıklık kazandırmak, muaf tutmakimmunitiesayrıcalık, bağışıklık, dokunulmazlık, etkilenmeme, muafiyetimmunityayrıcalık, bağışıklık, dokunulmazlık, etkilenmeme, muafiyetimmunizationaşılama, bağışıklık kazandırmaimmunizebağışıklık kazandırmak, muaf tutmakimmunizedbağışıklık kazandırmak, muaf tutmakimmunogenantijen, bağışıklık sağlayan maddeimmunologybağışıklık bilimi, immünolojiimmureduvar çekmek, duvara gömmek, hapsetmekimmutabilitydeğişmezlikimmutabledeğişmez, durağan, sabitimpafacan, küçük şeytan, yaramaz oğlanimpactçarpışma, çarpma, darbe, etki, pekiştirmek, sıkıştırmak, şok, vuruşimpactedpekiştirmek, sıkıştırmakimpactsçarpışma, çarpma, darbe, etki, pekiştirmek, sıkıştırmak, şok, vuruşimpairazaltmak, bozmak, zarar vermek, zayıflatmakimpairedazaltmak, bozmak, zarar vermek, zayıflatmakimpairmentazalma, bozma, bozulma, zayıflatmaimpalaantilop, impalaimpalekazığa oturtmak, kazık sokmakimpalementkazığa oturtma, kazığa oturtulmaimpalpableele gelmez, elle tutulamaz, kavraması zorimpaneljüri olarak yazmakimparityeşitsizlik, oransızlıkimparkpark haline koymak, parka kapatmakimpartaçıklamak, bildirmek, pay vermek, söylemek, uygulamak, vermekimpartedaçıklamak, bildirmek, pay vermek, söylemek, uygulamak, vermekimpartialadil, tarafsız, yansızimpartialitytarafsızlıkimpartingaçıklamak, bildirmek, pay vermek, söylemek, uygulamak, vermekimpassableaşılamaz, geçilmezimpasseçıkmaz, çıkmaz sokak, zor durumimpassibleacı duymaz, duygusuz, hissizimpassionheyecanlandırmakimpassionedateşli, heyecanlı, hırslıimpassivehissiz, kayıtsız, ruhsuz, vurdumduymazimpassivityhissizlik, vurdumduymazlıkimpastekoyu renk boyamak, macun gibi yapmak, macunlamak, yoğurmakimpastokoyu renk boya, koyu renk boyamaimpatiencedayanamama, katlanamama, sabırsızlıkimpatientaceleci, hoşgörüsüz, sabırsız, tahammülsüz, tez canlıimpatientlymeraklaimpawnrehine koymak, söz vermekimpeachitham etmek, mahkemeye vermek, suçlamak, şüphelenmekimpeachmentitham, kabul etmeme, kuşku, mahkemeye verme, suçlama, şüpheimpeccabilitygünahsızlık, hatasızlık, kusursuzluk, mükemmellikimpeccablegünahsız, hatasız, kusursuz, şüphe edilmeyenimpecuniousfakir, parasız, züğürtimpedancealternatif akım direnci, empedans, iç dirençimpedeengellemek, geciktirmek, sekte vurmak, sürüncemede bırakmakimpedimentayak bağı, engel, geciktirme, kekemelik, mani, pelteklikimpedimentalevazım, yükimpedingengellemek, geciktirmek, sekte vurmak, sürüncemede bırakmakimpelharekete geçirmek, itmek, yöneltmek, zorlamakimpelledharekete geçirmek, itmek, yöneltmek, zorlamakimpellentharekete geçiren, itme, mecbur eden, tahrik, zorlama, zorlayanimpellerkompresör çarkı, sevk pervanesiimpellingharekete geçirmek, itmek, yöneltmek, zorlamakimpendasılı olmak, sarkmak, tehdit oluşturmak, yakın olmakimpendingeli kulağında, olmak üzereimpenetrabilityanlaşılamama, delinememe, girilemezlikimpenetrableakıl ermez, anlaşılmaz, girilemez, kapalıimpenitentpişman olmayan, tövbe etmeyenimperativalemir, emir belirtenimperativebuyurucu, emir, emir belirten, emir kipi, emreden, gerekli, mecburi, zorunlu, zorunlulukimperceptiblealgılanamaz, belli belirsiz, farkedilemez, hissedilemez, sezilemezimperfectbozuk, eksik, hikâye birleşik zamanı, kusurlu, tamamlanmamışimperfectioneksiklik, hata, kusur, kusurlulukimperforatedeliksizimperialgörkemli, imparator, imparatora ait, imparatorluk, keçi sakalı, muhteşem, muhteşem şey, üst bagajimperialismemperyalizm, yayılımcılıkimperialistemperyalist, sömürgeci, sömürgecilik taraftarı, yayılımcıimperialisticemperyalistimperiltehlikeye atmak, tehlikeye sokmakimperiousbuyurucu, kaçınılmaz, mecburi, otoriter, zorba, zorunluimperiouslyamiraneimperishablebozulmaz, çürümez, ölümsüz, unutulmaz, yok olmazimperiumegemenlik, hakimiyet, imparator hakimiyetiimpermanentdevamsız, geçici, süreksizimpermeabilitygeçirmeme, geçirmezlik, sızdırmazlıkimpermeablegeçirmez, sızdırmaz, su geçirmezimpersonalkişiliksiz, kişisel olmayan, kişisiz, şahsi olmayanimpersonalitykişiliksizlik, kişisel olmamaimpersonatecanlandırmak, kişileştirmek, taklit etmekimpersonatedcanlandırmak, kişileştirmek, taklit etmekimpersonatingcanlandırmak, kişileştirmek, taklit etmekimpersonationcanlandırma, kişileştirme, taklit etmeimpersonatorcanlandıran kimse, taklitçiimpertinenceküstahlık, saygısızlık, terbiyesizlikimpertinenther şeye burnunu sokan, ilgisiz, küstah, münasebetsiz, saçma, saygısız, terbiyesiz, yersizimpertinentlyarsızca, küstahçaimperturbabilityağırbaşlılık, sakinlik, soğukkanlılıkimperturbableağırbaşlı, sakin, soğukkanlıimperviousdayanıklı, etkilenmez, geçirmez, su geçirmez, vurdumduymazimperviousnessgeçirmezlikimpetigoempetigo, iltihaplı isilikimpetuosityacelecilik, ataklık, şiddet, tez canlılıkimpetuousaceleci, coşkun, düşüncesizce yapılan, hızlı, şiddetli, tez canlıimpetusdürtü, güdü, hız, şiddetimpietyallah’a saygısızlık, dinsizlik, saygısızlıkimpingeçarpmak, el uzatmak, etkilemek, tecâvüz etmek, vurmakimpiousallah’sız, dine saygısız, dinsiz, saygısızimpishafacan, cin gibi, şeytan gibi, yaramazimplacabilityacımasızlık, amansızlıkimplacableacımasız, affedilmez, amansız, bastırılamaz, bitmeyen, yatıştırılamazimplantaklına sokmak, nakletmekimplantationaklına sokma, aşılama, emplantasyon, yerine koymaimplantedaklına sokmak, nakletmekimplantingaklına sokmak, nakletmekimplausibleinanılmaz, makul olmayan, mantıksızimplementalet, araç, donanım, sağlamak, tamamlamak, uygulamak, yapma, yapmak, yerine getirme, yerine getirmekimplementaluygulanması gereken, yerine getirilmesi gerekenimplementaryuygulanması gereken, yerine getirilmesi gerekenimplementationuygulama, yerine getirmeimplementedsağlamak, tamamlamak, uygulamak, yapmak, yerine getirmekimplementsalet, araç, donanım, sağlamak, tamamlamak, uygulamak, yapma, yapmak, yerine getirme, yerine getirmekimplicatebulaştırmak, içermek, içine almak, kapsamak, karıştırmak, sokmakimplicatedbulaştırmak, içermek, içine almak, kapsamak, karıştırmak, sokmakimplicationbulaştırma, dolaşma, dolaylı anlatma, içerme, içine sokma, ima etmeimplicationsbulaştırma, dolaşma, dolaylı anlatma, içerme, içine sokma, ima etmeimplicitima edilen, itirazsız, kesin, tam, üstü kapalıimplicitlydolaylı olarak, kesin olarak, tam olarak, üstü kapalı olarakimplicitnessdokundurma, dolaylı ifade etme, ima, kesinlik, tam olmaimplieddemek istenilen, ima edilen, kastedilenimplodeiçeriye patlamak, içeriye patlatmakimplorerica etmek, yalvarmakimploringrica eden, yalvaranimploringlyrica ederek, yalvar yakar, yalvararakimplyanlamına gelmek, demek olmak, demeye gelmek, gerektirmek, içermek, ima etmek, kastetmekimplyinganlamına gelmek, demek olmak, demeye gelmek, gerektirmek, içermek, ima etmek, kastetmekimpolicykötü politika, tedbirsizlikimpoliteincitici, kaba, nezaketsiz, terbiyesizimpolitelykabaca, terbiyesizceimpolitenesskabalık, nezaketsizlik, terbiyesizlikimpoliticaykırı, politik olmayan, uygunsuzimponderableölçülemez, ölçülemez şey, tahmin edilemez, tahmini imkânsız şey, tartılamazimponderablesölçülemez şey, tahmini imkânsız şeyimportanlam, belirtmek, ifade, ifade etmek, ima etmek, ithal, ithal etmek, ithalat, manâ, önem, önemi olmakimportanceehemmiyet, itibar, kibir, önem, saygınlıkimportantciddi, kendini beğenmiş, kibirli, mühim, nüfuzlu, okkalı, önemli, saygın, sözü geçerimportationithal malı, ithalatimportedithal, ithal edilmişimporterithalatçıimportingbelirtmek, ifade etmek, ima etmek, ithal etmek, önemi olmakimportsithalatimportunateacil, ısrar eden, ısrarla isteyen, sırnaşıkimportunebaşının etini yemek, ısrarla istemek, sıkboğaz etmekimportunityarsızlık, başının etini yeme, bıktırıcı ısrar, sıkıştırma, sırnaşıklıkimposeetkilenmek, kötüye kullanmak, uygulmaya koymak, yararlanmak, yük olmak, yüklemek, zorlamakimposedetkilenmek, kötüye kullanmak, uygulmaya koymak, yararlanmak, yük olmak, yüklemek, zorlamakimposingazametli, etkileyici, heybetliimpositionaldatma, ceza, istenmeyen misafir, kullanma, vergi, yük, yüklemeimpossibilityimkânsız şey, imkânsızlık, olanaksızlıkimpossibleçekilmez, imkânsız, katlanılmaz, olanaksız, olmazimpossible!olamaz!impossiblyinanılmayacak kadar, olanaksız biçimdeimpostvergi, yük, yükümlülükimpostingaldatanimpostordolandırıcı, düzenbaz, düzenbaz kimse, madrabaz, sahtekârimpostsvergi, yük, yükümlülükimposturedolap, düzenbazlık, hile, sahte tavırimpotenceacizlik, etkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık, zayıflıkimpotencyacizlik, etkisizlik, güçsüzlük, iktidarsızlık, zayıflıkimpotentaciz, etkisiz, güçsüz, iktidarsızimpoundbaşıboş hayvanları kapamak, el koymak, haczetmek, kapatmak, toplamakimpoundedbaşıboş hayvanları kapamak, el koymak, haczetmek, kapatmak, toplamakimpoundingbaşıboş hayvanları kapamak, el koymak, haczetmek, kapatmak, toplamakimpoverishfakirleştirmek, güçsüzleştirmek, verimsizleştirmek, yoksullaştırmak, zayıflatmakimpoverishedfakirleştirmek, güçsüzleştirmek, verimsizleştirmek, yoksullaştırmak, zayıflatmakimpoverishmentfakirleşme, güçsüzleşmeimpracticabilitygeçilmezlik, kullanışsızlık, pratik olmama, uygulanamazlıkimpracticableele avuca sığmaz, geçilmez, kullanışsız, uygulanamaz, yapılamazimpracticalbeceriksiz, kullanışsız, mantıksız, pratik olmayanimpracticalitypratik olmamaimprecatebeddua etmek, lanet okumakimprecationbeddua, lanetimprecatorylanet, lanet olasıimpregnabilityetkilenmeme, zaptedilememeimpregnabledayanıklı, ele geçirilemez, etkilenmez, içirilebilir, zaptedilemezimpregnateaşılamak, aşılanmış, döllemek, döllenmiş, doymuş, emdirmek, emmiş, gebe, hamile, hamile bırakmak, içirmekimpregnatedaşılamak, döllemek, emdirmek, hamile bırakmak, içirmekimpregnationaşılama, dölleme, doyurma, emdirme, empoze etme, hamile bırakmaimpresarioimpresaryo, menejer, temsil düzenleyen kişiimprescriptibledaimi, her zaman geçerli, sürekli, zaman aşımına uğramayanimpressaklına sokmak, baskı yapmak, basmak, damga, damgalamak, el koymak, etki, etkilemek, iz, iz bırakmak, kamulaştırmak, mühür, sıkıştırmak, tesir, zorla askere almak, zorlamakimpressibleaşırı duygusal, duyarlı, hassas, kolay etkilenenimpressionbaskı, belirti, damga, etki, fikir, intiba, iz, izlenim, kanı, taklit, tesirimpressionableaşırı duygusal, duyarlı, hassas, kolay etkilenenimpressionismempresyonizm, izlenimcilikimpressionistempresyonist, izlenimciimpressionisticempresyonist, empresyonistik, empresyonizme dayanan, izlenimciimpressiveetkileyiciimpressivenessetkileyicilikimprimaturizin, kilisenin verdiği basma izni, ruhsatimprintbasmak, damga, etki, etkilemek, intiba, izlenim, kondurmak, markaimprintedbasmak, etkilemek, kondurmakimprintingbasmak, etkilemek, kondurmakimprisonhapsetmek, sınırlamak, tutuklamak, yasaklamakimprisonedhapsedilmiş, tutukluimprisonmenthapis, hapsedilme, hapsetme, tutuklulukimprobablebeklenmedik, olanakdışı, olası olmayan, umulmadıkimprobityhaysiyetsizlik, onursuzluk, şerefsizlikimpromptudoğaçlama, emproptü, hazırlıksız yapılan, hazırlıksız yapılmış şeyimproperaçık saçık, hatalı, münasebetsiz, terbiyesiz, uygun olmayan, uygunsuz, yanlış, yersizimproprietyuygunsuzluk, yanlış kullanma, yanlışlıkimprovabledaha iyi olabilir, düzeltilebilir, geliştirilebilirimproveartırmak, düzelmek, düzeltmek, gelişmek, geliştirmek, ilerlemek, ilerletmek, ıslah etmek, iyileşmek, iyileştirmek, yükselmekimproveddüzelmiş, gelişmiş, ilerlemiş, iyileşmişimprovementartma, düzelme, düzeltme, gelişme, ilerleme, ıslah, ıslah etme, iyileşme, kalkındırma, verimli hale getirme, yenilikimprovementsartma, düzelme, düzeltme, gelişme, ilerleme, ıslah, ıslah etme, iyileşme, kalkındırma, verimli hale getirme, yenilikimproverdüzelten kimse, düzeltici, gönüllü çalışan kimse, reformcu, yenilikçiimprovidenceihtiyatsızlık, israf, tedbirsizlik, tutumsuzlukimprovidentmüsrif, sağgörüsüz, tedbirsiz, tutumsuzimprovinggeliştirici, geliştirmeimprovinglydüzelenimprovisationdoğaçlama, geçici önlem, uydurmaimprovisebaştan savma yapıvermek, doğaçlama yapmak, geçici olarak bulmak, uydurmakimproviseddoğaçtan söylenmiş, eğreti, uydurmaimprovizeddoğaçtan söylenmiş, eğreti, uydurmaimprudenceakılsızlık, düşüncesizlik, ihtiyatsızlık, tedbirsizlikimprudentdüşüncesiz, ihtiyatsız, tedbirsizimprudentlykörü körüneimpudencearsızlık, saygısızlık, terbiyesizlik, utanmazlık, yüzsüzlükimpudentarsız, küstah, saygısız, terbiyesiz, utanmaz, yüzsüzimpugnkarşı olmak, kuşkulanmak, şüphe etmek, yalanlamakimpugnableinkâr edilebilir, şüphe edilebilir, yalanlanabilirimpugnmentinkâr, şüphe etme, yalanlamaimpulseani hareket, dürtü, içtepi, itki, itme, uyarı etkisiimpulsiondürtü, itici güç, itmeimpulsivedürtücü, düşüncesiz, düşünmeden hareket eden, iticiimpulsivelydürtüyle, düşüncesizce, düşünmedenimpulsivenessdüşüncesizlik, düşünmeden hareket etmeimpunitycezadan muaf olma, cezasız kalmaimpureahlaksız, cenabet, iffetsiz, katışık, kirli, pis, saf olmayanimpuritiesiffetsizlik, katışıklık, kirlilik, pislik, saf olmamaimpurityiffetsizlik, katışıklık, kirlilik, pislik, saf olmamaimputablebaşkasının üstüne atılabilir, yüklenebilirimputationatfetme, başkasına yükleme, itham, töhmet, üstüne atmaimputativeitham edici, üstüne atılan, yüklenenimputeatfetmek, itham etmek, suçlamak, üstüne yıkmak, yüklemekimsomniauykusuzluk, uyuyamama hastalığıin-da, -de, evde, gelmiş olan, halinde, iç, içeri, içeride, içeriye, içinde, içine, iktidarda olan, moda, olarak, tutulan, yerindeinabilityacizlik, gücü olmama, iktidarsızlık, olanaksızlık, yetersizlikinaccessibilityerişilmezlik, ulaşılmazlıkinaccessibleerişilemez, ulaşılamaz, yaklaşılamazinaccuracieshata, kusur, yanlış, yanlışlıkinaccuracyhata, kusur, yanlış, yanlışlıkinaccuratehatalı, kusurlu, yanlışinactiondurgunluk, etkisizlik, hareketsizlik, tembellikinactiveatıl, çalışmayan, durgun, etkisiz, hareketsiz, nötr, pasif, tembelinactivitydurgunluk, hareketsizlik, tembellik, tesirsizlik, üşengeçlikinadaptabilityuygun olmama, uyumsuzlukinadaptableuygun olmayan, uyum sağlayamayan, uyumsuzinadequacyeksiklik, yetersizlikinadequateeksik, elverişsiz, yetersizinadhesivesadık olmayan, yapışkan olmayan, yapışmayaninadmissibilitykabul edilmezlik, uygun görülmemeinadmissiblekabul edilemez, uygun görülemezinadvertencedikkatsizlik, kazara olmainadvertencydikkatsizlik, kazara olmainadvertentdikkatsiz, dikkatsizlikten kaynaklanan, kazara olan, yanlışlıkla yapılaninadvertentlydikkatsizce, dikkatsizlik sonucu, kazara, yanlışlıklainadvisabilityakla yatkın olmama, makul olmama, tavsiye edilememeinadvisablemantıksız, tavsiye edilemez, yanlış, yerinde olmayaninalienabledevredilemez, elden çıkarılamazinalterabledeğişmez, değiştirilemezinamorataaşık olunan kadın, seven kadın, sevgiliinamoratoaşık, sevgiliinaneanlamsız, aptal, beyhude, boş, saçmainanimatecansız, donuk, ölü, ruhsuz, sıkıcıinanimationcansızlık, donukluk, durgunluk, sıkıcılıkinanitionboşluk, yetersiz beslenme, zafiyetinanityahmaklık, anlamsız söz, anlamsızlık, boş lâf, saçmalıkinapplicabilityuygulanamazlık, uygun olmamainapplicablealâkasız, uygulanamaz, uymayan, uymazinappositemünasebetsiz, uygunsuz, yersizinappreciabledeğer biçilemeyecek kadar küçük, küçücük, takdir edilemez, ufacıkinapprehensibleanlaşılmazinapproachablemesafeli, ulaşılamaz, yaklaşılamazinappropriateuygun olmayan, uygunsuz, uymaz, yersizinaptbeceriksiz, toy, uygun olmayan, yersiz, yeteneksizinaptitudebeceriksizlik, kabiliyetsizlik, toyluk, uygun olmama, yersiz olmainarmdesteğini çekmek, elini çekmek, silâhsızlanmakinarticulateanlaşılmaz, derdini anlatamayan, dilsiz, eklemsiz, konuşamaz, konuşma özürlüinartificialdoğal, yapay olmayaninartisticsanat değeri olmayan, sanatsal olmayaninattentiondikkat etmeme, dikkatsizlik, ihmal, özen göstermemeinattentivedikkat etmeyen, dikkatsiz, ihmalci, ihmalkâr, önemsemez, özen göstermeyen, özensizinattentivenessdikkatsizlikinaudibleduyulamaz, işitilemezinauguralaçılış, açılış konuşması, açılış töreni, açılış törenine aitinaugurateaçılış merasimi yapmak, açılış yapmak, açmak, başlamak, törenle göreve getirmekinauguratedaçılış merasimi yapmak, açılış yapmak, açmak, başlamak, törenle göreve getirmekinaugurationaçılış, açılış töreni, açma, göreve başlamainauspiciousmeşum, meymenetsiz, şanssız, tâlihsiz, uğursuzinauspiciousnesstâlihsizlik, uğursuzlukinbeingvar olaninboardgemi içi, gemi içinde, gemi içindeki, geminin içineinborndoğal, doğuştaninbredakraba evliliği sonucu olan, doğal, doğuştanincalculabilitybelirsizlik, değişkenlik, hesaplanamazlıkincalculabledeğişken, haddi hesabı olmayan, hesap edilemez, hesaplanamaz, sağı solu belli olmazincandescenceakkorluk, parlaklıkincandescentakkor, akkor hale gelmiş, göz kamaştırıcı, parlakincantationafsun, büyü, büyülü sözler, sihir, sihirli formülincantationsafsun, büyü, büyülü sözler, sihir, sihirli formülincapabilityacizlik, elinden gelmeme, kabiliyetsizlik, yetersizlikincapableaciz, ehliyetsiz, elinden gelmez, elverişsiz, kabiliyetsiz, yetersizincapacitateaciz bırakmak, alıkoymak, yapamaz hale getirmekincapacitatedaciz bırakılmış, alıkoyulmuş, mahrum edilmişincapacitykapasitesi olmama, yeteneksizlik, yetersizlikincapsulateiçermek, kapsamak, kısa ve öz biçimde açıklamak, özetlemekincarceratehapsetmek, kapatmak, sıkıştırmakincarceratedhapsetmek, kapatmak, sıkıştırmakincarcerationboğma, hapsedilme, hapsetme, kapatma, sıkışma, sıkıştırmaincarnatecisimlendirmek, cisimlenmiş, insan şekline girmiş, somutlaştırmakincarnationcanlı örnek, cisimleşme, vücut bulmaincasekabına koymak, örtmekincautiousdüşüncesiz, gafil, hazırlıksız, ihtiyatsız, tedbirsizincendiarismkışkırtıcılık, kızıştırma, kundakçılıkincendiarykışkırtıcı, kundakçı, tahrik edici, yangın bombası, yangın çıkaran, yangın çıkaran kimseincensebuhur, çileden çıkarmak, kızdırmak, pohpohlama, pohpohlamak, sinirlendirmek, tütsü, tütsü kokusu, tütsü yakmak, tütsülemek, yağlama, yağlamakincensedkızgın, öfkeliincensorybuhurdan, tütsü kabıincentivedürtü, güdü, harekete geçirici, isteklendirme, özendirici, özendirme, teşvik edici, teşvik etmeincentivesdürtü, güdü, isteklendirme, özendirme, teşvik etmeinceptionbaşlama, başlangıçinceptivebağlayan, başlama, başlayan, baştakiincertitudekararsızlık, şüphe, tereddüdincessantaralıksız, ardı arkası kesilmeyen, devamlı, sürekliincessantlyaralıksız olarak, ardı arkası kesilmeden, sürekli olarakincessantnessaralıksız olarak, ardı arkası kesilmeden, sürekli olarakincestensest, yakın akraba ile cinsel ilişkiincestuousensest sonucu doğan, ensest yapan, enseste aitinchaz miktar, inç, inçlik, yavaş yavaş hareket ettirmekinchedinçlikinchesinçinchoategelişmemiş, tam oluşmamış, yeni başlamışinchoativebaşlama belirten fiil, başlama ifade eden, yeni başlayanincidenceetki, etki alanı, isabet, oran, rastlantı, tesadüfincidentayrıcalık, ayrıcalık getiren, hadise, kaza, olay, özel durum, perde, yük, yükleyenincidentalbağlı, isteğe bağlı, küçük harcamalar, küçük ve önemsiz, olası, önemsiz olay, özgü, tesadüfiincidentallybu arada, lâf arasında, şans eseri, tesadüfen, yakındaincidentalsküçük harcamalar, önemsiz olayincidentsayrıcalık, hadise, kaza, olay, özel durum, perde, yükincinerateyakıp kül etmek, yakmakincineratingyakıp kül etmek, yakmakincinerationölü yakma, yakmaincineratorçöp yakma fırını, yakma fırınıincipiencebaşlangıçincipiencybaşlangıçincipientbaşlangıç aşmasında olan, yeni başlayanincisedeşmek, hakketmek, kazımak, oymak, yarmakinciseddeşmek, hakketmek, kazımak, oymak, yarmakincisiondeşme, kesik, yarık, yarmaincisiveacı, dokunaklı, kesici, keskin, zekiceincisivenessaçıkgözlük, zekilikincisorkesici dişincitationayartma, kışkırtma, tahrik, teşvik etmeinciteayartmak, dürtmek, kışkırtmak, kızıştırmak, tahrik etmek, teşvik etmekincitementkışkırtma, tahrik, teşvikincitingteşvik ediciincivilitykaba davranış, kabalık, nezaketsizlikinclemencysertlik, soğuklukinclementacımasız, fırtınalı, haşin, sert, soğukinclinableeğilimli, eğrilebilir, istekli, meyilliinclinationbeğeni, eğiklik, eğilim, eğilme, eğim, eğim açısı, heves, meyilinclinebaş eğerek selâmlamak, çalmak, eğilimi olmak, eğilmek, eğim, eğim yapmak, eğimli yüzey, eğmek, meyil, meyletmek, neden olmak, sürüklemek, yatırmak, yatkın olmak, yatmak, yokuş, yönlendirmekinclinedeğik, eğilimli, eğimli, eli yatkın, istekli, meyilli, yatkın, yetenekliincliningeğmeinclinometereğim ölçeği, meyil ölçeğiincloseçevirmek, çevrelemek, etrafını çevirmek, içermek, iliştirmek, kapatmak, kapsamak, kuşatmakinclosedçevirmek, çevrelemek, etrafını çevirmek, içermek, iliştirmek, kapatmak, kapsamak, kuşatmakinclosureçevirme, çevrilmiş yer, çit, duvar, ilişik belge, kapamaincludedahil etmek, içermek, içine almak, kapsamak, katmakincludeddahil, içindeincludesdahil etmek, içermek, içine almak, kapsamak, katmakincludingdahil, içeren, kapsayaninclusiondahil etme, içerme, içine alma, kapsamainclusivedahil, içeren, içine alan, kapsayanincognisanthaberi olmayan, tanımayanincognitoimzasız, kılık değiştirerek, kılık değiştirme, kimliğini gizleyen kimse, kimliğini gizleyerek, sahte kimlik, takma ad, takma adla, tebdili kıyafetincognizanthaberi olmayan, tanımayanincoherenceanlamsızlık, ipe sapa gelmeme, tutarsızlıkincoherencybağdaşmazlıkincoherentabuk sabuk, anlamsız, bağdaşmaz, ipe sapa gelmez, tutarsızincombustibletutuşmaz, yanmazincomebütçe, gelir, kazançincomergöçmen, yeni gelen, yeni gelen kimse, yerine geçen kimseincomesbütçe, gelir, kazançincominggelen, giren, yeni, yeni başlayan, yeni gelenincommensurablebağdaşmayan, kıyaslanamaz, ölçülemez, ölçüsüz, oransızincommensurateeksik, kıyaslanamaz, kusurlu, ölçülemez, oransız, yetersizincommoderahatsız etmek, sıkmak, zahmet vermekincommodiouskullanışsız, rahatsız, zahmetliincommunicableanlatılamaz, paylaşılamaz, söylenilemezincommunicadohücre hapsine çarptırılmış tutuklu, kimseyle görüştürülmeyen tutukluincommunicativeağzı sıkı, ketum, konuşmayan, lâf çıkmazincomparableemsalsiz, eşsiz, kıyaslanamazincomparablykıyaslanamaz biçimdeincompatibilitytezatincompatiblebağdaşmayan, farklı, uyumsuz, uyuşmayanincompatiblitytezatincompetencebeceriksizlik, ehliyetsizlik, eksiklik, yetersizlik, yetkisizlikincompetentbeceriksiz, eksik, yetersiz, yetkisizincompetiblebağdaşmayan, farklı, uyumsuz, uyuşmayanincompletebitmemiş, eksik, kusurlu, tamamlanmamışincompletelyeksik olarak, tamamlanmadan, yarım yamalakincomprehensibilityakıl ermezlik, anlaşılmazlıkincomprehensibleakıl almaz, anlaşılmazincomprehensionakıl almama, anlayamama, idrak eksikliğiincompressiblesert, sıkıştırılamazincomputablehesap edilemez, hesaplanamazinconceivableakıl almaz, anlaşılmaz, inanılmaz, kavranılamazinconclusiveikna edici olmayan, sonuçsuz, yetersizinconditeincelikten yoksun, kaba, kötü yapılmışincongruityaykırılık, bağdaşmama, faklılık, uyuşmazlık, yersizlikincongruousacayip, aykırı, farklı, saçma, uygunsuz, uyumsuz, yersizinconsequencemantıksızlık, tutarsızlıkinconsequentalâkasız, konu dışı, mantıksız, tutarsızinconsequentialalâkasız, konu dışı, mantıksız, önemsiz, tutarsızinconsequentlytutarsızcainconsiderableaz, dikkate değmez, küçük, önemsizinconsiderateanlayışsız, düşüncesiz, ihtiyatsız, saygısız, tedbirsizinconsideratenessdüşüncesizlik, saygısızlık, tedbirsizlikinconsistencyaykırılık, bağdaşmama, kararsızlık, tutarsızlık, uyumsuzluk, uyuşmamainconsistentaykırı, bağdaşmaz, değişken, kararsız, saati saatine uymaz, tutarsız, uyuşmazinconsistentlytutarsızcainconsolableavutulamaz, teselli edilemezinconsonanceahenksizlik, uyumsuzlukinconsonantahenksiz, uyumsuzinconspicuousfarkedilmez, göze çarpmayan, önemsizinconstancydeğişkenlik, döneklik, sabit olmama, sadakâtsizlikinconstantdeğişken, dönek, gelgeç, kararsız, sabit olmayan, sadakâtsiz, vefasızinconsumableharcanamaz, kullanılamaz, tüketilemezincontestableinkâr edilemez, itiraz edilemez, su götürmez, tartışmasızincontinenceçişini tutamama, duramama, kendine hakim olamama, kendini tutamamaincontinentidrarını tutamayan, kendini tutamayan, nefsine hakim olamayanincontinentlyduramayıp, hemen, kendini tutamayarakincontrovertibilityapaçık, inkâr edilemez, su götürmez, yadsınamazincontrovertibleapaçık, inkâr edilemez, su götürmez, yadsınamazinconveniencekülfet, mahzur, rahatsız eden kimse, rahatsız etmek, rahatsızlık, sakınca, sıkıntı, sıkıntı veren şey, sıkıntı vermek, uygun olmama, zahmet, zahmet vermekinconvenientelverişsiz, külfetli, rahatsız edici, sakıncalı, uygunsuz, vakitsiz, zahmetli, zorinconvertiblealtına çevrilemeyen, bozulamaz, değiştirilemez, konvertibl olmayan, paraya çevrilemezincorporateanonim, anonimleşmek, birleşmek, birleşmiş, birleştirmek, dahil etmek, katılmış, katmak, tüzelincorporatedanonim, birleşmiş, katılmış, tüzelincorporatesanonimleşmek, birleşmek, birleştirmek, dahil etmek, katmakincorporatinganonimleşmek, birleşmek, birleştirmek, dahil etmek, katmakincorporationbirleşme, birleştirme, katma, şirketleşmeincorporealcisimsiz, maddi olmayan, maneviincorrecthatalı, münasebetsiz, uygunsuz, yanlışincorrectlyhatalı olarak, münasebetsizce, yanlışlıklaincorrigibleadam olmaz, düzelmez, ıslah olmaz, uslanmaz, yola gelmezincorruptibilitybozulmazlık, dürüstlük, rüşvet yememeincorruptiblebozulmaz, çürümez, dürüst, rüşvet yemezincorruptionbozulmama, çürümeme, dürüstlük, rüşvet yememeincreaseartırmak, artış, artma, artmak, büyüme, büyümek, çoğalma, çoğalmak, çoğaltma, çoğaltmak, üreme, üremek, yavrulama, yükselme, yükseltmek, zam yapmakincreasesartırmak, artış, artma, artmak, büyüme, büyümek, çoğalma, çoğalmak, çoğaltma, çoğaltmak, üreme, üremek, yavrulama, yükselme, yükseltmek, zam yapmakincreasingartırma, çoğalanincreasinglyartan bir şekilde, giderek, gitgide artarakincredibilityakıl almazlık, inanılmaz şey, inanılmazlıkincredibleakıl almaz, inanılmaz, olağanüstü, şaşırtıcıincredulityinanmazlık, kuşkuculuk, şüphecilikincredulousgüvensiz, inanmaz, kuşkucu, zor inananincrementartım, artış, artma, çoğalma, kâr, kazançincriminatesuçlamak, suçlu çıkarmak, suçu yüklemekincriminatedsuçlamak, suçlu çıkarmak, suçu yüklemekincriminatingsuçlayıcıincriminationsuçlamaincriminatorysuçlayıcıincrustkabuk bağlamak, kaplamak, kaplanmakincrustationkabuk, kabuk bağlama, kabuklanma, kaplamaincubatecivciv çıkarmak, kafasında kurmak, kuluçkaya yatırmak, kuluçkaya yatmak, tasarlamak, üretmekincubatedcivciv çıkarmak, kafasında kurmak, kuluçkaya yatırmak, kuluçkaya yatmak, tasarlamak, üretmekincubationcivciv çıkarma, kuluçka dönemi, kuluçkaya yatmaincubatorbakteri üretmeye yarayan alet, kuluçka makinesi, kuvözincubusağır yük, kâbus, kâbus gibi şey, karabasan, sıkıntıinculcatekafasına sokmak, telkin etmekinculcationtelkininculpatesuç yüklemek, suça bulaştırmak, suçlamakinculpatedsuç yüklemek, suça bulaştırmak, suçlamakinculpationitham, suça bulaşma, suçlamaincumbencygörev, ödev, vazife, yükümlülük, zorunlulukincumbentdüşen, görevdeki, görevli, mahalle papazı, memur, üzerine düşen, yükümlü, zorunluincunabulabaşlangıçincurgirmek, maruz kalmak, tutulmak, uğramak, yakalanmak, yaratmakincurabilityçaresi olmama, şifa bulmazlık, tedavi edilemezlikincurableçaresiz, dermansız, iyi olmaz, iyi olmaz hasta, tedavi edilemez, tedavi edilemez kimseincuriousdikkatsiz, ilgisiz, kayıtsız, meraksızincuriouslyilgisizce, merak etmeyerek, meraksızcaincurredgirmek, maruz kalmak, tutulmak, uğramak, yakalanmak, yaratmakincurringgirmek, maruz kalmak, tutulmak, uğramak, yakalanmak, yaratmakincursionakın, baskın, hücum, istila, tecâvüzincurvationiçine eğrilmeincurvedeğmekincusörs kemiğiincusedamgalama, damgalamak, para damgalama, para damgalamakindebtedborçlu, minnettar, müteşekkir, teşekkür borçluindebtednessborçluluk, minnettarlıkindecencyaçık saçıklık, ahlaksızlık, gereksizlik, uygunsuzluk, yersizlikindecentaçık saçık, edepsiz, gereksiz, uygunsuz, yersizindecipherableçözülemez, deşifre edilemez, okunamazindecisionkararsızlık, tereddüdindecisivekarara bağlanamayan, kararsız, kuşkulu, şüpheliindeclinableçekimsizindecorousayıp, ters, topluma ters düşen, uygunsuzindecorumayıp, terbiyesizlik, uygunsuz davranış, yakışmayan hareketindeedaslında, cidden, doğrusu, gerçektenindefatigablebıkmaz, yorulmak bilmez, yorulmazindefeasiblefeshedilemez, iptal edilemezindefectiblebozulmaz, kusursuzindefensibleaffedilmez, mazur görülemez, savunmasız, savunulamazindefinablebelirsiz, şüpheli, tanımlanamaz, tarif edilemez, tarifsizindefinitebelgisiz, belirsiz, kesin olmayan, sayısız, sonsuz, süresizindefinitelybelirsiz olarak, süresiz olarakindefinitenessbelirsizlik, sınırsızlık, sonsuzluk, süresizlikindeliblesabit, silinmezindelicacykabalık, nezaketsizlik, terbiyesizlikindelicatekaba, nezaketsiz, terbiyesiz, uygunsuzindemnificationgüvence, kefalet, tazminat, teminât, zararı ödemeindemnificatorgüvence, kefalet, tazminat, teminât, zararı ödemeindemnifydokunulmazlık vermek, korumak, ödemek, sigorta ettirmek, teminât vermek, zararı ödemek, zararı ödemeyi garanti etmekindemnitycezasını affetme, güvence, koruma, tazmin, tazminat, teminât, zarar ödemesiindentçentik, çentmek, çift nüsha olarak hazırlamak, çökertmek, çukur, diş diş yapma, dişli yapmak, kenarını işlemek, kertmek, paragrafbaşı yapma, resmen istemek, resmi talep, satırbaşı, satırbaşı yapmak, sipariş, sipariş vermekindentationçentik, çentik yapma, diş diş olma, diş yapma, girinti, körfez, koy, paragrafbaşı, satırbaşı yapmaindenteddişlenmiş, dişli, kalıp ile basılmış, senetli, sözleşmeliindentiondiş açma, diş diş olma, paragrafbaşı, satırbaşı yapmaindenturediş açma, diş diş olma, kontrat, senet, sözleşme, sözleşme kâğıdıindenturesdiş açma, diş diş olma, kontrat, senet, sözleşme, sözleşme kâğıdıindependencebağımsızlık, hürriyet, istiklâl, kimseye muhtaç olmayacak kadar gelir, özgürlük, serbestlikindependencybağımsız devlet, bağımsızlık, özgür devletindependentbağımsız, hür, kendi geçimini sağlayan, maddi yönden bağımsız, özgür, serbestindepthderinlemesine, etraflı, geniş kapsamlıindescribableanlatılamaz, belirsiz, tanımlanamaz, tarifsizindespensablegerekli, kaçınılmaz, mecburi, öncelikli, zaruri, zorunluindestructibilitydayanıklılık, tahrip edilemezlik, yıkılmazlıkindestructibledayanıklı, yıkılamaz, yok edilemezindeterminablebelirlenemez, karara bağlanamayan, kararlaştırılamazindeterminatebelirsiz, belli olmayan, kararsızlık, süresi belirsiz, tereddüdindeterminationirade yitimiindeterminedbelirsiz, belli olmayan, kararsızlık, süresi belirsiz, tereddüdindexayarlı aynaya bağlamak, fihrist, gösterge, ibre, indeks, indekse yazmak, indekslemek, işaret, yasak kitaplar listesiindexedayarlı aynaya bağlamak, indekse yazmak, indekslemekindexingayarlı aynaya bağlamak, indekse yazmak, indekslemekindiahindistanindianhindistana ait, hint, hintli, kızılderili, kızılderili dili, kızılderililere aitindichint dil grubuna aitindicatebelirtmek, bildirmek, çıtlatmak, gerektirmek, göstermek, işaret etmekindicatedbelirtmek, bildirmek, çıtlatmak, gerektirmek, göstermek, işaret etmekindicatingbelirtmek, bildirmek, çıtlatmak, gerektirmek, göstermek, işaret etmekindicationbelirti, belirtme, bulgu, çıtlatma, gösterme, işaret, ölçümindicationsbelirti, belirtme, bulgu, çıtlatma, gösterme, işaret, ölçümindicativebelirten, bildiren, bildirme kipi, gösteren, haber kipiindicatorbelirteç, bildirici, gösterge, göstergeç, indeks sayı, indikatör, işaretbelirteç, bildirici, gösterge, göstergeç, indeks sayı, indikatör, işaretindicatorsbelirteç, bildirici, gösterge, göstergeç, indeks sayı, indikatör, işaretindicesfihrist, gösterge, ibre, indeks, işaret, yasak kitaplar listesiindictdava açmak, suçlamakindictablesuçlanabilirindicteddava açmak, suçlamakindictmentdava açma, iddianame, itham, suçlamaindifferencealdırmazlık, duygusuzluk, hissizlik, ilgilenmeme, ilgisizlik, kayıtsızlık, önemsizlik, tarafsızlık, umursamama, umursamazlıkindifferentaldırışsız, berbat, farksız, hissiz, ilgisiz, kayıtsız, kötü, lakayt, önemsiz, şöyle böyle, vasatindifferentlyaldırışsızca, kayıtsızca, kötü şekilde, tarafsızca, vasat biçimdeindigencefakirlik, parasızlık, yoksulllukindigenousdoğal, özgü, yerli, yöreye özgüindigentfakir, muhtaç, yoksulindigesteddüşünülmemiş, düzensiz, hazmedilmemişindigestibleağır, hazmı zor, sindirimi güçindigestiondispepsi, hazımsızlık, sindirim güçlüğüindignantiçerlemiş, kızgın, öfkeli, protesto edenindignantlykızgın, protesto ederekindignationhaksızlık karşısında öfkelenme, içerleme, kızgınlık, kızma, öfkeindignitygurur kırıcı davranış, hakaret, rezalet, saygısızlıkindigoçivitindirectaldatıcı, doğru olmayan, dolambaçlı, dolaylı, endirekt, imalı, kinayeliindirectiondoğru olmayan davranış, dolaylı söz, dolaylı yol, üçkâğıtçılıkindirectlydolambaçlı biçimde, dolaylı olarak, endirekt olarakindirectnessdolaylılıkindiscernibleayırt edilemez, farkedilemezindisciplinedisiplinsizlik, itaatsizlikindiscreetağzında bakla ıslanmaz, boşboğaz, düşüncesiz, gereksiz, geveze, patavatsız, yersizindiscretebölünmemiş, homojenindiscretionboşboğazlık, düşüncesizlik, gevezelik, patavatsızlık, yersiz davranışindiscriminateayırt edemeyen, ayrım yapmayan, fark gözetmeyen, gelişigüzel, rasgeleindiscriminationayıramama, ayırt edememe, gelişigüzellik, karışıklıkindispensabilitykaçınılmazlık, mecburiyet, zorunlulukindispensablegerekli, kaçınılmaz, mecburi, öncelikli, zaruri, zorunluindisposebozmak, elverişsizleştirmek, hasta etmek, hevesini kırmak, keyfini kaçırmak, soğutmakindisposedisteksiz, keyfi kaçmış, keyifsiz, rahatsız, soğumuşindispositiongönülsüzlük, isteksizlik, keyifsizlik, rahatsızlıkindisputabilitysu götürmezlik, tartışmasızlıkindisputableinkâr edilemez, kesin, su götürmez, şüphe edilmez, şüphe götürmez, tartışmasızindissolubilityayrılmazlık, bozulmazlık, çözünmezlikindissolubleayrılmaz, ayrışmaz, bozulmaz, çözünmez, daimi, erimez, sağlamindistinctbelirsiz, belli belirsiz, bulanık, hayal meyalindistinctiveayırt edilemezindistinctlybelirsiz olarak, belli belirsiz, hayal meyalindistinctnessayırt edilemezlik, belirsizlik, bulanıklıkindistinguishableayırt edilemez, benzer, farksızindistinguishablyayırt edilemez bir şekildeinditekâğıda dökmek, kaleme almak, yazdırmak, yazmakinditingkâğıda dökmek, kaleme almak, yazdırmak, yazmakindiumindiyumindividualbaşlıbaşına, birbirinden ayrı, birey, bireysel, fert, kişi, kişisel, özel, özgün, şahıs, şahsi, tekindividualismbencillik, bireycilikindividualisticbireyselindividualitybenlik, ferdiyetçilik, kendine özgülük, orijinallik, özgünlük, şahsiyetindividualizeayrı tutmak, bireyleştirmek, ferdileştirmek, tek tek ele almakindividualizedayrı tutmak, bireyleştirmek, ferdileştirmek, tek tek ele almakindividualsbirey, fert, kişi, şahısindividuateayırt etmek, bireyleştirmek, özgünleştirmekindividuitybenlik, ferdiyetçilik, kendine özgülük, orijinallik, özgünlük, şahsiyetindivisiblebölünemez, bölünemez sayı, bölünmez, kesirsiz sayıindochinahindiçiniindocileidaresi zor, inatçıindocilityidaresi zor olma, inatçılıkindoctrinateaşılamak, beynini yıkamak, doktrinleştirmek, öğretmek, telkin etmekindoctrinationbeyin yıkama, doktrinleştirme, öğretme, zorla kabul ettirmeindoctrinatorbeyi yıkayıcı, doktrinci, öğretmenindolenceağrısız olma, tembellik, üşengeçlik, uyuşuklukindolentağırkanlı, ağrı vermeyen, ağrısız, tembel, üşengeç, uyuşukindomitableboyun eğmez, direnen, yılmazindonesiaendonezyaindonesianendonezya, endonezya dili, endonezyalı, endonezya’ya aitindoordahili, ev içi, içeri, kapalıindoorsevde, eve, içeriyeindorsearkasına yazmak, ciro etmek, desteklemek, onaylamakindorseeciro edilen kimse, lehdarindorsementaçıklama, ciro, destek, onayindorserciro eden kimse, cirocuindraftiçeriye akma, içeriye çekmeindraughtiçeriye akma, içeriye çekmeindrawniçeriye çekilmişindubitablekesin, kuşkusuz, şüphe edilemez, şüphesizinduceikna etmek, indüklemek, kandırmak, sebep olmak, sonuç çıkarmak, teşvik etmek, uyarmakinducementikna, kandırma, neden, rüşvet, rüşvet verme, sebep, teşvik, yönlendirmeinducingikna etmek, indüklemek, kandırmak, sebep olmak, sonuç çıkarmak, teşvik etmek, uyarmakinductalmak, askere almak, başlatmak, resmen göreve almakinductanceindüktans, öz indüksiyoninductedalmak, askere almak, başlatmak, resmen göreve almakinducteeacemi askerinductionaskere alma, başlatma, giriş, ileri sürme, indükleme, indüksiyon, neden olma, resmen göreve başlatma, tümevarıminductivedoğuma neden olan, indükleyici, tümevarımsalinductorindüktörindulgeboyun eğmek, haz almak, hoşgörmek, içmek, izin vermek, memnun etmek, sigara içmek, şımartmak, tutulmak, yüz vermek, zevk almakindulgenceanlayış gösterme, bağımlılık, boyun eğme, günahların kilisece affedilmesi, haz, hoşgörü, müsamaha, şımartma, tutku, yüz verme, zevkindulgentanlayışlı, hoşgörülü, yüz verenindulgentlyanlayışla, hoşgörüyleindulgnenceanlayış gösterme, bağımlılık, boyun eğme, günahların kilisece affedilmesi, haz, hoşgörü, müsamaha, şımartma, tutku, yüz verme, zevkindurateduygusuzlaştırmak, hissizleşmek, katılaştırmak, sağlamlaşmak, sertleşmek, sertleştirmekindurationduygusuzlaşma, katılaşma, sağlamlaştırma, sertleşme, sertleştirmeindustrialendüstri, endüstriyel, sanayi, sanayiciindustrialisationsanayileşmeindustrialismsanayicilikindustrialistsanayiciindustrializationsanayileşmeindustrializesanayileştirmekindustrializedsanayileştirmekindustrializingsanayileştirmekindustriallyendüstriyel olarak, sanayi bakımındanindustriesçaba, endüstri, gayret, hamaratlık, işletmecilik, sanayiindustriousçalışkan, gayretli, hamaratindustriousnessçalışkanlıkindustryçaba, endüstri, gayret, hamaratlık, işletmecilik, sanayiindwellikamet etmek, işlemek, nüfuz etmek, oturmak, oturtmak, yerleşmek, yerleştirmekindwellerikamet eden kimse, oturan kimse, sakinindwellingikamet etmek, işlemek, nüfuz etmek, oturmak, oturtmak, yerleşmek, yerleştirmekinebriatealkolik kimse, ayyaş tip, başını döndürmek, heyecanlandırmak, mest etmek, sarhoş etmek, sarhoş kimseinebriatedbaşını döndürmek, heyecanlandırmak, mest etmek, sarhoş etmekinebriatingbaşını döndürmek, heyecanlandırmak, mest etmek, sarhoş etmekinebriationkafayı bulma, sarhoş olma, sarhoşlukinebrietykafayı bulma, sarhoş olma, sarhoşlukinedibleyenmezineditedbasılmamış, yayınlanmamışineffableanlatılamaz, kelimelerle ifade edilemez, söylenemez, tarifsizineffaceablesilinemezineffectgerçekte, yürürlükte olanineffectivebaşarısız, beceriksiz, boş, etkisiz, geçersiz, kabiliyetsiz, sonuçsuz, yeteneksizineffectivenessbaşarısızlık, etkisizlikineffectualaciz, başarısız, beceriksiz, boş, etkisiz, faydasız, güçsüz, verimsizineffectualnessacizlik, başarısızlık, etkisizlik, güçsüzlükinefficaciousbaşarısız, beceriksiz, etkisiz, faydasız, geçersiz, verimsizinefficacybaşarısızlık, beceriksizlik, etkisizlik, sonuçsuzluk, yetersizlikinefficentehliyetsiz, etkisiz, müsrif, savurgan, tesirsiz, verimsiz, yetersizinefficiencyetkili olmama, faydasızlık, işe yaramama, sonuç vermeme, verimsizlikinefficientehliyetsiz, etkisiz, müsrif, savurgan, tesirsiz, verimsiz, yetersizinelaborateözen gösterilmemiş, özensizinelasticelastik olmayan, esnek olmayan, esnemez, sertineleganceince olmama, kabalık, terbiyesizlikinelegantçirkin, incelikten yoksun, kaba, terbiyesizineligibleelverişsiz, seçilemez, uygun bulunamaz, uygun olmayan kimse, uygunsuz, yetersiz, yetersiz kimseineluctablekaçınılmaz, önüne geçilmezineptacemi, anlamsız, aptalca, beceriksiz, saçma, yersiz, yeteneksizineptitudeacemilik, anlamsızlık, aptallık, beceriksizlik, kabiliyetsizlik, saçmalık, yersizlikineptnessanlamsızlık, beceriksizlik, saçmalık, yersizlikinequabledeğişken, dengesizinequalitydeğişkenlik, düzensizlik, eşitsizlik, farklılık, sapmainequitableadaletsiz, haksız, insafsızinequityadaletsizlik, haksızlık, insafsızlıkineradicableköklü, kökü kazınamaz, sökülemezinerasableçıkmaz, silinmezinerrablehata etmez, yanılmazinerranthata yapmaz, yanılmazinertatıl, dingin, durağan, etkinlik göstermeyen, hareketsiz, tembel, uyuşuk, uyuzinertiadinginlik, durağanlık, etkileşime girmeme, hareketsizlik, süredurum, tembellik, uyuşuklukinertnesscansızlık, durgunluk, hareketsizlik, uyuşuklukinescapablekaçınılamaz, sakınılamazinessentialgereksiz, gereksiz şey, lüzumsuz, lüzumsuz şey, önemsizinestimablehesaplanamaz, paha biçilmezinevitabilityçaresizlik, kaçınılmazlıkinevitablebeklenen, çaresiz, kaçınılmaz, malum, umulaninexacthatalı, yanlışinexactitudehatalı olma, yanlışlıkinexactnesshatalı olma, yanlışlıkinexcusableaffedilmez, bağışlanamaz, mazur görülemezinexhaustibilitybitip tükenmeme, bitmeme, yorulmamainexhaustiblebitip tükenmez, bitmez tükenmez, tükenmez, yorulmazinexorabilityacımasızlık, amansızlık, direngenlik, insafsızlıkinexorableacımasız, amansız, boyun eğmez, merhametsizinexpediencygereksizlik, münasebetsizlik, uygunsuzluk, yararsızlık, yersizlikinexpedientakılsız, akılsızca, münasebetsiz, uygunsuz, yararsız, yersizinexpensivemasrafsız, ucuzinexperienceacemilik, cahillik, deneyimsizlik, tecrübesizlik, toylukinexperiencedacemi, deneyimsiz, tecrübesiz, toyinexpertacemi, beceriksiz, deneyimsizinexpertedlyhabersizceinexpiableaffedilmez, bastırılamaz, telâfi edilemez, yatışmazinexplicableaçıklanamaz, anlaşılmazinexplicablyaçıklanamaz şekilde, izah edilemez biçimdeinexplicitaçık olmayan, çapraşık, karışık, net olmayaninexpressibleanlatılamaz, ifade edilemez, kelimelere dökülemez, tarifsizinexpressiveağzı sıkı, anlamsız, ifade etmez, ifadesiz, söylemezinexpugnabledurdurulamaz, yenilmezinextensodolaylı olarak, enine boyuna, etraflıcainextinguishablebastırılamaz, söndürülemez, sönmez, yatıştırılamazinextricableiçinden çıkılmaz, kaçınılmaz, karışıkinfalliblemuhakkak, mutlâk, şaşmaz, yanılmazinfamousadı çıkmış, berbat, kepaze, kötü şöhretli, rezil, utanç verici, yüz kızartıcı, yüz kızartıcı suç işlemişinfamousnesskepazelik, rezalet, rezillikinfamykepazelik, kötü şöhret, rezillik, utanç verici davranışinfancybaşlangıç, bebeklik, çocuklukinfantbaşlangıç aşamasında olan, bebek, çocuk, çocuksu, küçükinfantaispanyol prensesi, prensesinfanteispanya prensi, prensinfanticidebebek katili, bebek öldürme, çocuk katili, çocuk öldürmeinfantilebaşlangıç aşamasında olan, bebek, bebeklikle ilgili, bebeksi, çocuk, çocukçainfantrypiyadeinfantrymanpiyade, piyade eriinfantrymenpiyade, piyade eriinfarctenfarktüsinfarctiondamar tıkanıklığıinfatuateaklını başından almak, aklını çelmek, çılgına çevirmekinfatuatedaklı başından gitmiş, delicesine aşık, karasevdalıinfatuationdelicesine aşık olma, karasevdaya düşme, sevdalanma, vurulmainfectaşılamak, bozmak, bulaştırmak, enfekte etmekinfectedaşılamak, bozmak, bulaştırmak, enfekte etmekinfectionbozulma, bulaşma, bulaştırma, enfeksiyoninfectionsbozulma, bulaşma, bulaştırma, enfeksiyoninfectiousbulaşıcıinfectiousnessbulaşıcılık, etkilemeinfelicitousmutsuz, tâlihsiz, uygunsuz, yersizinfelicitymutsuzluk, tâlihsizlik, yersizlikinferanlam çıkarmak, anlamına gelmek, sonuç çıkarmakinferenceanlam, sonuç, sonuç çıkarmainferentialanlaşılan, sonuç olarak çıkarılabilirinferioralt, aşağı, aşağı derecede, aşağı derecede olan şey, ast, ast olan kimse, bayağı, değersiz, kalitesizinferiorityadilik, aşağılık, astlık, bayağılıkinfernalberbat, cehennem, cehennem gibi, iğrenç, şeytaniinfernocehenneminferredanlam çıkarmak, anlamına gelmek, sonuç çıkarmakinfertileçorak, kıraç, kısır, verimsizinfertilityçoraklık, kısırlık, verimsizlikinfestbürümek, doldurmak, istila etmek, kaplamak, zarar vermekinfestationbürüme, istila, sarmainfestationsbürüme, istila, sarmainfestedbürümek, doldurmak, istila etmek, kaplamak, zarar vermekinfidelgâvur, imansız, imansız kimse, imansızlara ait, kâfirinfidelityaldatma, hıyanet, ihanet, imansızlık, kâfirlik, zinainfieldçiftliğe yakın tarla, sahanın kaleye yakın bölümü, tarlainfightingiç anlaşmazlık, iç çatışma, yakın dövüşinfiltrategizlice girmek, sızmak, sokulmak, süzmekinfiltrationsızma, süzme, süzülmeinfiltratorajan, casus, köstebekinfinitesayısız, sınırsız, sonsuz, sonsuz olan şey, sonsuzlukinfinitelyson dereceinfinitenesssınırsızlıkinfinitesimalbölünemeyecek kadar küçük değer, son derece küçük, sonsuz küçük, sonsuz küçük değerinfinitivalmastara aitinfinitiveeylemlik, mastar, mastara aitinfinitudesınırsızlık, sonsuzlukinfinitysınırsızlık, sonsuz büyüklük, sonsuzlukinfintesayısız, sınırsız, sonsuz, sonsuz olan şey, sonsuzlukinfirmhalsiz, hastalıklı, kararsız, sakatinfirmaryhastane, revirinfirmitiesgüçsüzlük, halsizlik, hastalık, kararsızlık, kusur, sakatlık, zaafinfirmitygüçsüzlük, halsizlik, hastalık, kararsızlık, kusur, sakatlık, zaafinfixbağlamak, içine koymak, kafasına sokmak, sözcüğün ortasına konan ek, takmak, telkin etmek, tutturmakinflamealevlendirmek, coşturmak, iltihaplanmak, kışkırtmak, kızdırmak, kızmak, tutuşmak, yanmakinflamediltihaplanmış, kızgın, öfkeliinflamingalevlendirmek, coşturmak, iltihaplanmak, kışkırtmak, kızdırmak, kızmak, tutuşmak, yanmakinflammabilityçabuk alevlenme, çabuk kızma, çabuk parlamainflammableçabuk öfkelenir, çabuk tutuşur, kolay sinirlenir, parlayıcı, yanıcıinflammationalevlenme, coşma, iltihap, kızma, tutuşturma, yangıinflammatoryalevlendirici, coşturucu, iltihaplı, tahrik ediciinflatableşişirilebilir, şişmeinflatehava basmak, şişirmekinflatedabartılı, şişirilmiş, şişme, şişmiş, yükselmişinflatinghava basmak, şişirmekinflationabartı, enflasyon, kendini beğenmişlik, şişirme, şişkinlikinflationaryenflasyon, enflasyona ait, enflasyona neden olaninflectbükmek, çekmek, değiştirmek, eğmek, kıvırmakinflectedbükmek, çekmek, değiştirmek, eğmek, kıvırmakinflectionçekim, çekim eki, eğilme, kıvrılma, ses tonunun değişmesiinflexibilityeğilmezlik, kararlılıkinflexibleboyun eğmez, eğilmez, inatçı, kararlıinflexionçekim, eğilme, kıvrılma, ses tonunun değişmesiinflexionalçekime aitinflictatmak, çarptırmak, vermek, vurmak, yamamak, yüklemekinflictingatmak, çarptırmak, vermek, vurmak, yamamak, yüklemekinflictionceza, ceza verme, eziyet, sıkıntıinflorescenceçiçeklenme, çiçeklerin sapları üzerindeki duruşu, gelişmeinflorescencesçiçeklenme, çiçeklerin sapları üzerindeki duruşu, gelişmeinflowakın, akış, giriş, içeriye akma, nehir ağzıinfluenceetki, etkilemek, etkili olmak, ikna etmek, nüfuz, söz geçirmek, tesir, tesir etmek, torpilinfluencedetkilemek, etkili olmak, ikna etmek, söz geçirmek, tesir etmekinfluencingetkilemek, etkili olmak, ikna etmek, söz geçirmek, tesir etmekinfluentakın, içeriye akan, içeriye akmainfluentaletkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirliinfluentialetkili, nüfuzlu, sözü geçen, tesirliinfluenzagripinfluxakın, akış, giriş, içeriye akma, nehir ağzıinfobilgi, haberinfoldkatlamak, kucaklamak, paketlemek, sarmakinfoldingkatlamak, kucaklamak, paketlemek, sarmakinformbildirmek, bilgi vermek, haber vermek, haberdar etmek, ihbar etmekinformalformaliteye uygun olmayan, kanunen geçersiz, laubali, resmi olmayan, teklifsizinformalityformaliteye uymama, geçersizlik, teklifsizlikinformantbilgi veren kimse, haber kaynağı, ihbarcı, ispiyoncu, muhbirinformationbildirme, bilgi, bilgi edinme, danışma, enformasyon, haber, iddia, istihbarat, malumat, şikâyetinformationalbilgi niteliğindeinformativeaydınlatıcı, bilgi verici, öğreticiinformedaydın, bilgi alan, bilgili, haberdar, haberi olan, tahsilliinformerihbarcı, ispiyoncu, muhbir, müzevirinformingbilgi verme, ihbarinfraalt, aşağı, aşağıda, aşağıya, ilerideinfractionbozma, çiğneme, ihlal, tecâvüzinfrangiblebölünemez, bozulamaz, ihlâl edilemez, kırılmazinfraredkızılötesiinfrastructuealtyapı, altyapı tesisleri, savunma sistemiinfrastructurealtyapı, altyapı tesisleri, savunma sistemiinfrequencynadirlik, seyreklikinfrequentaz bulunur, nadir, seyrekinfrequentlyseyrek olarakinfringebozmak, çiğnemek, hakkını yemek, ihlal etmek, tecâvüz etmekinfringedbozmak, çiğnemek, hakkını yemek, ihlal etmek, tecâvüz etmekinfringementbozma, ihlal, karşı gelme, tecâvüzinfringementsbozma, ihlal, karşı gelme, tecâvüzinfundibularhuni şeklindeinfuriateçileden çıkarmak, deli etmek, kızdırmak, kudurtmakinfuriatedçileden çıkarmak, deli etmek, kızdırmak, kudurtmakinfuriatingçıldırtan, çileden çıkaran, sinir bozucuinfusedemlemek, doldurmak, içine dökmek, ilham vermek, kafasına sokmakinfusionaşılama, damara zerketme, demleme, demlenmiş içecek, içine dökme, katma, telkininfusorialhaşlamlılara aitingatheringhasat, hasat toplama, mahsulingeminatetekrarlamakingeniousbecerikli, hünerli, marifetli, usta, ustaca yapılmış, yaratıcı, zekiingeniousnessbeceri, beceriklilik, marifet, ustalık, yaratıcılıkingenuesaf kızingénuesaf kızingenuitybeceri, hüner, marifet, ustalık, yaratıcılıkingenuousaçık sözlü, doğal, içten, masum, saf, saftrik, temiz kalpliingenuousnessaçık sözlülük, içtenlik, saflık, temiz kalplilikingestmideye indirmek, yemek, yutmakingestionmideye indirme, yemeinglenookocak başıingloriousayıp, belirsiz, şerefsiz, tanınmamış, utanç verici, yüz kızartıcıingloriouslyşerefsizceingoinghava parası, içeriye giren, yeniingotkülçe, kütük, tomrukingraftaşılamak, dikmek, sokmak, yerleştirmekingrainham iken boyamak, içine işletmek, kökleştirmekingrainedazılı, içine işlemiş, kökleşmiş, sabitleşmiş, tam, yerleşmişingratenankör, nankör kimseingratiategözüne girmek, sevdirmekingratiatingsokulganingratitudenankörlükingravescentağırlaşan, kötüleşeningredentbileşen, bileşim maddesi, etken, içerik, malzeme, unsuringredientbileşen, bileşim maddesi, etken, içerik, malzeme, unsuringredientsiçindekiler, malzemeleringressgiriş, girmeingrouphizip, örgüt içinde gruplaşan toplulukingrowingbatan, içeriye doğru büyüyeningrownbatık, içe doğru büyümüş, kökleşmişingrowthbatma, içeriye büyümeinguinalkasığa ait, kasıkingurgitatelüplemek, oburca yutmak, tıkınmakingurgitationoburca yutma, tıkınmainhabitikamet etmek, oturmak, yaşamakinhabitableiçinde oturulabilir, yaşanabilirinhabitancyikamet süresiinhabitantoturan, oturan kimse, sakin, yerliinhabitantsoturan, oturan kimse, sakin, yerliinhabitationev, ikametgâh, oturmainhabitedikamet etmek, oturmak, yaşamakinhabitingikamet etmek, oturmak, yaşamakinhalantsoluk çekeninhalationciğerlerine çekme, içine çekme, soluk almainhaleçekmek, iç çekmek, içine çekmek, nefes almak, nefes çekmek, soluk almak, solumakinhaledçekmek, iç çekmek, içine çekmek, nefes almak, nefes çekmek, soluk almak, solumakinhaleriçine çeken kimse, soluk aldırma cihazıinhalingçekmek, iç çekmek, içine çekmek, nefes almak, nefes çekmek, soluk almak, solumakinharmoniousahenksiz, uyumsuzinheredoğal olarak bulunmak, doğasında olmak, özünde olmakinherencedoğal olarak var olma, özünde olmainherentdoğal, doğasında olan, doğuştan olan, özünde olan, yaradılıştaninherentlydoğal olarak, doğasında, doğuştaninheritkalıtımla kazanmak, miras almak, miras olarak almak, mirasa konmakinheritablekalıtsal, miras kalabilir, miras olarak kalaninheritancekalıt, miras, soyaçekim, verasetinheritedbabadan kalma, miras, mirasla kalmışinheritingkalıtımla kazanmak, miras almak, miras olarak almak, mirasa konmakinheritormirasçı, varisinheritresskadın mirasçı, varisinheritrixkadın mirasçı, varisinhibitengellemek, kısıtlamak, tutmak, yasaklamakinhibitedengellemek, kısıtlamak, tutmak, yasaklamakinhibitingengellemek, kısıtlamak, tutmak, yasaklamakinhibitionçekingenlik, engelleme, kısıtlama, menetme, tutma, tutuklulukinhibitiveengelleyici, kısıtlayıcı, menedici, yasak ediciinhibitordurdurucu, önleyiciinhibitoryenlelleyici, kısıtlayıcı, menedici, yasaklayıcıinhighfeatherkeyfi yerindeinhospitablekonuk sevmez, misafirperver olmayan, soğukinhospitablydüşmanca, soğuk bir şekildeinhospitalitykonuksever olmama, soğuklukinhumaninsanlık dışı, merhametsiz, zaliminhumaneacımasız, insafsız, insanlık dışıinhumanitygaddarlık, insaniyetsizlik, zalimlikinhumanlygaddarca, insanlık dışı bir şekilde, zalimceinhumationdefnetme, gömmeinhumedefnetmek, gömmekinhumeddefnetmek, gömmekinimicaldüşman, karşıt, ters, zararlıinimitablebenzersiz, eşsiz, taklit edilemezinimitablenessbenzersizlik, eşsizlikinimitablytaklit edilemez biçimdeiniquitousadaletsiz, haksız, insafsız, kanunsuz, kötüiniquitygünah, haksızlık, kötülükiniqultousadaletsiz, haksız, insafsız, kanunsuz, kötüinitialbaş, baş harf, baştaki, ilk, ilk harf, önsesinitializebaş harflerini yazmakinitiallybaşlangıçta, ilk olarakinitialsismin başharfleri, marka, monograminitiatebaşlatmak, göstermek, öğretmek, önayak olmak, sunmak, üye, üyeliğe kabul etmek, yetiştirilmiş kimseinitiatedsırları paylaşan kimse, üyeliğe kabul edilmişinitiatesbaşlatmak, göstermek, öğretmek, önayak olmak, sunmak, üyeliğe kabul etmekinitiatingbaşlatmak, göstermek, öğretmek, önayak olmak, sunmak, üyeliğe kabul etmekinitiationbaşlama, başlatma, kabul töreniinitiativebaşlatan, girişim, girişkenlik, ilk, ilk adım, neden olan, ön, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkıinitiativesgirişim, girişkenlik, ilk adım, önayak olma, yasa teklifinde bulunma hakkıinitiatorbaşlatan kimse, önayak olan kimse, öncüinitiatorybaşlangıç ile ilgili, başlatan, ilkinjectenjekte etmek, iğne yapmak, şırınga etmek, sokmak, yerleştirmekinjectedenjekte etmek, iğne yapmak, şırınga etmek, sokmak, yerleştirmekinjectionenjeksiyon, enjekte etme, iğne, lavman, sokulma, zerkinjectionsenjeksiyon, enjekte etme, iğne, lavman, sokulma, zerkinjectorenjektör, püskürtücüinjuctionihtar, kesin emir, mahkeme emri, uyarıinjudiciousdüşüncesiz, mantıksız, tedbirsiz, yersizinjunkızılderiliinjunctionihtar, kesin emir, mahkeme emri, uyarıinjureincitmek, kötülük etmek, sakatlamak, yaralamak, zarar vermek, zedelemekinjureddargın, inciniş, kırgın, yaralı, yaralılar, zarar görmüşinjurieshasar, incitme, kırma, yara, zararinjuriousincitici, kırıcı, onur kırıcı, zararlıinjuryhasar, incitme, kırma, yara, zararinjusticeadaletsizlik, haksızlık, insafsızlıkinkmürekkep, mürekkeple üzerinden geçmek, mürekkeplemekinkinesskaranlık, mürekkeplilikinklingipucu, iz, kestirme, kuşkulanma, sezmeinkpadıstampainkpothokkainkstandhokkalık, yazı takımıinkwellmasaya gömülü hokkainkykapkara, mürekkep gibi, mürekkepliinlaidgömme, işlemeli, kakmainlanddenizden uzak olan, denizden uzakta, iç, içe doğru, içeride, karasal, ülke içi, ülkenin iç kısmıinlawkayıninlayçerçevelemek, dolgu, döşemek, kakma işi, kakma işlemek, kakmacılık, kakmak, mozaik, parke, parke kaplamakinlayingçerçevelemek, döşemek, kakma işlemek, kakmak, parke kaplamakinletgiriş, kakılmış şey, körfez, koyinlyingiç, içine yerleştirilmiş, merkeze yakıninmateoturan kimse, sakin, tutukluinmosten derin, en gizli, en içtekiinnhan, konak, meyhane, otelinnardsbağırsaklar, iç kısımlar, iç organlarinnateallah vergisi, doğal, doğuştan, doğuştan olaninnatelydoğal olarak, doğuştan olarakinnerayrıcalıklı, dahili, gizli, iç, içteki, manevi, ruhsalinnermosten iç, en içtekiinnervatecanlandırmak, cesaretlendirmek, sinir sistemine bağlamak, sinirlerini kuvvetlendirmekinningatış, kısmet, şans, vuruş sırasıinningsatış, kısmet, şans, vuruş sırasıinnkeeperhancı, meyhaneci, otelciinnocencecahillik, günahsızlık, masum olma, saflık, suçsuzlukinnocentaptal, günahsız, masum, saf, saftrik, suçsuz, zararsız, zararsız kimseinnocentlymasum olarak, saf saf, safça, suçsuz bir şekildeinnocuoustehlikesiz, zararsızinnovatedeğişiklik yapmak, yenilik getirmek, yenilik yapmakinnovateddeğişiklik yapmak, yenilik getirmek, yenilik yapmakinnovatingdeğişiklik yapmak, yenilik getirmek, yenilik yapmakinnovationbuluş, değişiklik, icat, yenilikinnovationsbuluş, değişiklik, icat, yenilikinnovatoryenilikçiinnovatorsyenilikçiinnoxiouszararsızinnuendodokundurma, ima, ima etme, taş, üstü kapalı sözinnumerableçok, hesaplanamaz, sayısızinobservancedikkatsizlik, yerine getirmemeinoculateaşı yapmak, aşılamak, vermekinoculatedaşı yapmak, aşılamak, vermekinoculatingaşı yapmak, aşılamak, vermekinoculationaşı, aşı yapma, aşılamainoculatoraşıcıinodorouskokusuzinoffensivekendi halinde, mazlum, zararsızinoffensivenesszararsızlıkinoperableameliyat edilemezinoperativeçalışmayan, etkisiz, geçersiz, hükümsüz, işlemeyeninopportunemevsimsiz, münasebetsiz, vakitsiz, yersiz, zamansızinordinateaşırı, düzensiz, ölçüsüz, oransızinorganicinorganikinosculatebirleşmek, birleştirmek, katmakinpatienthastanede yatan hasta, yatılı hastainpaymentödemeinphaseeş fazlıinpouringiçe akaninputgirdi, giriş, veri girişiinquestsoruşturma, tahkikatinquietudeendişe, huzursuzluk, kaygı, rahatsızlıkinquirearaştırmak, sormak, soru sormak, soruşturmakinquirersoran, soruşturan kimseinquiriesaraştırma, bilgi kaynağı, kaynak, soru, soruşturmainquiringmeraklı, soran, soruşturaninquiryanket, araştırma, bahis, danışma, sorgu, soru, soruşturma, tahkikat, yoklamainquisitionengizisyon mahkemesi, inceleme, sorgu, soruşturmainquisitionalaraştırma, engizisyon, soruşturmainquisitivearaştırmacı, meraklı, soru sorup duran, yersiz sorular soraninquisitivenessçok soru sorma, meraklılıkinquisitorengizisyon mahkemesi üyesiinquisitorialaraştırma, meraklı, soruşturma, soruşturma ile ilgiliinroadakın, baskın, gedik, tecâvüzinroadsakın, baskın, gedik, tecâvüzinrushakın, içeriye hücum, üşüşmeinsgirdiler, iktidar partisi, iktidardakilerinsalubrioussağlığa zararlı, sağlıksız, zararlıinsalubritysağlığa dokunma, sağlıksızlıkinsaneanlamsız, çıldırmış, çılgın, deli, delice, delilere özgüinsanitarysağlığa zararlı, sağlıksızinsanityçıldırma, cinnet, delilik, saçmalıkinsatiabilityaçgözlülük, doymazlıkinsatiableaçgözlü, doymak bilmez, doyumsuz, gözü açinscribeatfetmek, içine çizmek, kaydetmek, kazımak, yazmakinscribediçine çizilmiş, iz bırakmış, kaydedilmiş, kayıtlı, yazılıinscriptionithaf, kayıt, kitabe, yazı, yazıtinscriptivekayıtlı, yazılıinscrutabilityanlaşılmazlık, esrarengizlikinscrutableanlaşılmaz, esrarlı, sırrına erişilmezinsectböcek, haşere, iğrenç tipinsecticideböcek ilacı, böcek öldürücü ilaçinsectivoreböcek yiyen canlı, böcekçil canlıinsectivorousböcek yiyen, böcekçilinsectologyböcekbiliminsectshaşaratinsecureemniyetsiz, güvenilmez, güvensizinsecuritiesemniyetsizlik, güvenilmezlik, güvensizlikinsecurityemniyetsizlik, güvenilmezlik, güvensizlikinseminatedöllemek, ekmek, kafasına sokmak, tohumlamakinseminationdölleme, tohumlamainsensatealdırışsız, delice, duygusuz, hissiz, mantıksızinsensibilityaldırışsızlık, baygınlık, duyarsızlık, duygusuzluk, hissizlikinsensiblebaygın, belli belirsiz, duyarsız, farkında olmayan, habersiz, hissedilmez, hissiz, ilgisiz, umursamazinsensiblyacımasızca, duygusuzca, hissedilmez bir biçimdeinsensitiveanlayışsız, duyarsız, duygusuz, hissiz, katı, katı yürekli, taş kalpliinsensitivenessduyarsızlık, hissizlikinsensitivityduyarsızlık, hissizlikinsentientduyarsız, hissizinseparabilityayrılamazlıkinseparableayrılamaz, ayrılmaz, çok samimi, yakıninsertatmak, eklemek, girmek, ilan, ilave sayfalar, sokmak, vermekinsertedatmak, eklemek, girmek, sokmak, vermekinsertionek, ilan, ilave, sokmainsetarasına koymak, atma, ek, ekli küçük resim, ilave, ilave etmekinshorekıyı, kıyı yakınında, kıyıda, kıyıya doğru, sahildeinsidedahili, iç, iç taraf, içeride, içerisinde, içeriye, içinde, içine, içteki, karıninsideriçerideki, içyüzünü bilen kimse, üyeinsidesiç, iç taraf, karıninsidiousfırsat kollayan, hain, sinsiinsidiouslysinsiceinsidiousnesshainlik, sinsilikinsightanlama, içyüzünü anlama, kavrama, sezmeinsightsanlama, içyüzünü anlama, kavrama, sezmeinsigniaiğaretler, işaretler, nişanlar, rütbe işaretleriinsignificanceanlamsızlık, değersizlik, önemsizlikinsignificancyanlamsızlık, değersizlik, önemsizlikinsignificantanlamsız, cüzi, değersiz, önemsiz, silikinsignificantlyönemsiz olarakinsincereiki yüzlü, sadakâtsiz, samimi olmayan, samimiyetsizinsincerityiki yüzlülük, samimiyetsizlik, yapmacıklıkinsinuateçaktırmadan kabul ettirmek, çıtlatmak, ima etmek, kurnazca yakınlaşmakinsinuatedçaktırmadan kabul ettirmek, çıtlatmak, ima etmek, kurnazca yakınlaşmakinsinuatinggöze girmek için yapılan, imalı, üstü kapalıinsinuatinglyüstü kapalı olarakinsinuationima, üstü kapalı söz, yağcılıkinsinuationsima, üstü kapalı söz, yağcılıkinsipidlezzetsiz, sıkıcı, tatsız, tatsız tuzsuz, yavaninsipiditysıkıcılık, tatsızlık, yavanlıkinsipidnessyavanlıkinsistayak diremek, dayatmak, diretmek, ısrar etmek, kararlı olmak, tutturmak, üzerinde durmakinsistencediretme, ısrar, kararlılıkinsistentacil, inatçı, ısrar eden, ısrarcı, ısrarlı, zorlayıcıinsistingısrar edeninsobrietyaşırılık, ayyaşlıkinsofaruzağa, uzak, uzaktainsolationgüneş çarpması, güneşe koyma, güneşlendirme, güneşlenmeinsoleayakkabı astarı, taban keçesiinsolencearsızlık, aşağılama, küstahlık, saygısızlıkinsolentaşağılayıcı, cüretkâr, küçük düşürücü, küstah, saygısız, terbiyesizinsolentlyküstahçainsolubleçözülemez, çözümsüz, çözünmez, çözünmez madde, erimez, erimez madde, halledilemezinsolvencyborcunu ödeyememe, iflasinsolventbatmış, borcunu ödeyemeyen, borcunu ödeyemeyen kimse, iflas etmiş, iflas etmiş kimseinsomniauykusuzluk, uyuyamama hastalığıinsomniacuykusuzluk hastasıinsomucho derece, o kadarinsoucianceilgisizlikinsouciantendişesiz, ilgisiz, kaygısız, tasasızinspectdenetlemek, kontrol etmek, muayene etmek, teftiş etmek, yoklamakinspecteddenetlemek, kontrol etmek, muayene etmek, teftiş etmek, yoklamakinspectingdenetlemek, kontrol etmek, muayene etmek, teftiş etmek, yoklamakinspectiondenetleme, kontrol, muayene, teftiş, yoklamainspectordenetçi, denetmen, kontrolör, müfettişinspectoratemüfettişler, müfettişlikinspectorshipdenetleme, müfettişlik, teftişinspirationesin, fikir, ilham, nefes alma, telkin, vahiyinspirationsesin, fikir, ilham, nefes alma, telkin, vahiyinspireaşılamak, canlandırmak, esinlemek, içine çekmek, ilham vermek, sebep olmak, soluk almak, telkin etmek, uyandırmak, yaymakinspiredcanlı, çok güzel, heyecanlı, ilhamlı, vahiy almış, yaratıcıinspirerilham kaynağı, ilham veren kimseinspiringaşılamak, canlandırmak, esinlemek, içine çekmek, ilham vermek, sebep olmak, soluk almak, telkin etmek, uyandırmak, yaymakinspiritcanlandırmak, hayat vermek, neşelendirmek, teşvik etmekinspiritingcanlandırmak, hayat vermek, neşelendirmek, teşvik etmekinstabilitydayanıksızlık, değişkenlik, dengesizlik, kararsızlıkinstallatamak, kurmak, monte etmek, yerleştirmekinstallationatama, kurma, montaj, tesisat, üs, yerleştirmeinstallationsatama, kurma, montaj, tesisat, üs, yerleştirmeinstallingatamak, kurmak, monte etmek, yerleştirmekinstallmentatama, bölüm, kurma, taksit, tesisat, üs, yerleştirmeinstallmentsteslimatinstalmentatama, bölüm, kurma, taksit, tesisat, üs, yerleştirmeinstalmentsteslimatinstanceaşama, dava, durum, istek, misal, olay, örnek, ricainstancyacillik, ivedilikinstantacil, an, anlık, bu aya ait, çabuk hazırlanan, hemen olan, ısrar eden, lahza, lâhzainstantaneousani, birden, enstantane, şipşakinstantaneouslyderhal, hemeninstantaneousnessanilik, bir anda olmainstanterderhal, hemeninstantlyanında, derhal, hemen, hemencecikinstatebağışlamak, işe sokmak, vermek, yatırmakinstaurationtazeleme, yenileme, yinelemeinsteadyerineinstepayağın üst kısmıinstigateayağa kaldırmak, ayartmak, fitnelemek, kışkırtmak, körüklemek, kundaklamak, tahrik etmek, teşvik etmekinstigatingkışkırtıcıinstigationkışkırtma, tahrik, teşvikinstigatorfitneci, kışkırtıcıinstilaşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, işlemek, sokmakinstillaşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, işlemek, sokmakinstillationaşılama, damlatma, telkin etmeinstillingaşılamak, damla damla akıtmak, damlatmak, işlemek, sokmakinstillmentaşılama, damlatma, telkin etmeinstilmentaşılama, damlatma, telkin etmeinstinctdolu, içgüdü, kabiliyet, sezgi, yetenekinstinctivedoğuştan var olan, içgüdüselinstituteaçmak, atamak, başlatmak, enstitü, klinik, kurmak, kuruluş, kurum, tayin etmekinstitutedaçmak, atamak, başlatmak, kurmak, tayin etmekinstituteshukuk el kitabı, kurallar, yasalarinstitutionatama, dernek, hapishane, kurma, kuruluş, kurum, kurum binası, tanınan kimse, tesis, tesis etme, tımarhane, yerleşmiş uygulamainstitutionalgeleneksel, kurumsalinstitutionaliseadet haline getirmek, gelenekselleştirmek, huzurevine koymak, kuruma yerleştirmek, kurumlaştırmakinstitutionalisedkurumlaşmışinstitutionalizeadet haline getirmek, gelenekselleştirmek, huzurevine koymak, kuruma yerleştirmek, kurumlaştırmakinstitutionalizedkurumlaşmışinstitutionsatama, dernek, hapishane, kurma, kuruluş, kurum, kurum binası, tanınan kimse, tesis, tesis etme, tımarhane, yerleşmiş uygulamainstructbilgilendirmek, emir vermek, görevlendirmek, öğretmek, okutmak, talimat vermekinstructedbilgilendirmek, emir vermek, görevlendirmek, öğretmek, okutmak, talimat vermekinstructingbilgilendirmek, emir vermek, görevlendirmek, öğretmek, okutmak, talimat vermekinstructionaçıklama, direktif, eğitim, eğretim, öğrenim, talimat, yönergeinstructionaleğitici, eğitim, öğreticiinstructionsaçıklamalar, bilgi, direktifler, kullanma talimatları, talimat, talimatlarinstructiveeğitici, öğreten, öğreticiinstructivenesseğitmenlik, öğretmenlikinstructordoçent, eğitmen, öğretim üyesi, öğretmen, okutmaninstructorsdoçent, eğitmen, öğretim üyesi, öğretmen, okutmaninstructresseğitmen, öğretmen, okutmaninstrumentalet, araç, belge, çalgı, döküman, enstrüman, saz, senetinstrumentalalet, alete ait, aletle yapılan, enstrümentalinstrumentalistçalgıcı, enstrüman çalan kimseinstrumentalityvasıta, vasıta olmainstrumentationaletler, aletlerle iş yapma, orkestrasyoninstrumentsameliyat aletleri, araç gereç, belgeler, dökümanlar, enstrümanlar, malzemeinsubordinateasi, başkaldıran, isyankârinsubordinationasilik, başkaldırmainsubstantialasılsız, gerçek dışı, gerçek olmayan, hayali, temelsizinsufferableçekilmez, dayanılmaz, katlanılmaz, kendini beğenmişinsufficiencyeksiklik, yetersizlik, yetmezlikinsufficientaz, ehliyetsiz, eksik, yetersizinsufflateiçine üflemek, içine vermek, üflemekinsufflationiçine gaz verme, üflemeinsufflatorgaz püskürteci, üflemeyiciinsulantizolasyon maddesi, yalıtma maddesiinsularada, adalı, adaya ait, dar görüşlü, tecrit edilmişinsularityadalı olma, ayırma, dar görüşlülük, tecritinsulateayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, tecrit etmek, yalıtmakinsulatedayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, tecrit etmek, yalıtmakinsulatingizole, izole eden, yalıtıminsulationizolasyon, yalıtıminsulatorizolatör, yalıtım işçisi, yalıtkaninsulinensülininsultaşağılama, aşağılamak, hakaret, hakaret etmek, hor görme, onur kırma, onurunu kırmak, şerefini iki paralık etmekinsultedaşağılamak, hakaret etmek, onurunu kırmak, şerefini iki paralık etmekinsultingaşağılayıcı, küçük düşürücü, küstah, onur kırıcıinsultsaşağılama, aşağılamak, hakaret, hakaret etmek, hor görme, onur kırma, onurunu kırmak, şerefini iki paralık etmekinsuperableaşılmaz, geçilmez, yenilmezinsupportableçekilmez, dayanılmaz, haksız, katlanılmazinsurablesigorta, sigorta edilebilir, sigortaya tabiinsurancesigorta, sigortalamainsurantsigortalıinsuregarantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek, sigorta ettirmek, sigortalamak, temin etmekinsuredsigortalıinsurersigortacıinsurgenceayaklanma, isyaninsurgencyayaklanma, isyaninsurgentasi, ayaklanan, başkaldıran, isyancıinsurmountableaşılmaz, başa çıkılmaz, geçilmez, yenilmezinsurrectionayaklanma, başkaldırma, ihtilal, isyaninsurrectionalasi, isyan niteliğindeinsurrectionaryasi, isyan niteliğindeinsurrectionistasi, isyancıinsusceptibilityduyarsızlık, duygusuzluk, vurdumduymazlıkinsusceptibleduyarsız, elverişsiz, hissiz, vurdumduymaz, yapılamazintactbozulmamış, dokunulmamış, el değmemiş, tamintagliooyma, oyma işi, oymalı taşintakealınan miktar, giriş, girme, içeri alma, tarıma elverişli toprakintangibilityanlaşılmazlık, soyutlukintangibleanlaşılmaz, elle tutulmaz, maddi olmayan, maddi olmayan aktif, manevi, manevi değer, soyutintarsiakakmacılıkintegertam şey, tamsayıintegerstam şey, tamsayıintegralbütün şey, bütünleyici, bütünü oluşturan, integral, tam, tam şey, tamamlayıcı, tamsayılardan oluşan, tek parça, tümlev, türevi bilinen fonksiyonintegrantbütünleyici, tamamlayıcıintegratebirleştirmek, bütünlemek, ilave etmek, integralini almak, katmak, kaynaştırmak, tamamlamakintegratedbirleşik, bütünlemiş, entegre, karmaintegratesbirleştirmek, bütünlemek, ilave etmek, integralini almak, katmak, kaynaştırmak, tamamlamakintegratingbirleştirmek, bütünlemek, ilave etmek, integralini almak, katmak, kaynaştırmak, tamamlamakintegrationbirleşme, birleştirme, bütünleşme, integralleme, tamamlamaintegritybütünlük, doğruluk, dürüstlük, istikamet, sağlamlık, tamamlıkintegumentderi, kabuk, zarintegumentaryderiye ait, kabukla ilgiliintellectualaydın, aydın kimse, entellektüel, zeki, zihinselintellectualityentellektüellik, zihinsel yetenekintellectuallyakıl ile, anlayarak, idrak ederek, zekâ ileintellectualsaydın, aydın kimse, entellektüelintelligenceakıl, akıllı kimse, akıllılık, anlama, anlayış, beyin, bilgi, haberalma, idrak, istihbarat, kafa, zekâ, zekilikintelligencerajan, casus, muhabir, muhbirintelligentakıllı, kabiliyetli, kültürlü, usta, yetenekli, zekiintelligentlyakıllıcaintelligentsiaaydınlar sınıfı, rusya’da devrim öncesi aydınlar sınıfıintelligentziaaydınlar sınıfı, rusya’da devrim öncesi aydınlar sınıfıintelligibilityanlaşılabilirlik, anlaşılırlıkintelligibleanlaşılabilir, anlaşılırintemperanceaşırılık, içkiye düşkünlük, ölçüsüzlük, sertlik, taşkınlıkintemperateayyaş, fırtınalı, ölçüsüz, sert, şiddetli, taşkınintendamaçlamak, azmetmek, düşünmek, hedeflemek, istemek, kastetmek, niyet etmek, niyeti olmak, niyetlenmek, seçmekintendantidareci, müdür, yöneticiintendedistenilen, kasıtlı, kasti, müstakbel, nişanlı, tasarlanmış, yönelikintendingniyetliintenseaşırı, çarpıcı, dikkatli, etkileyici, istekli, koyu, kuvvetli, şiddetli, son derece, yoğunintenselyaşırı derecede, şiddetli biçimde, son derece, yoğun biçimdeintensificationkoyulaştırma, kuvvetlendirme, şiddetlendirme, yoğunlaştırmaintensifiedşiddetlendirmiş, şiddetlenmişintensifierbasınçlı hızlandırıcı, koyulaştırıcıintensifykoyulaştırmak, kuvvetlendirmek, pekiştirmek, şiddetlendirmek, şiddetlenmek, yoğunlaşmak, yoğunlaştırmakintensifyingkoyulaştırmak, kuvvetlendirmek, pekiştirmek, şiddetlendirmek, şiddetlenmek, yoğunlaşmak, yoğunlaştırmakintensionaşırılık, içlem, keskinlik, koyuluk, şiddet, yoğunlukintensityçarpıcılık, gerilim, güç, koyuluk, şiddet, yoğunlukintensiveaşırı, pekiştirmeli, şiddetli, yoğunintentamaç, dalmış, dikkatli, gaye, hevesli, istekli, kararlı, kasıt, maksat, meşgul, niyet, niyetliintentionamaç, erek, gaye, hedef, kasıt, maksat, niyet, planintentionalbile bile, kasıtlı, kasti, mahsus, maksatlıintentionallybile bile, bilerek, isteyerek, kasıtlı olarak, kasten, mahsus, taammüdenintentionedniyetliintentnessarzu, gayret, istekinterdefnetmek, gömmek, toprağa vermekinteractbirbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek, perde arasıinteractingbirbirini etkilemek, karşılıklı etkilemekinteractionbirbirini etkileme, etkileşiminteractionsbirbirini etkileme, etkileşiminteractiveinteraktifinterbredmelezlemek, yakınlarıyla birleştirmekinterbreedmelezlemek, yakınlarıyla birleştirmekinterbreedingmelezlemek, yakınlarıyla birleştirmekintercalaryeklenmiş, takvime eklenenintercalatearaya eklemek, takvime eklemekintercalationaraya ekleme, ortaya eklemeintercedearacılık etmek, araya girmek, rica etmek, yalvarmakintercederarabulucu, aracıinterceptalıkoymak, durdurmak, engel olmak, önlemek, sınırları çizilen kısım, tutmak, yakalamak, yakalanan radyo sinyali, yolunu kesmekinterceptingalıkoymak, durdurmak, engel olmak, önlemek, tutmak, yakalamak, yolunu kesmekinterceptionalıkoyma, durdurma, ele geçirme, kesme, önleme, tutma, yakalama, yolunu kesmeinterceptorönleme uçağı, yol kesen kimseintercessionaracılık, rica, şefaatintercessorarabulucu, aracı, başkası adına rica eden kimseinterchangedeğiş tokuş etmek, değişme, değiştirme, değiştirmek, kavşak, takas, takas etmek, yer değişmekinterchangeabledeğiş tokuş edilebilir, yer değiştirebilirinterchangingdeğiş tokuş etmek, değiştirmek, takas etmek, yer değişmekintercityşehirlerarasıintercollegiatekolejler arası, üniversiteler arasıintercomdahili telefon, iç hat, interkomintercommunicatehaberleşmek, ilişkili olmakintercommunicationhaberleşmeintercommunionkarşılıklı ilişkiinterconnectbağıntılı olmak, bağlamak, bağlantılı olmak, bağlı olmak, birleştirmekinterconnectingbağıntılı olmak, bağlamak, bağlantılı olmak, bağlı olmak, birleştirmekinterconnectionbağıntılı olma, bağlantılı olma, bağlı olmaintercontinentalkıtalar arasıintercostaleğeler arası, kaburgalar arasıintercoursebağlantı, görüşme, ilişkiintercrossçaprazlamak, melez elde etmek, melezlemekintercurrentarasında olan, başka hastalığa karışaninterdependbağlı olmak, birbirine bağlı olmakinterdependencebağlılık, dayanışmainterdependencybağlılık, dayanışmainterdependentbağımlı, birbirine bağlıinterdictmenetmek, yasak, yasaklama, yasaklamakinterdictedmenetmek, yasaklamakinterdictionbağlantısını kesme, yasaklamaintereactingbirbirini etkilemek, karşılıklı etkilemekinteresingenteresan, ilgi çekici, ilginçinterestalâka, çıkar, dikkatini çekmek, etki, faiz, görüş, hisse, ikna etmek, ilgi, ilgi çeken şey, ilgi grubu, ilgilendirmek, ilgisini çekmek, istek uyandırmak, merak, nüfuz, önem, ortak olmak, payinterestedçıkarcı, ilgili, meraklı, ortağı, pay sahibi olan, taraflıinterestingenteresan, ilgi çekici, ilginçinterestinglyilginç biçimdeinterfacearayüzey, interfazinterfacesarayüzey, interfazinterferearaya girmek, girişmek, karışmak, müdahale etmek, parazit yapmakinterferenceburnunu sokma, engel, engelleme, girişim, karışma, kurcalama, müdahale etme, parazit, tezatinterferingaykırı düşen, çatışan, karışaninterferometergirişim aracıinterfusekarışmak, karıştırmakinterglacialbuzul çağları arası, interglasiyelinterimara, geçici, geçici olarak yapılan şey, geçici şeyinteriordahili, iç, iç dünya, içerisi, içişleri, içteki, içten, ülke içiinteriorizebenimsemekinterjacentarasında bulunan, arasındakiinterjectarada söylemek, lâf arasında söylemekinterjectionlâf arasında söyleme, nida, ünleminterlacebirbirine geçirmek, geçmek, karışmak, karıştırmakinterlacedbirbirine geçirmek, geçmek, karışmak, karıştırmakinterlacingbirbirine geçirmek, geçmek, karışmak, karıştırmakinterlanguageortak dilinterlardeklemek, karıştırmak, süslemekinterleaveboş sayfa eklemekinterleavingboş sayfa eklemekinterlineastar koymak, satır aralarına yazmakinterlinearsatır arasına yazılmışinterlinkbağlamak, birleştirmekinterlockbağlamak, kenetlemek, kilitlemekinterlockedbağlamak, kenetlemek, kilitlemekinterlockingbağlamak, kenetlemek, kilitlemekinterlocutiondiyalog, konuşmainterlocutorkonuşulan kişi, muhatapinterlocutoryara, geçiciinterloperburnunu sokan kimse, karışan tip, yetkisiz tüccarinterludeantrakt, ara, ara faslı, interlüd, perde arasıintermarriageakraba evliliği, yabancı ile evlenmeintermarryakraba ile evlenmek, yabancı ile evlenmekintermeddleburnunu sokmak, karışmakintermediaresarabulucu, aracıintermediaryara, arabulucu, arabuluculuk eden, aracı, ortaintermediateara, ara sınav, arabulucu, aracı, orta, orta dereceli şeyintermentdefin, gömme, toprağa vermeintermezzoara fasıl, intermezzo, perde arası oyunuinterminablebitmez tükenmez, sonsuz, uzuninterminglebirbirine karışmak, karıştırmakinterminglingbirbirine karışmak, karıştırmakintermissionantrakt, ara, mola, perde arasıintermitara vermek, durdurmak, durmak, kesilmek, tatil olmakintermittentaralıklı, gidip gelen, kesik kesikintermittentlyaralıklı olarak, kesik kesikintermixbirbirine karışmak, karıştırmakintermixingbirbirine karışmak, karıştırmakintermixturebirbirine karışma, karışım, karıştırmainternasistan, gözaltı, gözaltına alınan kimse, gözaltına almak, hapsetmek, kapatmak, staj yapmak, stajyer, stajyer doktorinternaldahili, doğa, iç, içilir, stajyer, yaradılışinternalisebenimsemek, özümlemek, özümsemekinternalizebenimsemek, özümlemek, özümsemekinternallyiçteninternationalmilletlerarası, uluslararasıinternationaleuluslararası devrimci marşinternationalismenternasyonalizminternationalistenternasyonalist, uluslararası hukukçuinternationalizationuluslararası hale getirme, uluslararası yapmainternationalizeuluslararası hale getirmek, uluslararası yapmakinternestajyer doktorinternecineher iki taraf içinde öldürücü olaninternedgözaltına almak, hapsetmek, kapatmak, staj yapmakinterneegözaltına alınan kimseinternetinternetinterninggözaltına almak, hapsetmek, kapatmak, staj yapmakinternistdahiliyeciinternmentgözaltına alma, hapsetme, kapamainternshipdoktorluk stajıinterpellationgensoruinterpenetratebirbirine işlemek, içine işlemekinterphonedahili telefon, iç hat, interkominterplanetarygezegenler arası, uydular arasıinterplayetkileşiminterpolinterpol, uluslararası polis örgütüinterpolateara değerini hesaplamak, arasına sokmak, eklemek, katmakinterpolationara değerini bulma, ekleme yapmainterposearacılık yapmak, araya girmek, araya koymak, ileri sürmek, itiraz etmek, karşı çıkmakinterpositionaraya girme, araya koyma, karışmainterpretcanlandırmak, çevirmek, değerlendirmek, oynamak, tercüme etmek, yorumlamakinterpretationcanlandırma, çeviri, tercüme, yorum, yorumlamainterpretedcanlandırmak, çevirmek, değerlendirmek, oynamak, tercüme etmek, yorumlamakinterpreterçevirmen, tercüman, yorumcu, yorumlayıcıinterpretingcanlandırmak, çevirmek, değerlendirmek, oynamak, tercüme etmek, yorumlamakinterreddefnetmek, gömmek, toprağa vermekinterregnumara, hükümdarsız dönem, yöneticisiz döneminterrelateilişki kurmak, ilişkisi olmakinterrelatedilişkiliinterrelatingilişki kurmak, ilişkisi olmakinterrelationilişki, karşılıklı ilişkiinterrogateifadesini almak, sorgulamak, sorguya çekmek, soru sormakinterrogatingifadesini almak, sorgulamak, sorguya çekmek, soru sormakinterrogationsorgu, soru, soru sormainterrogativesorgu, soru, soru soran, soru zamiriinterrogatorgensoru veren kimse, sorgu yargıcı, sorgulayan kimse, soru soran kimseinterrogatorysoru, soru ifade eden, soru türündeninterruptara vermek, kapatmak, kesmek, sekte vurmak, söze karışmak, sözünü kesmek, yarıda kesmekinterruptedaksak, kesik, kesilmişinterrupterkarışan kimse, kesen şey, sözünü kesen kimseinterruptingara vermek, kapatmak, kesmek, sekte vurmak, söze karışmak, sözünü kesmek, yarıda kesmekinterruptionara, durdurma, fasıla, kesiklik, kesinti, sekte, sözünü kesmeintersectkesişmek, kesmekintersectingkesişmek, kesmekintersectionkavşak, kesişim, kesişmeintersexerdişi, interseksintersexualerdişi, hem dişi hem erkekinterspaceara, aralık, aralık bırakmak, boşluk bırakmakinterspersedeğiştirmek, serpiştirmek, serpmekinterstateeyaletler arasıinterstellaryıldızlar arasıintersticeaçıklık, aralık, çatlak, yarıkinterstitialçatlak, dokular arasındakiintertribalkabileler arasıintertwinebirbirine dolaşmak, birbirine geçirmek, birbirine geçmekintertwinedbirbirine dolaşmak, birbirine geçirmek, birbirine geçmekintertwiningbirbirine dolaşmak, birbirine geçirmek, birbirine geçmekinterurbanşehirlerarasıintervalara, aralık, mesafe, süreintervalsara, aralık, mesafe, süreintervenearacılık etmek, arada olmak, araya girmek, geçmek, karışmak, nüfuzunu kullanmakinterveningaracılık etmek, arada olmak, araya girmek, geçmek, karışmak, nüfuzunu kullanmakinterventionaracılık, arada olma, araya girme, geçme, karışma, müdahale, nüfuzunu kullanmainterventionsaracılık, arada olma, araya girme, geçme, karışma, müdahale, nüfuzunu kullanmainterviewgörüşme, görüşmek, mülâkat, röportaj, röportaj yapmakintervieweebaşvuran kimse, görüşme yapılan kimseinterviewergörüşmeci, görüşmeyi yapan kimseinterweavebirlikte dokumak, birlikte örmekinterweavingbirbirinin içine girmeinterwindbirbirine dolaşmakinterwovenbirlikte dokumak, birlikte örmekintestinalbağırsak, bağırsaklara aitintestinebağırsak, iç, ülke içiintestinesbağırsaklarintimacycinsel ilişki, samimiyet, sıkı dostluk, yakınlıkintimationbildirme, çıtlatma, ima, öneriintimesırası gelince, vaktinde, zamanında, zamanlaintimidategözünü korkutmak, korkutmakintimidatedgözünü korkutmak, korkutmakintimidatinggözünü korkutmak, korkutmakintimidationgözdağı, korkutma, tehditinto-e, haline, içeriye, içine, -yeintolerableçekilmez, dayanılmaz, tahammül edilmezintolerancedayanamama, hoşgörüsüzlükintoleranthoşgörüsüzintombgömmek, mezar olmak, mezara koymakintonatemakamlı okumak, monoton bir sesle söylemekintonationses perdesi, ses uyumu, tonlamaintonemakamlı okumak, monoton bir sesle söylemekintoningmakamlı okumak, monoton bir sesle söylemekintoxicantsarhoş edici, sarhoş edici içkiintoxicantssarhoş edici içkiintoxicatekendinden geçirmek, keyif vermek, sarhoş etmekintoxicatedalkollü, kendinden geçmiş, sarhoşintoxicatingalkollüintoxicationsarhoş olma, sarhoşlukintracardiackâlp içiintractabilitydik başlılık, inatçılıkintractabledik kafalı, inatçı, zorluintramuralbina içinde yapılan, duvarlar içinde olan, okul içiintramuscularkas içiintransigenceinatçılık, uyuşmazlıkintransigentinat, uzlaşmazintransitivegeçişsiz, geçişsiz fiilintrantgiren kimse, yeni başlayan kimseintravenousdamar içiintrenchsağlama almak, siper kazmak, siperlerle kuşatmakintrepidcesur, gözüpek, korkusuzintrepiditycesurluk, korkusuzluk, yiğitlikintricacyanlaşılmazlık, karışıklık, karmakarışıklıkintricatedallı budaklı, girift, karışık, karmakarışıkintrigueayartmak, dalavere, dolap, entrika, entrika çevirmek, fesat, gizlice sevişmek, ilgisini çekmek, kandırmak, şaşırtmakintriguedayartmak, entrika çevirmek, gizlice sevişmek, ilgisini çekmek, kandırmak, şaşırtmakintriguerdalavereci, düzenbaz, entrikacı, fitneci, hilekâr tipintriguingdalavereci, düzenbaz, entrikacı, ilgi çekici, merak uyandırıcı, şaşırtıcıintrinsicasıl, esas, gerçekintrinsicallyaslen, doğal olarakintroducebaşlamak, getirmek, göstermek, içeri sokmak, öğretmek, ortaya koymak, sunmak, takdim etmek, tanıştırmak, tanıtmakintroducedbaşlamak, getirmek, göstermek, içeri sokmak, öğretmek, ortaya koymak, sunmak, takdim etmek, tanıştırmak, tanıtmakintroducingtanıtımintroductionbaşlangıç, getirme, giriş, önsöz, takdim, tanıştırma, tanıtım, tanıtmaintroductionsbaşlangıç, getirme, giriş, önsöz, takdim, tanıştırma, tanıtım, tanıtmaintroductorygiriş niteliğinde olan, tanıtıcıintromissionaraya sokma, içeri alma, içine sokma, kabul etmeintrospectiçgözlem yapmak, kendi duygularını ölçmekintrospectioniçgözlemintrospectiveiçgözlem ile ilgiliintroversioniçe dönüklük, içeriye dönme, içine kapanıklıkintrovertiçe dönük kimse, içine kapanık kimse, kendi içine çevirmek, kendine çevirmekintrovertedkendi içine çevirmek, kendine çevirmekintrudedavetsiz gelmek, izinsiz girmek, tecâvüz etmek, zorla sokmak, zorla sokulmakintruderdavetsiz misafir, zorla giren şeyintrudingdavetsiz gelmek, izinsiz girmek, tecâvüz etmek, zorla sokmak, zorla sokulmakintrugueayartmak, dalavere, dolap, entrika, entrika çevirmek, fesat, gizlice sevişmek, ilgisini çekmek, kandırmak, şaşırtmakintrumentalet, araç, belge, çalgı, döküman, enstrüman, saz, senetintrusiondavetsiz gelme, ihlal, izinsiz girme, tecâvüz, zorla girmeintrusivearaya giren, davetsiz, izinsiz giren, sırnaşık, zorla girenintuitiçine doğmak, sezmekintuitionönsezi, sezgi, seziintuitivesezgileri güçlü, sezgiselintumescencekabarma, şişkinlik, şişlik, şişmeintumescentkabaran, şişeninundateboğmak, sel basmak, su basmakinundatedboğmak, sel basmak, su basmakinundationboğma, sel, su baskınıinurealıştırmak, yürürlüğe girmekinuredalıştırmak, yürürlüğe girmekinvadeakın etmek, ele geçirmek, gaspetmek, içini kaplamak, ihlal etmek, istila etmek, saldırmakinvadedakın etmek, ele geçirmek, gaspetmek, içini kaplamak, ihlal etmek, istila etmek, saldırmakinvaderistilâcı, saldırganinvadingakın etmek, ele geçirmek, gaspetmek, içini kaplamak, ihlal etmek, istila etmek, saldırmakinvalidboş, çürüğe çıkarmak, geçersiz, hasta, hükümsüz, sakat, yararsız, yatalakinvalidateboşa çıkarmak, geçersiz kılmak, hükümsüz kılmak, iptal etmekinvalidatedboşa çıkarmak, geçersiz kılmak, hükümsüz kılmak, iptal etmekinvalidationboşa çıkarma, fesih, geçersiz kılma, gücünü azaltma, iptalinvalidismhastalık, sakatlıkinvaliditygeçersizlik, hastalık, hükümsüzlük, sakatlıkinvaluablepaha biçilmezinvariabilitydeğişmezlik, sabitlik, süreklilikinvariabledaimi, değişmez, değiştirilemez, devamlı, sabit, sabit terim, sürekliinvariablydeğişmeden, devamlı, her zaman, sürekli olarakinvasionakın, ihlal, istila, kriz, nöbet, saldırı, tecâvüzinvasiveakın eden, bozan, çiğneyen, saldıran, yayılaninvectivehakaret, küfür, sövüp saymainvectivesküfür, sövgüinveighazarlamak, çıkışmak, paylamakinveigleayartmak, baştan çıkarmak, kandırmakinveiglementaldatma, baştan çıkarma, kandırmainventatmak, bulmak, icat etmek, uydurmakinventeduydurukinventingatmak, bulmak, icat etmek, uydurmakinventionbulma, buluş, icat, uydurma, yalan, yaratıcılıkinventionsbulma, buluş, icat, uydurma, yalan, yaratıcılıkinventiveorijinal, özgün, yaratıcıinventorbulan kimse, mucit, yaratıcıinventoriesenvanter, envantere işlemek, envanterini yapmak, sayım defteri, stokinventorsbulan kimse, mucit, yaratıcıinventoryenvanter, envantere işlemek, envanterini yapmak, sayım defteri, stokinventrsbulan kimse, mucit, yaratıcıinverseaksi, devrik, ters, ters olma, ters şeyinverselydevrik olarak, ters, ters olarak, tersineinversionakis, devrik olma, eşcinsellik, evirme, evirtim, homoseksüellik, ters çevirme, ters dönmeinverstmentabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvertdevrik hale getirmek, eşcinsel, evirmek, homoseksüel, lezbiyen, sırasını değiştirmek, ters çevirmek, ters şey, tersini çevirmekinvertebrateiradesiz, omurgasız, omurgasız hayvan, zayıfinvertebratesomurgasız hayvaninvertedbaşaşağı, eşcinsel, tepetaklak, tersinvertingdevrik hale getirmek, evirmek, sırasını değiştirmek, ters çevirmek, tersini çevirmekinvestdonatmak, giydirmek, kuşatmak, sarmak, yatırım yapmak, yatırmak, yetki vermekinvestentabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvestigatearaştırmak, incelemek, soruşturmakinvestigatedaraştırmak, incelemek, soruşturmakinvestigatingaraştırmak, incelemek, soruşturmakinvestigationaraştırma, gözlem, inceleme, soruşturma, teftişinvestigativearaştırma, araştırmacıinvestigatoraraştırmacı, dedektif, müfettişinvestigatoryaraştırma, araştırmacıinvestingdonatmak, giydirmek, kuşatmak, sarmak, yatırım yapmak, yatırmak, yetki vermekinvestitureatama, resmi elbise, tören, üniformainvestmentabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvestmentsabluka, atama, dışderi, ektoderm, kuşatma, para yatırma, tayin, yatırıminvestorsermayedar, yatırımcıinvestorssermayedar, yatırımcıinvestors’sermayedar, yatırımcıinvestsdonatmak, giydirmek, kuşatmak, sarmak, yatırım yapmak, yatırmak, yetki vermekinveteracybağımlılık, kökleşme, kronikleşme, müzminleşme, yerleşmeinveteratebağımlı, kökleşmiş, köklü, kronik, müzmin, tiryaki, yerleşmişinvidioushaksız, kırıcı, kıskandırıcıinvidiousnesshaksızlık, kırıcılıkinvigilatesınavda gözcülük etmekinvigilatorsınav gözcüsüinvigoratecanlandırmakinvigoratedcanlandırmakinvigoratingcanlandırıcıinvigorativezindelik vereninvincibleyenilmezinviolabilitybozulmazlıkinviolablebozulamaz, çiğnenemezinviolatebozulmamış, çiğnenmemiş, kutsalinvisibilitygörülmezlik, görünmezlikinvisiblegörünmezinvitationçağrı, davet, davetiyeinviteçağırmak, çekmek, davet etmek, istemek, neden olmakinvitedçağırmak, çekmek, davet etmek, istemek, neden olmakinvitingcazip, çekiciinvocationdua, yakarma, yalvarmainvoicefatura, fatura çıkarmak, fatura etmekinvokeçağırmak, dua etmek, hatırlatmak, yakarmak, yalvarmak, yardım istemekinvoluntarilyistemsiz olarakinvoluntarinessistemeden olma, istemsiz olma, istemsizlikinvoluntaryiradedışı, istemeden yapılan, istemsizinvoluteiçeri kıvrık, karışık, tortop olmuşinvolutioniçe kıvrılma, içeri kıvrık kısım, karışıklık, karmaşa, türevinvolvebulaştırmak, gerektirmek, kapsamak, karıştırmak, sarmak, sokmak, yol açmakinvolvedbulaşmış, dalmış, ilgili, ilişkili, kapılmış, kapsayan, karışık, karışmışinvolvementbağlanma, ilgi, ilişki, karışma, sarmainvolvingbulaştırmak, gerektirmek, kapsamak, karıştırmak, sarmak, sokmak, yol açmakinvulnerabilitysağlamlık, yaralanmazlık, zarar görmezlikinvulnerabledayanıklı, sağlam, yaralanmaz, zarar görmezinwarddahili, derinlemesine, iç, içe doğru, içeriye doğru, ruh hali, ruhsal, saklıinwardlyiçeriye, içinden, içte, içten, maneninwardnessiç dünya, maneviyatinwardsiçe doğru, içeriyeinweavebulaştırmak, karışık dokumak, karıştırmakiodideiyodüriodineiyotioniyonionianiyonyalıioniciyon, iyonikionizingiyonlaşmak, iyonlaştırmakiotaönemsiz şey, yota, zerreiouborç senediipsilateralaynı tarafa aitipsofactosırf bunun için, yalnız bu nedenleiqzekâ derecesi, zekâ katsayısıiredilemez, olamaz, yapılamaziranianfarsça, iran, iranlıiraqirakiraqiirak, irak arapçası, iraklıiraqisirak arapçası, iraklıirascibilityasabilik, çabuk sinirlenmeirascibleçabuk parlar, kolay sinirleniriratekızgın, sinirliirekızgınlık, öfkeirefulkızgın, öfkeli, sinirliirelandirlandairidescencerenk oynaşması, yanardönerlikiridescentoynadıkça renk değiştiren, yanardöneriridiumiridyumirisgökkuşağı, iris, süsenirishirlanda, irlanda dilinde, irlandaca, irlandalı, irlandalılaririshmanirlandalıirishwomanirlandalıirkbıktırmak, canını sıkmak, sıkmakirkedbıktırmak, canını sıkmak, sıkmakirksomebıktırıcı, sıkıcı, yorucuirondemir, demir gibi, demir kaplamak, demirden yapılmış, golf sopası, güç, güçlü, prangalamak, sapasağlam, sert, sıkı, turp gibi, ütü, ütülemek, zincir, zincire vurmakironcladdemir kaplı, katı, sert, şiddetli, zırhlı, zırhlı araç, zırhlı gemiironeddemir kaplamak, prangalamak, ütülemek, zincire vurmakironfoundrydökümhaneironicalaycı, alaylı, ironik, ters anlamlıironicalalaycı, alaylı, ironik, ters anlamlıironicallyalaylı biçimde, çift anlamlı olarakironingütüleme, ütülenecek şeylerironizealay etmek, demir kaplamak, iğnelemek, kafa bulmakironmasterdemirci ustasıironmongerhırdavatçı, nalburironmongeryhırdavat, hırdavatçılık, nalburlukironsprangaironsmithdemirciironworksdemir fabrikası, demirhaneironyalay, demir, demirimsi, demirli, gizli alay, hiciv, ince alay, rastlantı, tersini söyleyerek alay etmeirradianceparlaklık, parlamairradiantışıl ışıl, parlakirradiateaydınlatmak, ışık saçmak, ışık tutmak, ışın tedavisi yapmak, saçmakirradiationaydınlatma, ışık saçma, ışın tedavisi, ışınlamairrationalakılsız, irrasyonel, irrasyonel sayı, mantıksız, oransız, oransız miktar, saçmairrationalitymantıksızlık, oransızlık, saçmalıkirrebuttableçürütülemez, reddedilemezirreclaimabledüzeltilemez, geri istenemez, ıslah olmazirreconcilablebağdaşmaz, barıştırılamaz, uzlaşmazirrecoverabledüzeltilemez, geri alınamaz, karşılanamaz, tahsil edilemez, telâfi edilemezirrecusablereddedilemezirredeemablebozdurulamaz, çaresiz, düzeltilemez, karşılanamaz, telâfi edilemezirredentistirredantist, kaybedilen toprakları geri isteyenirreducibleazaltılamaz, indirgenemezirrefragableinkâr edilemezirrefrangiblebozulamaz, feshedilemez, kırılmazirrefutableçürütülemez, inkâr edilemez, reddedilemez, su götürmezirregularbaşıbozuk, bozuk, çarpık, düzensiz, düzgün olmayan, kuralsız, yamukirregularityaykırılık, bozukluk, çarpıklık, düzensizlik, düzgün olmama, kuraldışılık, kuralsızlık, suçirregularlydüzensizceirrelevancekonunun dışında olma, yersiz olmairrelevancykonunun dışında olma, yersiz olmairrelevantalâkasız, ilgisiz, konu dışı, yersizirreligiondinsizlikirreligiousdin karşıtı, dinsizirremediableçaresiz, dermansız, düzeltilemez, onarılamaz, tedavi edilemezirremissibleaffedilmez, hoşgörülemez, kaçınılmaz, zorunluirremovableoynamaz, oynatılamaz, sabitirreparableçaresiz, düzeltilemez, onarılamaz, tamir edilemezirreplaceableeşsiz, yeri doldurulamazirrepressiblebastırılamaz, durdurulamaz, önlenemez, tutulamazirreproachablehatasız, kusur bulunamaz, kusursuzirresistibilitydayanılamazlık, karşı konulamazlıkirresistibledayanılmaz, karşı konulamazirresoluteiradesiz, kararsız, tereddüdlüirresolutenessirade yitimiirresolutionkararsızlık, tereddüdirresponsibilitysorumsuzlukirresponsiblegüvenilmez, sorumlu olmayan, sorumsuzirresponsivecevap vermeyen, etkilenmeyen, karşılık vermeyenirretrievablekarşılanamaz, onarılamaz, tekrar bulunmaz, telafi edilemezirreverencesaygısızca hareket, saygısızlıkirreverentsaygısızirreversibledönülemez, kesin, ters çevrilemez, tersinmezirrevocabilitydeğiştirilemezlikirrevocabledeğiştirilemez, geri alınamaz, iptal edilemez, kesinirrigatesulamakirrigatedsulamakirrigationsulamairritabilityasabilik, çabuk öfkelenme, sinirlilikirritablealıngan, asabi, çabuk azan, çabuk kızan, hırçın, sinirli, tahriş olanirritantkışkırtıcı, kızdırıcı, rahatsız edici, sinirlendiren, sinirlendirici, sinirlendirici şey, tahriş edici, tahriş edici maddeirritateazdırmak, gıcık etmek, iptal etmek, kaşındırmak, kızdırmak, kurcalamak, öfkelendirmek, rahatsız etmek, sinir bozmak, sinir etmek, sinirini bozmak, sinirlendirmek, tahrik etmek, tahriş etmekirritatedtedirginirritatingkaşındıran, kaşındırıcı, kızdırıcı, rahatsız edici, rahatsız etme, sinir bozucu, sinirlendiren, sinirlendirici, tahriş ediciirritationkaşındırma, kızgınlık, kurcalama, öfke, sinirlendirme, tahrişirruptbasmak, istila etmek, zorla girmekirruptionakın, baskın, istila, zorla girmeirruptivebaskın gibiisaiahibrani peygamberi, isiahisinglassbalık tutkalıislamislâm, islam alemi, islamiyetislamicislâmla ilgiliislandadaislanderadalıislandersadalıislandsadaisleada, adacıkisletadacıkismdoktrin, meslek, öğretiisoeş, eşit, izoisobareşbasınç, izobar, izobar eğrisiisochronouseşfrekanslı, eşzamanlıisolatearıtmak, ayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, soyutlamak, tecrit etmek, yalıtmakisolatedayrı, ayrılmış, ıssız, soyutlanmış, yalıtılmış, yalnızisolatingarıtmak, ayırmak, ayrı tutmak, izole etmek, soyutlamak, tecrit etmek, yalıtmakisolationayırma, ayrı durma, izolasyon, karantina, soyutlanma, tecritisolatıonayırma, ayrı durma, izolasyon, karantina, soyutlanma, tecritisolationismsoyutlanma politikasıisolationistsoyutlama taraftarıisometriceş ölçülü, izometrik, pasif jimnastikisometricspasif jimnastikisosceleseşkenar, ikizkenarisothermeşısı eğrisi, izotermisotopeizotopisotopesizotopisraelisrailisraeliisrailliisraeliteisrailli, musevi, yahudiissuableçıkarılabilir, esasa ait, yayınlanabilirissuanceçıkarma, yayınlamaissueakıbet, akıntı, akmak, basım, bildirmek, çıkarma, çıkarmak, çıkış, çıkmak, çocuklar, dağıtmak, ihraç, ihraç etmek, iltihap, irin, konu, mesele, nesil, piyasaya çıkarmak, piyasaya sürme, sayı, son, sonuç, sonuçlanmak, sorun, yayınlama, yayınlamak, yayınlanmakissuedakmak, bildirmek, çıkarmak, çıkmak, dağıtmak, ihraç, ihraç etmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak, yayınlamak, yayınlanmakissuelessçocuksuzissuerhisse senedi çıkaran şirketissuingakmak, bildirmek, çıkarmak, çıkmak, dağıtmak, ihraç, ihraç etmek, piyasaya çıkarmak, sonuçlanmak, yayınlamak, yayınlanmakistanbulistanbulisthmusberzah, kıstakitcazibe, çekicilik, cinsel ilişki, ebe, ilişki, o, ona, önemli kimse, onu, şahsiyetitalianitalyan, italyancaitalicsitalik yazıitalyitalyaitchcan atma, can atmak, çok istemek, heves, kaşındırmak, kaşınma, kaşınmak, kaşıntı, uyuzitchinesskaşıntıitchinghevesli, istekli, kaşınan, kaşındıran, kaşındırıcı, kaşınma, kaşıntı, sinir bozucu, sinirlendiriciitchyhevesli, istekli, kaşınan, kaşıntılı, sinir edici, uyuzitemayrıca, bir de, çeşit, dahi, haber, kalem, keza, madde, parçaitemizeayrıntıları ile yazmak, ayrıntılı olarak belirtmekitemizedayrıntılıitemsçeşit, haber, kalem, madde, parçaiteratetekrar tekrar söylemek, tekrarlamak, yinelemekiteratingtekrar tekrar söylemek, tekrarlamak, yinelemekiterationtekerrür, tekrarlama, tekrarlanmaiterativetekrarlamalı, tekrarlayan, tekrarlayıcıitineracygezginlik, seyyarlıkitinerancygezginlik, seyyarlıkitinerantgezici, seyyaritinerarygezi notları, izlenecek yol, seyahat rehberi, yol, yol kılavuzu, yolculukitineratedolaşmak, gezmek, yol almak, yolculuk etmekitskendi, onun, onunkiit’skendi, onun, onunkiitselfbizzat, kendi, kendini, kendisi, sadeceiviedsarmaşık kaplı, sarmaşıklıivoriesbilardo topları, dişler, fildişleri, oyun zarları, piyano tuşları, zarlarivoryfildişi, fildişi rengiivysarmaşıkizzardz harfi Son Yazılar link to Türkiye 4 Köşe Nedir?Türkiye 4 Köşe Nedir?Türkiye 4 Köşe projesi kapsamında Konuşarak Öğren olarak geleceğimizi inşa eden genç neslimize karşı sorumluluk bilinciyle işe koyulduk ve Türkiye’nin dört bir yanındaki genç... link to 4. Sınıf Ünite 6 Fun with Science İngilizce Testleri ve Çözümleri J ile başlayan İngilizce kelimeler ve anlamlarını aşağıda sıraladık. 1000 adet en çok kullanılan j harfi ile başlayan İngilizce kelime listesi;jabaşı, batırma, batırmak, dürtme, dürtmek, iğne, saplama, saplamak, yumrukjabberağzında yuvarlamak, çabuk ve anlaşılmaz konuşmak, hızlı konuşma, hızlı konuşmakjabberingağzında yuvarlamak, çabuk ve anlaşılmaz konuşmak, hızlı konuşmakjabbingbatırmak, dürtmek, saplamakjabotfırfırlı göğüs danteli, jabojacarandajakaranda, mavi tropikal çiçekjacinthbir tür zinkonjackadam, erkek, erkek eşek, erkek tavşan, kaldıraç, kaldırmak, kriko, kriko ile kaldırmak, mangır, para, priz, sancak, vale, yükseltmekjackadandyşık adam, titrek ışık, züppejackanapeskendini beğenmiş, maymun, şımarık genç, züppejackanapeseskendini beğenmiş, maymun, şımarık genç, züppejackarooacemi, yeni arkadaşjackassahmak, budala, erkek eşek, eşek herifjackbootbalıkçı çizmesi, kaba kuvvet, kaba kuvvet kullanan kimsejackdawküçük kargajacketceket, kabuk, kap, kitabın kağıt kabı, kitap kabıjacketsceket, kabuk, kap, kitabın kağıt kabı, kitap kabıjackhammerdelici çekiç, kaya delgisijackingkaldırmak, kriko ile kaldırmak, yükseltmekjackintheboxkutudan çıkan yaylı kukla, kutudan fırlayan bebekjackknifeayaklarını tutarak dalmak, ayaklarını tutarak suya dalma, ikiye katlanmak, katlanarak kaza yapmak, sustalı çakıjackpotbingo, büyük ikramiye, büyük şans, jackpot, potjacksadam, erkek, erkek eşek, erkek tavşan, kaldıraç, kaldırmak, kriko, kriko ile kaldırmak, mangır, para, priz, sancak, vale, yükseltmekjackstrawbostan korkuluğu, mikado oyunujackstrawsmikado çöpleri, mikado oyunujackupkaldırmak, kriko ile kaldırmak, yükseltmekjacobindominikan papazı, köktenci, radikaljaconetince pamuklu bez, sargı bezijactitationboş iddia, sakin durmama, yalan iddiajacuzzijakuzijadeaçık yeşil, beygir, fingirdek kız, haspa, yeşimtaşı, yılkı atı, yosmajadedbitkin, isteksiz, tatsız tuzsuz, yavan, yorgun, zevksizjaegeryünlü bir kumaşjaffayafajagçentik, çentik yapmak, diş, içki alemi, kafası iyi olma, sarhoş eden içki, sarhoşluk, sivri sivri kesmek, sivri uçjaggedçentikli, dik, diş diş, dişli, kafayı bulmuş, pürüzlü, sarhoş, sarp, sivrijaguarjaguarjahyehovajahveyehovajailcezaevi, hapis, hapishane, hapsetmek, kafes, kodes, tutuklamakjailbirdhapishane gediklisi, hapishane kuşujailbreakfirar, hapisten kaçmajailbreakerfirari, hapishane kaçkınıjailedhapsetmek, tutuklamakjailergardiyan, zindancıjailinghapsetmek, tutuklamakjalapçalapajaloppyhurda araba, külüstür araba, külüstür uçakjalopyhurda araba, külüstür araba, külüstür uçakjalousiejaluzi, panjurjambasit şey, basmak, çocuk oyuncağı, doğaçlama çalmak, durdurmak, izdiham, kıstırmak, kolay şey, parazit yapmak, reçel, sıkışıklık, sıkışmak, sıkıştırmak, sıkmak, takılmak, tıkamak, tıkanıklık, tutukluk yapmak, yayını bozmakjamaicajamaikajamaicanjamaika, jamaikalıjambpervazjamboreecümbüş, eğlence, izci toplantısı, kutlamajammedsıkışık, sıkışmış, tıkanmışjammingparazit yapma, sıkışma, tutukluk, yayını bozmajammyballı, birinci sınıf, kaliteli, şanslıjampackedbalık istifi, çok kalabalık, hıncahınç, tıka basa dolujanocakjanekadın, karıjangleatışmak, çalmak, çıngırdamak, çıngırdatmak, çıngırtı, kavga, tartışma, tartışmak, tıngırdamak, tıngırtı, uyumsuz sesjanglingatışmak, çalmak, çıngırdamak, çıngırdatmak, tartışmak, tıngırdamakjanissaryyeniçerijanitorbina sorumlusu, hademe, kapıcıjannockdürüst, samimijanuaryocakjapjapon, japonyajapanjaponyajapanesejapon, japon halkı, japonca, japonlarjapannedverniklemekjapanningverniklemekjapealay, alay etmek, dalga geçme, dalga geçmek, kafa bulma, kafa bulmakjaponicajapon ayvasıjarbira bardağı, çatışmak, çatlak ses, çatlak ses çıkarmak, didişme, didişmek, gıcırdamak, gıcırdatmak, gıcırtı, karşıt olmak, kavanoz, kavga, kavga etmek, kulak tırmalamak, sarsılma, sarsılmak, sarsmak, şok, uymamakjardinieregarnitür, haşlanmış sebze, saksı, saksılıkjardinièregarnitür, haşlanmış sebze, saksı, saksılıkjargonjargon, meslek argosu, mesleki dil, özel diljargonsjargon, meslek argosu, mesleki dil, özel diljarringkarşıt, kulak tırmalayan, sarsan, sarsıcı, uyumsuz, zıtjasminyaseminjasmineyaseminjasperjasp, jasper, yeşimtaşıjaundicehaset, kıskançlık, önyargı, sarılıkjaundicedfesat, kıskanç, kuşkulu, önyargılı, sarılıklıjauntdolaşmak, gezinti, gezme, gezmek, gezmeye gitmekjauntilygösterişli olarak, kaygısızca, neşeyle, şık bir biçimdejauntingdolaşmak, gezmek, gezmeye gitmekjauntsdolaşmak, gezinti, gezme, gezmek, gezmeye gitmekjauntyhavalı, kaygısız, şen, şıkjavacava kahvesi, kahvejavanesecava, cava adasına ait, cava dili, cava halkı, cavalı, cavalılarjavelincirit, cirit atma, kargı, mızrakjawağız, azar, boş konuşmak, can sıkıcı öğüt, çene, çene çalmak, dırdır, gevezelik, nasihat faslı, öğüt vermek, sıkıcı konuşmak, uzun konuşmak, vırvırjawboneçene kemiği, tehditjawedboş konuşmak, çene çalmak, öğüt vermek, sıkıcı konuşmak, uzun konuşmakjawingboş konuşmak, çene çalmak, öğüt vermek, sıkıcı konuşmak, uzun konuşmakjawsağızjayalakarga, dikkatsiz tip, kestane kargası, önüne bakmayan kimsejaywalkdikkatsizce yürümek, önüne bakmadan yürümekjaywalkingdikkatsizce yürümek, önüne bakmadan yürümekjazzahenksiz, boş lâf, canlandırmak, caz, caz çalmak, caz yapmak, cinsel ilişkiye girmek, gürültülü, hızlandırmak, ilişkiye girmek, kafa şişiren, palavrajazziercaz gibi, göz alıcı, parlakjazzycaz gibi, göz alıcı, parlakjealousdüşkün, güvensiz, kıskanç, özenli, titizjealousyhaset, kıskançlık, özenjeankotjeansblucin, kot, kot pantolonjeeparazi taşıtı, jipjeeralay, alay etmek, dalga geçmek, taş, taş atmak, yuhalamakjeeringalay etme, alaylı, taş atma, taşlı, yuhalamajeersalay, alay etmek, dalga geçmek, taş, taş atmak, yuhalamakjehovahyehovajehuarabacı, dikkatsiz arabacıjejunebasit, çorak, gıdasız, verimsiz, yavanjejunumince bağırsağın üst kısmıjellbiçimlenmek, jöle, jöle olmak, jöle yapmak, pelte, pelteleştirmek, şekil almakjelledbiçimlenmek, jöle olmak, jöle yapmak, pelteleştirmek, şekil almakjelliedjöleli, pelteleşmişjellifyjöle olmak, pelteleşmekjellydinamit, jöle, jöle olmak, pelte, pelteleşmekjellyfishdenizanası, muhallebi çocuğu, pısırıkjellylikejöle gibi, jölemsi, pelte gibijemmyhırsız levyesi, levye, levye ile açmakjennetküçük ispanyol atıjennydişi hayvan, kız, lokomotif vinci, portatif jenaratörjeopardiseriske atmak, tehlikeye atmakjeopardizeriske atmak, tehlikeye atmakjeopardizesriske atmak, tehlikeye atmakjeopardyrisk, riziko, tehlikejeremiadferyat, yakınmajeremiahkaramsar kimse, kötümser, yeremya, yeremya’nın kehanetleri kitabıjeremiasyeremya’nın kehanetleri kitabıjerkahmak, ani hareket, aşağılık kimse, çekivermek, iğrenç tip, kasılma, kola makinesi, pislik, refleks, sarsılmak, sarsıntı, sarsmak, sıçramak, silkmek, soda makinesi, titremekjerkedçekivermek, sarsılmak, sarsmak, sıçramak, silkmek, titremekjerkilydüzensiz hareketlerle, sarsak sarsak, sarsıla sarsılajerkingçekivermek, sarsılmak, sarsmak, sıçramak, silkmek, titremekjerksahmak, ani hareket, aşağılık kimse, çekivermek, iğrenç tip, kasılma, kola makinesi, pislik, refleks, sarsılmak, sarsıntı, sarsmak, sıçramak, silkmek, soda makinesi, titremekjerkwateradi, değersiz, önemsiz, taşra, ucuz trenjerkydüzensiz, salak, sarsak, sarsıntılıjerrylazımlıkjerrybuiltderme çatma, kötü malzeme ile inşaa edilmişjerrycanbenzin bidonu, bidonjerseyjarse, jersey ineği, kazak, kılık, örgü bluzjerusalemkudüs, yer elmasıjessatmaca kösteği, atmaca kösteğini takmakjessamineyaseminjestalay, şaka, şaka söylemek, şaka yapmakjestermaskara, şakacı, soytarıjestinggülünç, komik, şakacı, şakalıjestinglyşaka olarak, şaka yollujestsalay, şaka, şaka söylemek, şaka yapmakjesuitcizvitjesuitrycizvitlik, safsatajesushazreti isa, isa, isa peygamberjetfışkırma, fışkırtmak, fıskıye, jet, jet ile uçmak, jet motoru, jet uçağı, kapkara, karakehribar, oltu taşı, simsiyahjetblackabanoz gibi, abanoz siyahı, kapkara, simsiyahjetlinerjet yolcu uçağıjetlinersjet yolcu uçağıjetsamdeniz enkazı, gemiden denize atılan yükjettedfışkırtmak, jet ile uçmakjettiesdalgakıran, mendirek, rıhtım, vapur iskelesijettisonağırlık azaltma, ağırlık boşaltmak, başından savmak, gemiden yük atma, safra atma, safra atmak, yük atmakjettisonableatılabilir, fırlatılabilirjettisoningağırlık boşaltmak, başından savmak, safra atmak, yük atmakjettonfiş, markajettydalgakıran, mendirek, rıhtım, vapur iskelesijevelrykuyumculuk, mücevherat, takıjewibrani, kazıkçı satıcı, musevi, yahudijewelcevher, değerli insan, değerli taş, değerli taşlarla süslemek, mücevher, mücevherle süslemek, pırlanta gibi insan, saat taşıjeweleddeğerli taşlarla süslemek, mücevherle süslemekjewelerkuyumcujewelerykuyumculuk, mücevherat, takıjewellerkuyumcujewellerykuyumculuk, mücevherat, takıjewellrykuyumculuk, mücevherat, takıjewellwerykuyumculuk, mücevherat, takıjewelrykuyumculuk, mücevherat, takıjewelscevher, değerli insan, değerli taş, değerli taşlarla süslemek, mücevher, mücevherle süslemek, pırlanta gibi insan, saat taşıjewishmusevi, yahudijewrygetto, museviler, yahudi mahallesi, yahudilerjezebelahlaksız kadın, kötü kadınjibayak diremek, direnmek, flok yelkeni, inatla geri geri gitmek, istememek, vinç kolujibealay, alay etmek, birbirine uymak, dalga geçme, dalga geçmek, dokundurmak, taş, taş atmak, uyuşmak, yelkenleri sallanmak, yelkenleri savurmakjibesalay, alay etmek, birbirine uymak, dalga geçme, dalga geçmek, dokundurmak, taş, taş atmak, uyuşmak, yelkenleri sallanmak, yelkenleri savurmakjibingalay etmek, birbirine uymak, dalga geçmek, dokundurmak, taş atmak, uyuşmak, yelkenleri sallanmak, yelkenleri savurmakjiffan, lahzajiffyan, lahzajigcanlı dans, cig dansı, dans etmek, dans partisi, delme aleti, elekten geçirmek, hoplamak, kalibre, klişe yapmak, maden eleği, oynamak, şablon çıkarmak, sevinçten oynama, sevinçten oynamakjiggeralet, cig dansçısı, ete gömülen pire, golf sopası, içki ölçeği, isteka desteği, küçük yelkenlijigglehafif sallantı, hafif ve çabuk sallamak, hafifçe sallanma, hafifçe sallanmakjigsawoyma testeresijihadcihat, din uğruna savaşjiltbırakmak, evlenmekten vazgeçmek, fındıkçı kız, terketmekjiltedbırakmak, evlenmekten vazgeçmek, terketmekjiltingbırakmak, evlenmekten vazgeçmek, terketmekjimmyhırsız levyesi, levye, levye ile açmakjingleçalmak, çan sesi, çınlama, çınlamak, kısa ölçüsüz şiir, şıngırdamak, şıngırtıjinglingçalmak, çınlamak, şıngırdamakjingoaşırı milliyetçi, şovenjingoismaşırı milliyetçilik, şovenlikjingoisticşovencejinksıçramak, yana çekivermek, yana kaçma, yana kaçmakjinkssıçramak, yana çekivermek, yana kaçma, yana kaçmakjinncinlerjinneecinjinrikishaçekçekjinxbüyü yapmak, uğursuz kimse, uğursuz şey, uğursuzluk, uğursuzluk getirmekjinxedbüyü yapmak, uğursuzluk getirmekjittersinirden titremek, sinirlenmekjitterbugswing dansı yapmak, swing delisijittersaşırı korku, gerginlik, sinirlilikjitterygergin, korku içinde, siniri tepesindejiujitsujapon sporu, jiu-jitsujivecaz, caz çalmak, gevezelikjobalet, estetik ameliyat, görev, görevi kötüye kullanmak, iş, iş yapmak, işe yerleştirmek, kârlı iş, kiralamak, kiraya vermek, komişyonculuk yapmak, meslek, suç, tip, ufak tefek işler yapmak, zimmetine geçirmekjobberaracı, borsa simsarı, geçici işçi, görevini kötüye kullanan kimse, karaborsacı, toptancı, vurguncu, yevmiyeli işçijobberygörevini kötüye kullanma, karaborsacılık, vurgunculukjobbingdalavere, komisyonculuk, simsarlık, spekülatörlük, toptancılık, yevmiyeli çalışmajoblessiğsizler, işsiz, işsizlerjobsalet, estetik ameliyat, görev, görevi kötüye kullanmak, iş, iş yapmak, işe yerleştirmek, kârlı iş, kiralamak, kiraya vermek, komişyonculuk yapmak, meslek, suç, tip, ufak tefek işler yapmak, zimmetine geçirmekjobworkgötürü iş, piyasa matbaacılığı, yevmiyeli işjockiskoçyalıjockeybinici, cokey, dolandırmak, jokey, kandırmak, kurnazca aldatmakjockeyingdolandırmak, kandırmak, kurnazca aldatmakjocosekomik, şakacıjocosityşakacılıkjoculargüldürücü, şakacıjocularityneşelilik, şakacılıkjocundgüler yüzlü, neşeli, şenjocundityneşe, neşelilikjogaynı tempoda ilerlemek, canlandırmak, dürtme, dürtmek, itme, itmek, jogging yapmak, koşmak, sallama, sallamak, sarsma, sarsmak, yavaş tempoda koşmakjoggersjogging yapanjoggingjogging, tempolu ve yavaş koşmajogglediş yapmak, geçme parçası, hafifçe sarsmak, sallamak, sarsıntı, sarsma, zıvanajogtrotağır ilerleme, yavaş koşu, yavaş tempoda koşmak, yerinde saymajohntuvaletjohnnyherif, tipjohnsoniansamuel johnson tarzında, üslubu süslüjoinbirleşme noktası, birleşmek, birleştirmek, ek yeri, eklemek, iştirak etmek, katılmak, katmak, kaynamak, sınırı ortak olmak, üye olmakjoinderbirleşme, birleştirilmejoinedbirleşmek, birleştirmek, eklemek, iştirak etmek, katılmak, katmak, kaynamak, sınırı ortak olmak, üye olmakjoinerdoğramacı, marangozjoiner’sdoğramacı, marangozjoinerydoğrama işi, marangozlukjoiningbirleşme, birleştirme, iştirak, katılma, kaynamajoinsbirleşme noktası, birleşmek, birleştirmek, ek yeri, eklemek, iştirak etmek, katılmak, katmak, kaynamak, sınırı ortak olmak, üye olmakjointbatakhane, birleşik, birleşme yeri, birleşmiş, birleştirmek, birlikte, bitiştirmek, ek yeri, eklem, eklemek, esrar, esrarlı sigara, mafsal, müşterek, ortak, ortaklaşa, otjointedbirleşik, eklemli, oynak eklemlijointlybirlikte, müşterek olarak, ortaklaşajoistdöşeme kirişi, kiriş, kiriş takmakjokealay konusu, espri yapmak, fıkra, fıkra anlatmak, komiklik, muziplik, muziplik yapmak, şaka, şaka yapmakjokeradam, ahbap, joker, şakacıjokesalay konusu, espri yapmak, fıkra, fıkra anlatmak, komiklik, muziplik, muziplik yapmak, şaka, şaka yapmakjokingşaka yapma, şakacıktan söylemejokinglyşaka yollujolliesalay etmek, ikna etmek, kandırmak, takılmakjollificationalem, cümbüş, eğlencejollinesseğlence, neşe, neşelilikjollitycümbüş, eğlence, neşe, neşelilikjollyalay etmek, çakırkeyif, çok, fazlasıyla, hoş, ikna etmek, kandırmak, keyifli, neşeli, pek, şen, son derece, su katılmamış, takılmakjoltçarpma, darbe, dürtmek, etki, hırpalamak, sallamak, sallanma, sarsılmak, sarsıntı, sarsıntılı gitmek, sarsmak, şaşırtmak, şokjolteddürtmek, hırpalamak, sallamak, sarsılmak, sarsıntılı gitmek, sarsmak, şaşırtmakjoltingsarsıla sarsıla gitmejonahuğursuz adam, yunus peygamberjonesjones, komşu, sıradan tipjonquilfulyajordanürdün, ürdün nehrijordanianürdün, ürdünlüjorumbüyük içki kâsesijoshalay etmek, şaka, şaka yapmak, takılma, takılmakjossçin putujosserahmak, herif, papazjostledürtükleme, dürtüklemek, itip kakma, itip kakmak, itişmek, sürtünmekjostlingdürtüklemek, itip kakmak, itişmek, sürtünmekjotzerrejottingnot düşme, not etmejottingsnot düşme, not etmejoulejuljouncesarsıntı, sarsmak, şokjouncingsarsmakjournalanı defteri, bülten, dergi, gazete, gündem, günlük, jurnal, şaft yatağı, seyir defteri, yevmiye defterijournalesegazeteci üslubujournalismgazetecilikjournalistgazetecijournalisticgazetecilere özgü, gazetecilikle ilgilijournalsanı defteri, bülten, dergi, gazete, gündem, günlük, jurnal, şaft yatağı, seyir defteri, yevmiye defterijournaygezi, geziye çıkmak, mesafe, sefer, seyahat, seyahat etmek, seyir, yol, yolculukjourneygezi, geziye çıkmak, mesafe, sefer, seyahat, seyahat etmek, seyir, yol, yolculukjourneyinggeziye çıkmak, seyahat etmekjourneymanusta, ustabaşıjourneysgezi, geziye çıkmak, mesafe, sefer, seyahat, seyahat etmek, seyir, yol, yolculukjoustatlı mızrak dövüşü, atlı mızrak dövüşü yapmak, polemiğe girmekjoustingatlı mızrak dövüşü yapmak, polemiğe girmekjovialkeyifli, neşeli, şen şakrak, sevinçlijovialitykeyif, neşe, neşelilikjowlçene, gerdan, gıdıkjoybaşarı, çok sevinme, haz, keyif, mutluluk kaynağı, neşe, neşe kaynağı, sevinç, sonuçjoyfulneşeli, sevinçli, sevindiricijoyfullysevinçlejoyfulnessneşelilik, sevinçlilikjoylessmutsuz, neşesizjoyousneşeli, sevinçli, sevindiricijoyridearaba ile gezme, zevk için araba sürmejoysbaşarı, çok sevinme, haz, keyif, mutluluk kaynağı, neşe, neşe kaynağı, sevinç, sonuçjoystickçük, joystick, kumanda kolu, penisjubilanceçok sevinme, sevinçten uçmajubilantçok sevinçli, sevinçten uçanjubilateçok sevinmek, kutlama, sevinçten uçmakjubilationbayram etme, çok sevinme, şenlikjubileeellinci yıldönümü, jübile, yıldönümüjudaicmusevi, yahudilere aitjudaismmuseviler, musevilik, yahudilikjudaizeyahudileştirmekjudasgözetleme deliği, hain, yehudajuddersarsılmak, titreme, titremek, titreşim, titreşmekjudderingsarsılmak, titremek, titreşmekjudgeanlam çıkarmak, değer biçmek, değerlendirmek, ekspert, hakem, hakemlik etmek, hakim, hüküm vermek, kanısında olmak, karara varmak, muhakeme etmek, tahmin etmek, uzman, yargıç, yargılamakjudgedanlam çıkarmak, değer biçmek, değerlendirmek, hakemlik etmek, hüküm vermek, kanısında olmak, karara varmak, muhakeme etmek, tahmin etmek, yargılamakjudgementdüşünce, hüküm, kanı, karar, muhakeme, sağduyu, tahmin, yargı, yargılamajudgesanlam çıkarmak, değer biçmek, değerlendirmek, ekspert, hakem, hakemlik etmek, hakim, hüküm vermek, kanısında olmak, karara varmak, muhakeme etmek, tahmin etmek, uzman, yargıç, yargılamakjudgeshiphakimlik, yargıçlıkjudginganlam çıkarmak, değer biçmek, değerlendirmek, hakemlik etmek, hüküm vermek, kanısında olmak, karara varmak, muhakeme etmek, tahmin etmek, yargılamakjudgmentdüşünce, hüküm, kanı, karar, muhakeme, sağduyu, tahmin, yargı, yargılamajudicaladli, eleştirici, hukuki, mahkemeye ait, tarafsız, yargıçlara ait, yargılayanjudicaturehakimlik, yargıçlar, yargıçlık, yargılama hakkıjudicialadli, eleştirici, hukuki, mahkemeye ait, tarafsız, yargıçlara ait, yargılayanjudiciaryadlı, yargıçlarjudiciousakıllıca, akla uygun, aklı başında, makuljudojudojudysoytarıjugbülbül sesi, çömlek, güveçte pişirmek, kodes, kodese tıkmak, ötmek, şakıma, şakımak, sürahi, testijugfultesti dolusujuggernautkörü körüne feda olunan inanç, önüne gelen her şeyi yıkan güçjugginsbudala, safjuggledengelemek, hokkabazlık yapmak, oynama yapmak, oynamak, topları havaya atıp tutmak, yer değiştirmekjugglerhilebaz, hokkabazjugglerydolandırıcılık, hilebazlık, hokkabazlıkjugglingdengelemek, hokkabazlık yapmak, oynama yapmak, oynamak, topları havaya atıp tutmak, yer değiştirmekjugularboğaz, boyun, şahdamarıjugulateboğmak, durdurmak, önlemekjuicebenzin, elektrik, içki, meyve suyu, özsu, salgı, sujuicesbenzin, elektrik, içki, meyve suyu, özsu, salgı, sujuicinesssululukjuicyağız sulandırıcı, çekici, cıvık, ilginç, kârlı, özlü, sulujujubehünnap, pastiljujutsujiu-jitsujukeboxmüzik kutusu, otomatik plâkçalar, paralı müzik kutusujulepnaneli kokteyl, şurupjuliansezar’a aitjumblekarışık iş, karışmak, karıştırmak, karmakarışık etmek, karmakarışık şeyjumbledkarışmak, karıştırmak, karmakarışık etmekjumboçok büyük canlı, kocaman şeyjumpartış, atlama, atlamak, atlatmak, boşalma sayısı, eğlenceli olmak, fırlama, fırlamak, geri tepme, hoplama, hoplamak, ilişkiye girmek, sevişmek, sıçrama, sıçramak, sıçratmak, ürkmek, zıplama, zıplamak, zonklamakjump!artış, atlama, atlamak, atlatmak, boşalma sayısı, eğlenceli olmak, fırlama, fırlamak, geri tepme, hoplama, hoplamak, ilişkiye girmek, sevişmek, sıçrama, sıçramak, sıçratmak, ürkmek, zıplama, zıplamak, zonklamakjumperatlamacı, atlayıcı, bebek önlüğü, engelli koşu atı, geçici bağlantı teli, kaya matkabı, kazak, örgü bluzjumpinesskorkaklık, sinirlilik, ürkeklikjumpingatlama, hoplama, sıçrama, sıçrayanjumpygergin, heyheyleri üstünde, sesten korkan, sinirli, ürkekjunctionbağlantı noktası, birleşme yeri, dörtyol ağzı, kavşakjuncturebirleşme, birleşme yeri, dikiş yeri, ek yeri, nazik durum, önemli anjunehaziranjunglehengâme, karışıklık, orman, sık ormanjungleshengâme, karışıklık, orman, sık ormanjuniorast, birinci sınıf öğrencisi, çocuk, genç, küçük, küçük kimse, oğul, yaşça küçük kimsejuniorityastlık, yaşça küçük olmajuniperardıçjunkatmak, çin yelkenlisi, çöp, çöpe atmak, değersiz şey, döküntü, esrar, hurda, hurda demir, hurdaya ayırmak, ıskartaya ayırmak, ıvır zıvır, uyuşturucujunketalem, alem yapmak, bedava gezi, bedava geziye çıkmak, yiyip içme, yiyip içmek, yoğurt benzeri yiyecek, ziyafetjunketingalem yapmak, bedava geziye çıkmak, yiyip içmekjunketsalem, alem yapmak, bedava gezi, bedava geziye çıkmak, yiyip içme, yiyip içmek, yoğurt benzeri yiyecek, ziyafetjunkieeroinman, esrarkeş, uyuşturucu bağımlısıjunkmaneskici, hurdacıjunkyardaraba mezarlığı, hurdalıkjunoçok güzel kadın, junojunoesquegüzeller güzeli, juno kadar güzeljuntacunta, siyasi grupjuntoklik, siyasi grupjupiterjüpiterjurahukuklar, yasalarjurassicdinazorlar devrine ait, jura çağına aitjuratbelediye meclisi üyesi, belediye yüksek memuru, sulh hakimi, yeminli memurjuridicaladli, tüzel, yargı, yasaljurisdictionyargı, yargılama yetkisi, yetki alanıjurisdictionsyargı, yargılama yetkisi, yetki alanıjurisprudencehukuk ilmijuristhukukçujuristichukuk, hukuki, yasaljuristicalhukuk, hukuki, yasaljurorjüri üyesi, yeminli kimsejuryeğreti, geçici, jüri, seçici kurul, yedekjurymanjüri üyesijurywomanjüri üyesijushak, hukukjussiveemirjustadil, az kalsın, az önce, berrak, doğru, dürüst, haklı, henüz, insaflı, iyi, kıl payı, makul, mantıklı, net, sade, sadece, şimdi, tam, tam anlamıyla, tek kelimeyle, yalnız, yalnızca, yerinde, yine dejusticeadalet, doğruluk, dürüstlük, hak, hakim, yargı, yargıçjusticeshiphakimlik, yargıçlıkjusticiableyargılanabilirjusticiaryyargılama hakkı ile ilgili, yüksek hakimjustifiablehak verilebilir, haklı çıkarılabilir, mazur görülebilirjustifiablyhaklı olarakjustificationgerekçe, haklı çıkma, haklı neden, mazeret, savunma, sayfanın sağından taşmama, temize çıkmajustificatoryhaklı çıkaranjustifiedaklamak, ayarlamak, doğrulamak, düzeltmek, hak vermek, haklı çıkarmak, haklı göstermek, satır uzunluğunu ayarlamak, savunmakjustifyaklamak, ayarlamak, doğrulamak, düzeltmek, hak vermek, haklı çıkarmak, haklı göstermek, satır uzunluğunu ayarlamak, savunmakjustifyingaklamak, ayarlamak, doğrulamak, düzeltmek, hak vermek, haklı çıkarmak, haklı göstermek, satır uzunluğunu ayarlamak, savunmakjustlyadilane, adilce, doğru olarak, doğrulukla, haklı olarakjustnessadil olma, doğruluk, haklı olmajutçıkıntı, çıkıntı yapmak, çıkmakjutehint keneviri, jütjuttingçıkıntı yapmak, çıkmakjuvenescencebüyüme, çocukluktan çıkma, genç olma, gençler, gençlikjuvenescentçocukluktan çıkan, delikanlı, genç olmuşjuvenileçocuk, çocuk kitabı, genç, gençlere özgüjuvenilesçocuk, çocuk kitabı, gençjuveniliagençlere yönelik yapıtlarjuvenilityçocukça davranış, çocuklar, çocukluk, gençler, gençlikjuxtaposedizmek, sıralamak, yan yana koymakjuxtaposingdizmek, sıralamak, yan yana koymakjuxtapositionbitişik olma, dizme, yan yana koyma Son Yazılar link to Türkiye 4 Köşe Nedir?Türkiye 4 Köşe Nedir?Türkiye 4 Köşe projesi kapsamında Konuşarak Öğren olarak geleceğimizi inşa eden genç neslimize karşı sorumluluk bilinciyle işe koyulduk ve Türkiye’nin dört bir yanındaki genç... link to 4. Sınıf Ünite 6 Fun with Science İngilizce Testleri ve Çözümleri

i ile başlayan ingilizce nesneler